28 Mayıs 2012 Pazartesi

Ben Yine Salağı Oynayacağım

Aynı dizelerle başladı... Aynı dizelerle bitti.

Ben ondan veremeyeceği büyüklükte bir aşk bekledim..
Oysa bana taşıyamayacağım büyüklükte bir hayal kırıklığı bıraktı.



26 Mayıs 2012 Cumartesi

Ailesim Bir Piknik

O gün Bir Çeşit Ben ve grubu Bir Çeşit Ben'lerin evinde toplandılar. Bir Çeşit Ben, sabahın 9unda uyandı. Haftasonu horozlar bile o saatte uyanmazdı. 'Bişi' yapacaktı. Bişi bir tür hamur işiydi. Feci derecede doyurucu bir hamur işi.. 40 yıllık ev kadınları gibi erkenden kalkıp hamuru mayaladı. Bulaşıkları yıkadı. Evdaşlar uyanınca da evi toparladılar. Misafir eğlenceli bir şeydi işte. Bir Çeşit Ben de misafirler için uğraşmayı seviyordu.

Gamsız, Geveze ve Varyemez Pembe Kafa gelince hep beraber oturdular. Evdeki çok özenilen sınırsız internetle komik videolar izlediler. Geveze ve Gamsız sınırsız net bulunca eski Türk filmlerini izlemeye bayılıyorlardı. Özellikle Kadir İnanır'ın Köprü'sünü, Türkan Şoray'ın Dila Hanım'ını izleyip komik yorumlar yaparak eğleniyorlardı. Komik videoları izlerken bir ara Geveze, Bir Çeşit Ben'in yanına oturdu. Bir Çeşit Ben gidebildiği kadar köşeye gitti ama hala heycanlanıyordu, nefes alış verişi değişiyordu, kalbi hızlı atıyordu. Bu durum sinirini bozdu. Geveze'nin anlamaması için bir an olsun ondan tarafa dönüp videolara yorum yapmadı. Arkadaşlardı işte bir şey hissetmeyecekti. Arkadaş değillerse de eski sevgililerdi bir şey kalmamıştı.

Ama bir şey kalmamıştı kısmını Geveze'nin fazla abarttığını gördü. Grupça aldılar kolalarını, çekirdeklerini,toplarını Buca'daki Hasanağa Parkına gittiler. Hasanağa Parkı akşamları Fatmagül olma tehlikesine yol açabilecek bir mekandı. Biraz apaçi mekanıydı. O yüzden Hasanağa dendiğinde Bucadaki insanların yüzünde garip bir sırıtış olurdu. Gündüzleriyse ailelerin favori piknik alanıydı. Aileler çocuk çorba toplanıp mangal yaparlardı. Bir Çeşit Ben de o gn grubuyla bir aile gibi hissetti.

Parkta Geveze inatla inatla eski hali Ego gibi konuşmaya başlamıştı. Tek söylediği kızlar, kızlarla yapılacaklar, intikam için bilmem hangi kızlara ne yapacağı falan filan. Aslında bu durum Bir Çeşit Ben'in günün birinde olacağını düşündüğü bir durumdu. Ama bu kadar çabuk olmasını beklemiyordu. Bir ara Geveze, Varyemez'e kız ayarlamadığından falan sitem etti. Bir Çeşit Ben dayanamıyordu zaten yanlarından uzaklaşıp duruyordu duymamak için. O nokta ise çok uç olmuştu kendisi için. Bu onun için saçmaydı, tersti, yanlıştı. Daha ne denirdi bilmiyordu ama iki kişi arasında bir şey olmuşsa ayrıldıklarında biraz olsun dikkat edilir diye düşünüyordu. En azından hatır denilen bir kavram olurdu. Bir Çeşit Ben olabildiğince sesini çıkarmadı. Olabildiğince alışacaksın dedi, defalarca 'Allah'ım yardım et' diye feryat etti, sabır diledi.

Akşam Betelesiyle konuştu. Betele Geveze'nin Egolaşmasını farkettiğini söyledi. O da çok ayıpladı. Ama korkmaması gerektiğini, Geveze'nin kendisine gerçekten değer verdiğini gördüğünü söyledi. Bir Çeşit Ben'in gözüne Geveze'nin hep 'Sen farklısın' dediği günler geldi.
Ama bu davranışlar neydi, ne çabuktu, pat diye silinmiş miydi yaşanan her şey...Oynak Çocuk'un laflarını hatırladı. Bir Çeşit Ben 'Oynak ya ben hala seviyorum. Ya hiç unutamazsam, ya hep ilk günkü gibi seversem?' diye ağlarken Oynak 'Merak etme demişti o kendisi unutturacak, kendi kendini düşürecek senin gözünden' demişti. Bir an Bir Çeşit Ben acaba Geveze bunun için mi uğraşıyor diye düşünmeden edemedi.

Bir Çeşit Ben o gün hayatında hiç koşmadığı kadar koştu. Doğru düzgün hiç oturmadı. Her şey ölesiye yorulup gece hiç bir şey düşünmeden uyuyabilmek içindi. O gün Bir Çeşit Ben nolursa olsun çok eğlendi. Ve grubunu cidden sevdiğini, tatilde çok özleyeceğini anladı...


Şarkılarla Yaşıyoruz


Bir Çeşit Ben ve grubunun bitmek tükenmek bilmez duygu değişimleri devam ediyordu.

İlk olarak Varyemez Pembe Kafa, bir türlü unutamadığı ve unutulmasına izin vermeyen Kurbat'la konuştu. Hatırlamak gerekirse Kurbat, Varyemez Pembe Kafa'nın bir dönem bir şeyler hissettiği sonra karşılık bulamayınca vazgeçtiği esmer, uzun, sessiz ve sinsi görünümlü biriydi. Kurbat kendini unutturmamış, varyemez'in etrafında dönüp durmuştu. Varyemez de içindekileri söyleyip kurtulmaya karar vermişti sözde. Arkadaşlıklarını kurtaracaktı. Konuşmaları son derece güzel geçmişti. Varyemez çok rahatlamış, büyük bir rahatlama yaşamıştı. Bir Çeşit Ben'e göreyse Kurbat sadece aynı şeyleri yaşatacaktı Varyemez'e.

Bir Çeşit Ben ise Geveze'nin kendisini güzeeelce bir azarlamasından sonra iyice bir garipleşmişti. Bir bakıyorlardı doyasıya gülüyordu, bir bakıyorlardı dalıp gidiyordu falan. Kafasında düşünecek bir şey de yoktu ama anılar arada yokluyordu. Evdaşlara da garip garip şarkılar dinletiyordu. İşte nostaljiler olsun; 'Sezen Aksu-Rakkas, Gülşen'den Be Adam, Müzeyyen Senar'dan Benzemez Kimse Sana' falan.
Sonrasında siyah beyaz yayından bonus saçlı İbrahim Tatlıses'ten devam ediyordu :

Yoğurt Koydum Dolaba Ellere Vaaayyy..
Bugün Başım Kalaba Bugün Başım Kalaba Dillere Vaayy...

Ayağında Kunduraaaa.. Ayağımda Kunduraaaa..
Yar gelir dura duraaa.. Ölürem Ben Ölürem Vaah...

Bir Çeşit Ben'in neyin kafasında olduğunu kimse anlamadı. Arabesk desen değildi, canlı desen değildi..

Onun dışında Bir Çeşit Ben anti-ilişki cinsi bir şey olup çıkmıştı. Yeni çiftler, çift olmaya çalışan garibanlar falan saçma geliyordu. Kendi hayatında ise bu ara kafa karıştırmak için geçmişten çıkıp gelen Küçük Adam'a gıcık olduğunu farketmişti. Hayatında hiç yapamadığı kadar ters konuşmaya başlamıştı Küçük Adam'la. Geçen yıl Bir Çeşit Ben'e "Gün gelecek insanlara kimseyi istemiyorum" cümlesini kuracaksın deseler "Daha neler yaa" diye koccaman bir kahkaha atardı. Ama zamanın ne göstereceği belli olmuyordu. Ve daha neler göstereceği de belli değildi..

24 Mayıs 2012 Perşembe

Aniden Dürter Şeytan: 'Git Konuş Nolacak'

Finaller sooon hız devam ederken Bir Çeşit Ben ve grubu da çalışmaları hızlandırmışlardı. Bir Çeşit Ben her ne kadar kafasını toplayıp çalışmayı başaramasa da kendince uğraşıyordu. İnanıyordu ki bigün birisi çıkıp ailesine :
-'Üzgünüm ama kızınızda yüksek odaklanamama sorunu var. Derslerine bir türlü odaklanamıyor.' diyecekti.Ama Geveze'nin de bu odaklanamama olayına etkisini unutmamak gerekiyordu. Şöyle ki;

Bir Çeşit Ben ayrıldıklarından beri nerdeyse her gece rüyasında Geveze'yi görüyordu. Adamdan ayrılmış ama hala seviyordu. Bu kadar da rahat bir kalbi vardı Bir Çeşit Ben'in. Onu özlüyordu ve özlemek sinirlerini bozuyordu. O gün gitar kursu vardı. Geveze de oradaydı. Bir Çeşit Ben o gün yanında Geveze otururken ciddi anlamda kötü hissetti. Nedenini bilmiyordu sadece özlüyordu işte. Sonra çıkışta bir anda şeytan dürttü bu da Geveze'ye 'Yürü hadi konuşcaz' dedi. Geveze konuşmak istemedi. Bir Çeşit Ben ısrar etti. Türkçe'nin güzel deyimlerinden biri olan kelimelerinden açıklamak gerekirse kaşındı.

Bir Çeşit Ben ne konuşacağını düşünmemişti. Ama ilişkileri hakkında tek konuşabileceği insanın Geveze olduğunu düşünmüştü. Sonuçta bir ilişkiyi iki kişi yaşıyorsa diğerlerinin yorumlarını dinlemek boşunaydı. Amaaa..

Geveze doğru düzgün dinlemedi bile. Ne yapmaya çalıştığını sordu, suçladı falan. Ona göre Bir Çeşit Ben kendisinin hayat kurmasına bile izin vermiyordu. Başka kızlara da yazmaya başlamıştı, haberi olsundu...Bitmişse bitmişti. Ne hissettiğinden onaneydi ve daha neler neler.
Bir Çeşit Ben böyle sinirli olmasını beklemiyordu. Geveze kendisine bağırıp çağırırken sadece yerin dibine girdi. Babası bile böyle konuşmamıştı kendisine. Bu ne öfkeydi, ne yapmıştı bu kadar.. Anlamadı.. Öfkelendi ama daha çok üzüldü. Hiç böyle utanmamıştı...

Eve giderken Varyemez Pembe Kafa'yı aradı. Varyemez hemen koştu yanına. Bir Çeşit Ben ağlama krizine girdi. Durduramıyordu sadece ağlıyordu. Varyemez Pembe Kafa bayılmasından korkup Oynak Çocuk'u çağırdı. İkisi sordular da sordular. Bir Çeşit Ben hiç bir şey söylemedi. 40 kere 'Bak bişi olmuş söyle' dediler söylemedi. Sonra Bir Çeşit Ben'i alıp dışarı çıkardılar. Bir Çeşit Ben yalvardı nolur içelim tek bira yaaa! Tek biradan kiimse kafayı bulmaz. Nolur bugünü unutmam lazım diye. İçkiye sığınmanın sadece zavallılık olduğunu düşünen tarafı yok olmuştu. O an yeryüzünden silinmek istiyordu. Varyemez'le Oynak Çocuk sonraki sabah sınav olduğu için izin vermediler.

Oynak Çocuk, Bir Çeşit Ben bir delilik yapmasın diye gece boyu konuştu onla. Bir Çeşit Ben ne kadar içmese de ayyaş muhabbetine bağladı olayı:
'Lan Oynak Lan çok sevdim lan ben. Ama var ya hep benim kabahatim. O kadar hayal kurmayacaktım. Dedesiyle annesiyle tanıştığımı falan hayal ettim lan ben. Sonunu bildiğim halde hayal ettim hem de..Var ya ben var ya.....'
Oynak Çocuk normal dedi.
Sen anormal değilsin dedi.
Herkes hayal ederdi dedi.
Üzülme dedi. Dedi de dedi....

Ama kimseye söylemediği olay Geveze'nin gevezeliği sayesinde herkesçe öğrenildi. Geveze konuşmalarından sonra Evdaşlar'ı arayıp Bir Çeşit Ben'i sormuş, ne olduğunu soran Evdaşlara da kendince güzel yorumlarla durumu açıklamıştı. Haber tez zamanda Varyemezle Oynak tarafından da öğrenilmiş ve Bir Çeşit Ben rezillik hissi katlanmıştı. Böylece o gece herkesin kafasında 'Bir Çeşit Ben geri dönmek istemiş, Geveze reddetmiş' gibisinden saçma sapan bi yorum oluşmuştu. Bir Çeşit Ben takmadı, takılmadı. Durumu yine kendisi ve Geveze biliyordu. Gerisinin ne düşündüğü kimin umurundaydı.

Bir Çeşit Ben gecenin ikisinde yine uyuyamayacağını anlayıp bir uyku hapı içti. İçkiye sığınmaktan ne farkı vardı bilmiyordu ama kaç gündür uyuyamayan bünyesinin artık kaldıramayacağını düşündü.

Sabah beyni bulutlanmış gibiydi. Konuşulanları anlamıyordu. İstenenleri duymuyordu. Arkadaşlarının omuzunda uyuyakalıyordu. Vizede tek yüksek notu olan sınavı da böylece mahvedip rahatladı (!)

Hala her gece uyumadan aklına gelen, rüyasında kendisiyle konuşan, sabahları aklına gelen Geveze'nin ne zaman ciddi anlamda unutulacağı meçhuldu. Bilinen tek şey ise Bir Çeşit Ben'in büyük ihtimalle daha uzun bir süre kimseyle çıkmayacağı, flört eder tarzda konuşmalara verdiği ters tepkilerle etrafında olmaya çalışanları uzaklaştıracağıydı.. O unutmak için başkalarıyla konuşamazdı, tersti. Sonunun ne olacağı ise her zamanki gibi merak konusuydu.

22 Mayıs 2012 Salı

Final Gelir Hoşgelir


Finaller kapıyı kırmıştı. Sadece bir hafta içinde 2.sınıfı bitirecek olan PDR sınıfı harıl harıl finallere çalışıyordu. Ama her zamanki gibi Bir Çeşit Ben yine çalışamıyordu. Kafasında 70 bin düşünce, 70 bin anı dönüp dolaşıyor, uykularını kaçıyordu. Gördüğü tek tük rüyada da, ya elinde notlarla köpekler kovalıyordu ya da Geveze kendisini arıyordu falan. Nasıl bir vicdan azabıysa köpeklere "Tamam valla çalışcam yaa tamam bak" diyordu :D

O gün ilk sınavlarına gireceklerdi. Sınavdan önceki gece Bir Çeşit Ben çok kötü oldu. Oynak Çocukla konuştu. Oynak Çocuk da teselli edeceğine üstüne geldi. Dost dediğin zehir gibi acı söylerdi. Ağlatırdı, sus diye bağırırdın susmazdı falan işte. Dosttu yani.

Sabah ezanında uyumaya çalışmaktan vazgeçti. Oturdu biraz çalışmak için. Yine çalışamadı. Sınava girmeden kimden ne duyduysa ne dinlediyse onla idare etmek zorunda kaldı. Sınav yine vasatlardaydı. O da takılmadı. Geçmişte üniversitede kalırım ederim diyen kişiliği öldüreli çok olmuştu zaten. Takılmadı. Sınav çıkışı Geveze yine havasındaydı. Eğleniyordu konuşuyordu. Bir ara o kadar rahattı ki Gamsız'a 'Bak oğlum ben çıkarken bunun çenesinden neler çekiyordum anlıyosun dimi' ye kadar götürdü olayı. Rahatlardı işte. Finaller, arkadaşlar, herkes rahattı... :/

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Ciddi Bir Film İncelemesi

Nefes-Vatan Sağolsun filminin senaristi Hakan Evrensel in yazdığı Anadolu Kartalları beklentilerin üstünde bir film bence. Özellikle Türk Hava Kuvvetleri tanıtma ve öneminin anlaşılması anlamında ciddi anlamda etkili bir film.

Nefes filminden farklı olarak öyküye sahip bir film. Pilotların hava ve yer olarak ayırdıkları hayatlarındaki psikolojileri, arkadaşlıkları, bağlanma ve özgürlük kavramları çok iyi anlatılmış. Daha da özele girmek gerekirse Ana karakter olan Çağatay Ulusoy'un canlandırdığı Onur'un sevdiği kızdan nolursa olsun vazgeçmemesi, babası öldüğünde hissettikleri çok çok iyi yansıtılmış mesela.

Öğrendiğim kadarıyla filmin çekimi için ciddi bir hazırlık süreci olmuş. Özellikle senaryo falan oluşturulmadan yani henüz senarist Hakan Evrensel'in Hava Kuvvetleri hakkında bilgi edinme aşamasında yaklaşık 2 buçuk ay 6-7 üs gezilmiş. Bu geziler pilotlarla sabah 5'te kalkmalarından gece 2'de kalkış yapan pilotların yanlarında bulunmaları gibi geniş bir kapsama sahipmiş.

Bunlardan sonra tek söyleyebileceğim Türk Hava Kuvvetleri ve pilotları anlamak için mutlaka izlenmesi gereken bir film olduğudur ;)

20 Mayıs 2012 Pazar

Bir Çeşit Çalışma Biçimi


Bir Çeşit Ben ve Evdaşlar akşamüzeri, önceki gece kendilerinde kalan misafirlerini uğurladılar. Bir Çeşit Ben misafir ağırlamayı seviyordu. Ona göre misafir evin havasını değiştiren bir şeydi.

Misafirler gittikten sonra çok fena bir hevesle ders başına geçti. Salı günü finaller başlıyordu ve Bir Çeşit Ben konulardan bir haber bir aşk gazisiydi. O sırada Evdaşlar da film izlemeye başladılar. Bir Çeşit Ben hem yurtta hem evde ders konusunda bir şeyleri farketmişti. Bunlar pek kimsenin normal karşıladığı şeyler değildi.

mesela ;

herkes ders çalışırken Bir Çeşit Ben ders çalışamıyordu. Dikkati dağılıyordu. Bu yüzden lisede etütlerden ölümüne kaçardı. Yalnızlıkla ilgili bir şey de değildi üstelik. Yan odada biri ders çalışıyorsa Bir Çeşit Ben'in çalışası gelmiyordu bir türlü.

bir de çok sessiz ortamda çalışamıyordu. En azından bir saatin tik takları olmalıydı. Ya da caddeden geçen arabaların gürültüsü,çocukların bağırışları, yan odadan gelen televizyon sesi falan.

o her gece kahve içerek çalışanlara da çok özenirdi. Çünkü bir şey yerken ya da içerken çalışamazdı. Direk yemeğe odaklanırdı. Bir kaç defa denemişti ama en basitinden kahve içerken bile hayal alemi harekete geçmişti. Oturup kahvedeki şeker oranını, kahvenin taaaa nerelerden geldiğini, anavatanını, küçükken kendisini kahve içersen kararırsın diye kandırmalarını düşünürken düşünürkeeeeen ders kalırdı.
Ders çalışırken abur cubur yiyemeyeceğini bilse de dersten sonrası için mutlaka çikolata, kraker vs.zulalardı.

Çok düzenli odada çalışamazdı. Hatta ÖSS zamanı sırf bu yüzden annesini odasına girdirmezdi. Kitapları yerlerde açık bırakarak kendince ilham perisini çağırırdı.

Bir de 15 dakika bile çalışmış olsa mutlaka kendini ödüllendirme hastalığı vardı. "Kendince bir şey başardıysan ödülü alacaksın" slogan buydu. O gün de oturdu. O bir buçuk saatlik ders başında kalma başarısını Suskunlar'ın son bölümünü izleyerek ve 3 paket Hoşbeş bitirerek kutladı :D Artık darısı yeni ilham perilerinin gelişineydi...

Geçmişten Gelen Zombi

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı münasebetiyle Buca'ya Haluk Levent ayak basmıştı. Bir Çeşit Ben ve grubu da adam mapushanelerden gelmiş gitmemek olmaz diyerekten gittiler konsere. 7 kişi durmuş otobüs beklerken emekli bir otobüs şöförüyle tanıştılar. Konuşkan amca gerçekten tatlıydı. Onlara gençliğinde kavuşamadığı aşkını anlattı. Evlenip çoluk çocuk sahibi olduktan sonra gördüğü gençlik aşkı Bir Çeşit Ben ve grubunu çok etkiledi. Amca gençlik aşkını görüp oturup ağladığını anlatırken Bir Çeşit Ben'in tüyleri diken diken oldu. Geveze karşısındaydı, Bir Çeşit Ben'in içi acıdı.

Bir Çeşit Ben konserde çok rahattı. Geveze artık sevgilisi olmasa da yanındaydı. Yanında demek de yanlış ordaydı demek yeterli herhalde. Haluk Levent bir ara başladı:
Karşı karşı dururken..
Yüzüne hasret kaldım..

Bir Çeşit Ben'in yüzü düştü. Şarkılar neden bu kadar manidardı? Geveze artık uzaktı. Geveze artık bir şey hissetmiyordu. Bir Çeşit Ben'in içindeki muhalefet ses "Eee ne bekliyordun ki" dedi. Bir Çeşit Ben aralarındaki bağın ayrılsalar da süreceğini düşünüyordu farkında olmadan. Bir şekilde sonsuz düşünmüştü. Yanlıştı belki ama çok bağlanmıştı Geveze'ye. O gün arkadaşı "Nerden biliyosun başkasını bulmadığını" dediğinde kalakalması da bundandı belki de.

O gece Bir Çeşit Ben'e çooook geçmişten gelen biri mesaj attı. Ona "Küçük Adam" demek yerinde olurdu. Küçük Adam, Bir Çeşit Ben için ilk aşk gibi bir şeydi.Bir Çeşit Ben'den yaşça da hayat olarak da büyüktü. Yaşı o kadar büyük değildi ama yaşadığı şeyler yüzünden hayata çok acımasız bakardı. Daha neler göreceksin der dururdu. Bir Çeşit Ben'in onu unutması gerçekten çok zor olmuştu. Küçük Adam arada bir ortaya çıkar kendini hatırlatıp kafa karıştırır ve yine kayıplara karışırdı. O her ortaya çıktığında Bir Çeşit Ben sarsılır, tüm hayatını unutur, kaybolduğunda da toparlanmaya çabalardı. Küçük Adam zombimsi bir havada çıkmıştı ortaya. Rüyaları biraz daha karışacaktı Bir Çeşit Ben'in. Geveze'nin özleminden kurtulamadan biri daha üstüne eklenmişti düşüncelerinin. Bu kez Küçük Adam'ın, kafasını karıştırmasına izin vermemeliydi.

Haluk Levent konseri Bir Çeşit Ben'in beklediğinden iyi geçti. Buca Arena Stadında herkes çocuğunu alıp çimlere indi. Çocukların hepsi çoook tatlıydı. Haluk Levent de çeşit çeşit şarkı söyledi. Her daldan girdi. Hatta en son Bektaşi şarkısıyla sonlandırdı konseri.

Bir Çeşit Ben için değişik bir konserdi. Yaz tatilinin düşündüğünden zor geçeceğini farketti. Kim bilir daha ne zombiler çıkacaktı ortaya. Neler karıştıracaktı kafasını....

18 Mayıs 2012 Cuma

Ani Konser

İzmir'de yaz gelince etkinlikler durmuyordu. Her yerde bir eğlence her yerde bir konser.. O gün 11.Alsancak Şenlikleri nedeniyle İzmir Gündoğdu Meydanı'na Kenan Doğulu teşrif etmişti. Bu aralar Beren Saat'le nam-ı diğer Bihter'le ilişkisi konusunda ekranlardan düşmeyen Kenan Doğulu Bir Çeşit Ben'in beklediğinden daha sempatikti. Kenan Doğulu'nun Bihter'e Behlül'den daha çok yakıştığı ise aşikardı. Ne demişler boyu boyuna falan fistan. (Bu cümleyi anlamak için ikinci kez okumak gerekebilir.)


Bir Çeşit Ben ve Evdaşlar'ın konsere gidişleri çok ani olmuştu. Bu ara finaller kapıyı çalmaya başlamış, herkes son günler diyerek kimle görüşmesi gerekiyorsa araya sıkıştırmaya çabalar olmuştu. Sınıfta pek görünmeyen sınıfın sırıtkan çocuğu Gezgin o gün Bir Çeşit Ben'e "Yeter gayri görüşelim bitsin bu hasret" türünden bir mesaj atmıştı. Gezgin bir çeşit gezgindi işte. İnsanlar onu her aradığında Türkiye'nin farklı bir şehrinden ses verirdi. Sınıfa nadiren uğrar ama sempatik haliyle herkesle konuşurdu. Kendi halinde bir gezgindi o da. Gezginin mesajı sonrasında

-Alsancak'a mı gitsek?
-Aaa konser de vardı?
-E iyi fikir..
şeklinde bir diyalog gelişmiş ve 1 saat içinde evden çıkılmıştı. Tabi bu arada Geveze'ye Gamsız'a ve Varyemez Pembe Kafa'ya haber verememiş olmanın burukluğunu yaşamışlar, bu seferlik böyle olsunlar napalımlar konuşulmuştu. Ne olursa olsun onlar en garibinden bir gruptu.

Bir Çeşit Ben o gün tam 5 öğün yemişti. Ve bıraksalar daha da yerdi. O küçücük bünyeye o kadar yemeğin nasıl gittiği merak konusuydu. 4.öğününü Gezginle ufak çapta bir rekabet sonucu Mc Donalds da yemişlerdi. Tartışmada Bir Çeşit Ben inatla Mc Donalds ın mekan olarak da yemek olarak da Burger dan iyi olduğunu savunuyordu. Gezgin de aynı inatla Burger candır diye sloganlar savuruyordu :D Mc Donalds'a gittiler ve Gezgin ha bire bir şeyleri kötüledi. Bir Çeşit Ben de en son 'Amaaan banane bee' diyip savunmaktan vazgeçti, babasının mekanı değildi ya.

Konserde Bir Çeşit Ben, çiftleri gördükçe yine Geveze geldi aklına. Geveze'yle önceki gece kısa bir telefon konuşması yapmışlardı. Gün boyu da Geveze, Bir Çeşit Ben'e laflarıyla yüklenip durmuştu. Bir Çeşit Ben ayrılmanın Geveze'yi kızdıracağını biliyordu ama ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Murat Boz 'Geri dönüş olsa kalp sana geri dönmez mi?!' diye Bir Çeşit Ben'in duygularını dillendirmişti kendince. Bir Çeşit Ben, Geveze'ye bakarken 'keşke ilk zamanki gibi olsak, ayrılmak lafı yasak olsa mesela. Kızsak birbirimize öyle bir laf geçtiğinde...' diye düşünmeden edemedi. Ama bunlar için geç olduğunu da biliyordu. Her şey için geç olduğunun farkındaydı. Yine her şey sadece tatile bağlıydı. Ya çok eğleneceği ya da ruh gibi dolanıp duracağı bir tatile...

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Arkadaş Kalmak da Zor İş Arkadaş

Geveze ve Bir Çeşit Ben ayrılalı 10 gün olmuştu. Ama Bir Çeşit Ben çok özlemişti. Normal şartlarda ayrılanlar hep eski sevgililerini kötü yanlarıyla anarken Bir Çeşit Ben'in aklına hep mutlu oldukları zamanlar geliyordu. Şu zaman bana gül getirmişti, şurda bana şöyle söylemişti, şurda ne güzel sarılmıştı falan.. Hisli Kız bunları duyduğunda Bir Çeşit Ben'in Bir Çeşit Pollyanna olduğunu söylemiş ve böyle düşünerek unutmayı zorlaştırdığını belirtmişti. Evdaşlar ise bu durumun normal olduğunu, bir anda duyguların yok sayılamayacağını belirtmişlerdi.


Halbuki Bir Çeşit Ben, Geveze'ye tek bir bitti de hiç bir şey hissetmicem demişti. Ama şimdi anlıyordu ki bir şey hissetmemek pek de elinde olan bir durum değildi. İşin kötü yanı Geveze ne özlem ne de başka bişi hissediyordu. Bir Çeşit Ben neden bu kadar zayıf olduğunu sordu durdu bir kez daha. Böyle duygusal olmayı yakıştırmıyordu kendine. Şimdi yine tatilin gelmesini bekliyordu. Yine bir tatil gelecekti ve Bir Çeşit Ben bütün hissettiklerinden kurtulmaya uğraşacaktı...

Travmaya Neden Olan Sırıtışlar Silsilesi

Bir Çeşit Ben o akşam tırnaklarına rengarenk oceler (Antekeceye devam bkz:oje) sürüp kendi çapında eğlenmeye başladı. Bunu gören Evdaşlar önce yadırgadılar. Sonra Bir Çeşit Ben onları da kılıktan kılığa sokup fotoğraflarını çekti. Birini Arap Bacı yaptı mesela. O akşam bol kahkahalı geçti. Nankör insan oğlu işte; o kadar gülüp Bir Çeşit Ben'i anormallikle suçladılar.


Sonra Bir Çeşit Ben farketti ki o hiç bir zaman normal olmamıştı. Hayatında belli sırıtışlar vardı. Travma niyetine yani. Büyüdükçe utangaçlığın kapladığı bir oryantal aşkı vardı mesela içinde. Ama o da küçüklükten kalmaydı. Bir Çeşit Ben küçükken gittikleri bir mevlütte ilahiye oynamaya başlamıştı. Hem de masaya çıkarak 'Ahanda burdayım' dercesine. Tabi Bir Çeşit Ben'in annesi de normal değildi. Milletin annesi çocuğunun bebekken yaptığı zekilik gösterilerini anlatırken; Bir Çeşit Ben annesinin her yerde anlattığı bu rezil anıyla büyümek zorunda kalmıştı. Teyzelerin kahkahaya dönüşen sırıtışları beynine bir güzel kazınmıştı.


İlkokula giderken babası tarafından defalarca okulda unutulmuştu mesela. O da travmatik olaylardandı. Okula arabayla babası götürüp getiriyordu. Soğuk kış günlerinde defalarca o arabayı itmek zorunda kalmıştı. Bir de garibim araba çalıştığında 'Bendeki güce bak bee iki ittim araba çalıştı' der gibi gerim gerim gerilirdi. Neyse ne diyoduk defalarca okulda unutulmuştu. Her unutuluşu da ayrı bir macera olurdu. Bildiği sandığı yollarda kaybolur yusuf yusuf beni kaçırırlarsa da dilencilik yaptırırlarsa diye 40 senaryo yazardı. Sonra bir taksiciden, bakkaldan rica edip babasının cep telefonunu arar 'Babaaa ben kayboldum' derdi. Her seferinde de saçma bi sırıtışla telefonu alan bakkal/taksici amca adresi tarif ederdi. Ama o küçümser ve sevecen sırıtış hiç değişmezdi.

Bir Çeşit Ben, şimdiki çocuk görüntüsünün aksine evin tüm sorumluluğunun yüklendiği çocuktu. Öğretmen anne-babasının evde olmaması nedeniyle 3.sınıfta ocağı yakıp kardeşlerine yumurta pişirirdi. Bir Çeşit Küçük Emrah'tı işte.

Bir ara kredi kartı belasından eve haciz gelmişti.Öncesinde annesi hep ısrarla 'Kapı çaldığında kim o? bile deme. Kimseye açma kapıyı' derdi. O gün kapı çaldığında Bir Çeşit Ben tüm tembihleri unutmuş ve Kim O? demişti. 'Biz bla bla haciz memuru' sözünü duyduğunda ilk düşündüğü annesinin kim o dediği için kızacağı olmuştu. Sonradan küçücük çocuğu aç yoksa çilingir çağırırım diye tehdit eden vahşi kadın kapıyı açtırmayı başarmıştı. Bir Çeşit Ben napacağını bilememiş kapıyı açıp annesini aramıştı. Ama o gün vücudundaki titremeyi hiç bi yerde hissetmemişti. Neyse ki komşulara gönderilip döndükten sonra eşyaların yerinde olduğunu görüp büyük bir rahatlama hissetmişti.

Ortaokul yılları 'Bir gün yazar olucam sizi yazıcam' diye insanlara değişik yaratıklar muamelesi yapmasıyla geçmişti. Hikayelerini okuyanlar gerçekten beğeniyorlardı. Ancak hikaye olayı da pek iyi sonlanmamıştı. Hikayesinde kendisini yazmasını biraz yanlış anlayan Bücür adlı çocuk Bir Çeşit Ben'in yazarlık kariyerini başlamadan bitirmişti. Bir Çeşit Ben durmadan 'Bücür, Bir Çeşit Ben'e aşık olmuş' laflarıyla uğraşmak zorunda kalmıştı. Bücürün sınıf arkadaşlarının imalarıyla ve saçma sırıtışlarıyla çok utanmış ve hikayeyi bırakmıştı. Gerçekte insanların hikayelerindeki kadar saf olmadıklarını düşünmüştü. Yine bir sırıtış Bir Çeşit Ben'in unutamadıkları arasına girmeyi başarmıştı.

Bir Çeşit Ben daha buna benzer bir kaç travmatik sırıtışla kocaaaaaa bir 20 yıl geçirmişti. Allah kimseye öyle sırıtışlar göstermesin .. Amiiin :D

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Aşkta Kazanan Derste Kaybeder


Kumarı geçmek lazımmış,aşk-kumar zıtlığı aslında aşk-ders zıtlığıymış. Bir Çeşit Ben o gün final hakkında konuşulurken farketti ki okula ders denilen bir şey için gidiyordu insanlar.En son ne zaman ders dinlediğini düşündü hatırlayamadı. Bir de farketti ki Bir Çeşit Ben'in notları düşüktü. Öyle ahım şahım bir düşüklük değil de eğitim fakültesi denen camiada ortalamanın altında olmak 'yetersizsin' sıfatı için yeterliydi. Ve o da ortalama altı bi kaç derse sahipti.

O an anladı ki süreç aynen şöyle;
  • Aşık olup leyla leyla dolaşıyosun, etrafında olup biteni görmüyosun,
  • Derslerde ne işlendiğine dair bir fikir sahibi olamıyosun,
  • Zor bi ilişkiyle duygusal olarak yıpranıp yıpratıyosun,
  • Notlarına baktığında bir hayalkırıklığı yaşıyor ama hala kendine gelmiyosun,
  • İlişkin yavaştan çıkmaza giriyor daha da yıpranıyorsun,
  • Derslere hala küçük de olsa bir ilgi duymuyorsun,
  • Özlüyosun ama haberi bile olmuyo yine üzülüyosun
  • Ve en son aşamada elinde ne adam gibi bir ilişki ne de adam gibi notlar oluyo
SIFIRA SIFIR ELDE VAR SIFIR ANLICAĞIN...


Bir Çeşit Ben düşünüp taşınıp, ailesini de hesaba kataraktan kendince bir vicdan yaptı veeeee hemmen markete koştu!


Evet markete koştu çünkü ders çalışması için karnının tok olması gerekiyordu. 15-20 liralık küçük çaplı(!) bir abur cubur manyaklığından sonra eve geldi. O bir türlü dank etmeyen notlara bir kez daha baktı. Ve akşama ders çalışcam diye bir plan yaptı. Önemli olan bir şeylerin farkına varmam diye düşünüp büyük bir iç huzuruyla oyununa döndü :D

Yok arkadaş sakın mutlu olmayalım tamam mı! O depresif şarkılarını çalsın bu depresyona meyilli üniversite gençliği. O şarkılar sadece aşkı, ayrılık acısını anlatsın. Sevgililer hep kavuşamıyor olsun. Herkes birbirine 'ohooo o da bir şey mi ben neler neler yaşadım' diyerek dert yarışı yapsın. Allah'ın bir kulu da çıkıp ben mutluyum demesin. Moralimiz hep yerle bir olsun. Mutluyum aman sevgilim var diyen bile o damar şarkılarını açsın, diğer sevgilisinden ayrılmak zorunda olan gerizekalıyı ağlatsın falan. En son topluca Allah belamızı versin de intihar edelim.

Dedi Bir Çeşit Ben en son artık. Atara gelmişti. Kendinden, duygularından hatta bu duyguları yaşatanlardan tooooplucana nefret ediyordu. O gün Konak'ta takılmışlardı. Derin adlı arkadaşları depresifliğini depreştirmiş, unuttuğu ne kadar özlem, anı vs. hissi varsa hatırlatmıştı. Hem de tek cümleyle 'Hiç bir zaman unutmayacaksın.' Derin geçen yıl sınıfta varlığı pek belli olmayan bir tipti. Çok fazla acı yaşamıştı ve bunlar bir insanın kolay kolay kaldırabileceği şeyler değildi. Olayları derinlemesine yorumlardı. Ama bu sene içindeki eğlenceli tipi ortaya çıkarmıştı. Kendi çapında bir evrim geçirmiş, sosyalleşmeye başlamış, kendini herkese çabucak sevdirmişti. Ama o akşam Derin yaşadıklarını Bir Çeşit Ben'e anlattı. Bak haline şükret dedi. Bir Çeşit Ben de sadece lanet etti, rahatladı. Derin en son evde kalırsan ben seni kuma alcem merak etme diyerek vaatte bulundu ve Bir Çeşit Ben'i tüm sıkıntısından kurtardı :p

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Günlerden Galatasaray


Bir Çeşit Ben o gün çok sıkılmıştı. O kadar konser yoğunluğundan sonra 2 gün üst üste evde durmak ağır gelmişti. Ama tüm sıkılganlığı maça kadardı.

O akşam Galatasaray-Fenerbahçe derbisi vardı. Bir Çeşit Ben fanatik olmayanından bir Cimbomluydu.Pek maç izlemezdi. Ama bu maç başkaydı. Oturdular Evdaşlarla bilgisayarın başına açtılar maçı. 40 çeşit duayla başladılar izlemeye. Fenerliler tam anlamıyla hayvanımsı bir şekilde bastırıyorlardı. Maç boyunca Galatasaraylı oyuncular yerden kalkamadılar. Bir Çeşit Ben o akşam neden maç izlemediğini anlamış oldu. Sinirleri dayanmıyordu. Hayatında hiç ağzından çıkmayan küfürler çıkıyordu Fenere. O her sinirlenip bağırdığında Evdaşlar şaşırıp kalıyorlardı :D Totemler yaptılar, hakeme sövdüler, dualar ettiler, ayet-sure ne biliyorlarsa okudular da okudular. Bir Çeşit Ben bir oturdu bir kalktı. Ve beklenen sonuç geldi. Bir Çeşit Ben maç başladığı andan itibaren kafasında kupayla Galatasarayı hayal edip durmuştu ve beklediği gibi de oldu. Süper bir coşkuyla attılar Evdaşla kendilerini sokağa. Sokak cıvıl cıvıldı herkes Galatasaray die bas bas bağırıyordu. Sonunda şımarık Fenerbahçelilerin sesi kısılmıştı! :)

11 Mayıs 2012 Cuma

Amaaan!

Bir Çeşit Ben ve grubu için bahar şenliklerinin sonu, istedikleri kadar iyi gitmedi. O gün grup 84 gelmişti. Ancak Murat Boz ve Şebo'nun yorgunluğu henüz geçmemişti.

O gün Bir Çeşit Ben kimsenin inanmadığı ayrılığına bir kez daha inandı. Varyemez Pembe Kafa ve Evdaşlar bir türlü inanmıyorlardı Geveze'yle Bir Çeşit Ben'in ayrıldığına. Evdaşlar sizin aranızda başka bir bağ var birbirinizi görünce dayanamazsınız diyorlardı. Ama Bir Çeşit Ben her seferinde Geveze'nin gözlerinin içine bakarak söylediği 'Bitti'yi hatırlıyordu.

Akşam yorgunluk demediler, uykusuzluk demediler Tınaztepe Yerleşkesi'nin tepesine attılar kendilerini. Gitmeden de 'Çalışmadığımız yerden gelmesin' der gibi 84 şarkıları dinlediler. Az gittiler uz gittiler, dere tepe düz gittiler. Konser alanına vardılar. Bir Çeşit Ben'in Geveze'den önce kestiği kaç çocuk varsa hepsi ordaydı. Ama en önemlisi Tireliydi. Geçen sene sınıfça gittikleri Tire gezisinde görmüştü çocuğu. Evdaş ve Oynak Çocuk'u sürüklemişti çocuğu takip ederken. O kadar araştırmaya rağmen çocuğun adını bile öğrenemediler ve adı Tireli olarak kaldı.Saçma ve eğlenceli günlerdi. Sonrasında Tireli, sadece konser zamanları görünen yeşil gömleğiyle ünlü bir efsane haline geldi aralarında.

O akşam 84 vasat bir konserle çıktı Dokuz Eylül öğrencilerinin karşısına. Ses düzeni, akorlar çok kötüydü. Bir Çeşit Ben ve arkadaşları o akşam korkunç bir moral bozukluğu ve bunalım haliyle döndüler. Bir Çeşit Ben arkadaşlarına yaydığı negatif hava için kendini suçladı, bu daha da sinirini bozdu.
Bir Çeşit Ben döndüğünde dayanamadı aradı Geveze'yi. Ne diyeceğini düşünmemişti. Sadece konuşmaya ihtiyacı vardı. Geveze konu kendilerine geldiğinde sinirlendi. O konu hakkında konuşmak istemediğini söyledi. Bağırdı çağırdı, belki kendince rahatladı. Bir Çeşit Ben kalakaldı. Bir şey diyemedi. Telefonu kapatır kapatmaz hırsını telefondan alırcasına fırlattı yere. Telefon parçalara ayrıldı. Sonra baktı 'Napıyorum yaa' diye düşündü oturdu birleştirdi parçaları.

Sonraki günü genellikle odasında geçirdi. Şiir yazdı, Evdaşları endişelendirecek derecede uyudu, cipsini çekirdeğini alıp dizi izledi. Kendi çapında harika bir depresyon yaşadı :) Kaç gündür uykusuz dolanmasının ve yorgunluğunun acısını böyle çıkardı. Ertelediği hislerinin nolacağı ise yine merak konusuydu.

Artık Şiir Yazmıyorum Baba!

Artık şiir yazmıyorum baba.
Akıttığı gözyaşlarıyla büyümüş bir ruh, o ruhun sığamadığı küçük bir beden var karşında.
Hissetmekten yorulmuş, yaşlanmış kanımca.
artık şiir yazmıyorum baba.

Bilirsin kelimeler sadece derinden hissettiğinde çıkar ortaya.
Kelimelerim kayıp, umutlarım duman duman sömürülmüş bir sigara.
Alışmalı belki kalbim dostlarla dolu koca yalnızlığa
Artık şiir yazmıyorum baba.

Bana bir tek aşktan bahsetmemişsin baba.
Düşmana hazırlamışsın beni, yalana hatta sinsi bir riyaya
Tek bir soru geldi, yapamadım, hazırlamamışsın beni aşka.
Artık şiir yazmıyorum baba.

Artık şiir yazmıyorum baba.
Ağza alınmayacak küfürlerim var, heybesinde anı taşıyan duvarlara
Özlediğim, gözlerimin içine bakar, ne gerek var fotoğraflara
Artık şiir yazmıyorum baba.

Hep sen olgun bir kızsın, yanlış yapmazsın derdin ya.
Ben yanlışlara boğuldum, yalnızım, beni affedip biraz sarılsana.
Biliyorum şiirlerimi terkettiğim için kızacaksın önce bana.
Ama artık şiir yazmıyorum baba.

Bir Çeşit Ben
İzmir-11.05.2012

10 Mayıs 2012 Perşembe

Konser Görgüsüzü Gençlik

Konsere giden öğrencileri toplayıp savaşa göndersen (Gayet bu dişe diş savaş yani) o savaş gayet de kazanılır. O gün Bir Çeşit Ben akın akın konsere giden öğrencileri görünce aynen böyle düşündü.

3 saat öncesinden konser alanına giden PDR sınıfı üyeleri ayakta beklemekten bitap düştüler. Önce gayet enerjik olan öğrenciler Şebnem Ferah'ı beklerken tüm enerjilerini kaybettiler. Ama Şebo beklentileri boşa çıkarmayacak kadar etkili bir çıkış yaptı. Bir Çeşit Ben'in o güne kadar gördüğü en iyi görsel showdu. Üstelik Şebo bir çocuk masumiyetinde ve kibirden uzak tavırlarıyla sevdiklerinin gönlünü bir kez daha kazandı. İşte o Şebo'ydu Kadının Dibiydi :p

Bir Çeşit Ben konser alanına vardığından itibaren Geveze'yi görsem diyip durdu. Gururundan etrafa bakınamadı ama içten içe onu görmeyi ümit etti durdu. Bir ara Şebo başladı:

Ben şarkımı söylerken istersen sesi açarsın
İstersen kısıp bunu da yok sayarsın
Kim bilir belki gülümser belki ağlarsın....

Bir Çeşit Ben, önündeki sarılıp duran çiftlerden ve şarkıdan kötü olup olayı kendince dramatikleştirdi ve "Aynı gök altındayız yeaaa buna da şükür. Hem ne demiş İclal Aydın 'bu yaralar bereler sanadır bileler göreler aşkımı şahidim gök kubbe!'" diye saçmaladı ve mutlu olmaya çalıştı.

Bir şeyi çok istersen olur ya Geveze konser sonunda yanlarına geldi. Bir Çeşit Ben'le alakadar olmadı haliyle; arkadaştılar ya. Görünmesiyle gitmesi bir oldu. Bir Çeşit Ben de açlığın ve yorgunluğun verdiği efkarla gruptan kopup insan kalabalığına karıştı. Bir Çeşit Ben açken kendisi gibi davranmayıp maceralara atılırdı. Ancak bu bir çeşit manyaklık hali pişman olmasına neden oldu. İçip kafayı bulmuş insanların, içip kafayı bulmuş laflarından nasibini aldı.

Gidip oturdu ve grubu çıkışta beklemeye başladı. Onlar da gelince oturdular. Bir Çeşit Ben'e boyundan dolayı olsa gerek durmadan Feriha diyen (Adını Feriha Koydum dizisi sebep) Emir lakaplı arkadaş "Feriha neden kaçtın benden" diye takıldı durdu. Bu Bir Çeşit Ben'in yüzünü biraz olsun güldürdü.
Varyemez Pembe Kafa, Bir Çeşit Ben'den şarkı söylemesini istedi. Bir Çeşit Ben de nasılsa hepsi bizim sınıf diye düşünüp söylemeye başladı:
"Ben seni uzaklarda...
Ben seni tuzaklarda..
Ben seni yasaklarda sevdim..
Ben seni yasaklarda.."

Ama hiç beklemediği bir şekilde herkes bir anda ona baktı ve onu dinlemeye başladı. Bir Çeşit Ben'den öyle bir ses çıkabileceğini kimse düşünmemişti. Bir Çeşit Ben çok utandı.
Dönüş yolunda Bir Çeşit Ben babasını aradı ve telefonu "İyiki doğdun babaaa iiki doğdun babaa..." diye şarkı söyleyerek açtı. Ardından arkasındaki sınıf arkadaşları bir anda alkışlamaya başladı. Bu yaptıkları babasının çok hoşuna gitti. Tabi Bir Çeşit Ben'in de öyle :)

9 Mayıs 2012 Çarşamba

İnişli Çıkışlı Hallere Devam

Bir Çeşit Ben ve Geveze barıştılar. Anlaşmalı barışmaları sonrası üç gün boyunca Bir Çeşit Ben beklediği gibi bir sevgiliye sahip olduğunu hissetti. İlgili haller, romantizmler falan. Mutluydu ve sürsün istiyordu. Korkulara yer yoktu.

O üç gün her şey güzeldi. Geveze'nin göbek bağının birlikte kesildiği düşünülen arkadaşı Gamsız bile ilişkileri için güzel yorumlar yapıyordu. Evdaşların bir problemi yoktu. Kimse depresyonlarda değildi. Varyemez Pembe Kafa da kendince eğlenmenin yollarını buluyordu ve Bir Çeşit Ben'le arası normaldekinden iyiydi. Bu ara Varyemez Pembe Kafa ve Bir Çeşit Ben saçmalamakta doruk noktasındaydılar. Saçmalığın dibine vuruyor, süpper ötesi eğleniyorlardı :p

Yaz gelmiş bahar şenlikleri başlamıştı. Dokuz Eylül bu yıl Murat Boz'u getirmişti şenliklere. O gün Bir Çeşit Ben kolunda Geveze'si ile konserde çok güzel bir şekilde eğlendi. İçi rahattı. Bir Çeşit Ben çok mutluydu, yüzünde koccaman bir sırıtma vardı. Farketti ki onun bu başbaşa hale ihtiyacı vardı.

Ama ikisinin de ağzında yine "son" kelimesi vardı. Bir Çeşit Ben ve Geveze o gece kendilerince yine sinir bozucu bir konuşma yaptılar. Bir Çeşit Ben de fevrilik yapıp "olmuyo tamam bitirelim" dedi. Geveze de altta kalmayıp hiç söylemediği kelimeyi söyledi: "Bitti."

O gün ikisindeki somurtmuş hali de gören Varyemez Pembe Kafa sordu durdu. Bir Çeşit Ben de anlattı. Varyemez Pembe Kafa dinledi dinledi sonra da ikisinin aslında birbirine alıştığını ve bir şeyleri oturttuğunu söyledi. Ona göre iyi bir çiftlerdi, birbirlerinin isteklerini yapmaya çalışıyorlardı. Ama ikisi de fevriydi. Bir Çeşit Ben de bunun farkındaydı. Geveze ve Bir Çeşit Ben ilk zamanlardan beri bu dilini tutamama halinin, ani çıkışların aslında ikisinde de olduğunu düşünüyordu.

O akşam Şebnem Ferah'ın konseri vardı ve Geveze yurttan arkadaşlarıyla gidecekti. Bir Çeşit Ben nolacağını bilmiyordu ama düşünmek de istemiyordu...


8 Mayıs 2012 Salı

Bu Kadına Ayrılık Yarıcak Sölemedi Demeyin--> Ayşe Özyılmazel

Büyük aşkınız küçük küçük kaybolmasın- Ayşe Özyılmazel

Kim ne derse desin aşk için, önce hoş, sonra...
a) Boş gelir b) Loş gelir c) Tren gelir hoş gelir d) Su gelir güldür güldür gel de yar beni güldür.
Aslında hiçbiri.
Bence aşk önce hoş, sonra sıradan gelir.
Aynı, eve aldığınız yeni halı (koltuk gibi, televizyon... vs gibi...)
Önce salonunuzun bütün havası değişir, günlerce heyecanla bakarsınız halınıza, basmaya kıyamazsınız, arkadaşlarınız kahve-çay dökecek diye aklınız çıkar, halının bekçisi kesilirsiniz.
Ne iyi ettiniz de bu halıyı aldınız değil mi?
Ne şanslısınız değil mi?
Cuk diye oturdu evinize maşallah!
Sonra günler geçer. Uyursunuz uyanırsınız, sokağa çıkarsınız eve gelirsiniz.
Bir daha, bir daha, bir daha...
Bi bakmışsınız halı dikkatinizi bile çekmiyor artık. Onu içecek lekelerinden koruma endişeniz kalmamış. Ucu kıvrılsa dönüp bakmaz olmuşsunuz, artık rengi eskisi gibi renkli gelmez olmuş gözünüze.

AŞKIN DÜŞMANI ALIŞKANLIK
Alışmışsınız yani.
Nasılsa, o hep orada yani.
Belki bir süre sonra başka halılar çekecek ilginizi, sanki sorun bu halıdaymış gibi...
Anladınız siz beni.
Aşkta da aynı hesap.
Alışkanlık aşkın düşmanı. Salıveriyorsun kendini ooooh.
Nasılsa orada, nasılsa yanında, nasılsa senin... Yok ya!
Artık detaylara bakmaz oluyorsun, özenmez oluyorsun ona, titremiyorsun üstüne.
Salak! Bütün şuç sende.
Aşkı niye yerden yere vuruyorsun ki!
Sensin yattığı yerden kalkmayan, sensin parmağını bile kıpırdatmayan. Bugün o kadınla/ adamla yarın diğeriyle hep aynı şeyi yaşar durursun eğer aklını kullanmazsan.
Şimdi ben sana diyorum ki; ilişkilerin durumu detaylarda gizli. Aç gözünü bak, görürsün.
Mesela fotoğraf çekmek hiç de küçümsenmeyecek bir detay.
Özellikle kadın kısmı mutluyken kendini fotoğraf çekmekten alamaz.
Sevgilisinin her anını kare kare görüntülemek sevdasıyla yanıp tutuşur.
Sevgilim yemek yerken, sevgilim uyandığında, sevgilim küstüğünde, sevgilim maç izlerken, sevgilim karda, sevgilim denizde, sevgilim direksiyonda, sevgilim otoparkta falan da falan.
İşte o fotoğraf çekmeler azalınca kırmızı alarmdır.
Başka?
Sevgilinin saçındaki sakalındaki değişikliği fark edemediğin zaman.
Evde bekarmış gibi salaşa bağladığın zaman.

HAYAL KURMAYI BIRAKMAYIN
Sürprizler ilişkinizi terk ettiği zaman.
Onsuz çok eğlenebildiğin zaman.
Sabah olsa da, sessizce işlerimize dağılsak beklentisine girdiğin zaman.
Kahvaltılar bittiği zaman.
Tek başınıza sıkılmaya başladığınız zaman.
O aradığında heyecanla telefonu açmak yerine, işinizi bölmemek için "Sonra ararım" deyip telefonu sessize aldığınız zaman.
Konuşmadığınız zaman.
Onun bütün gün ne yaptığını en ince ayrıntısına kadar merak etmediğiniz zaman.
Çift olarak hayal kurmayı bıraktığınız zaman.
İşte bunların hepsi kırmızı alarm.
Benden size söylemesi. Biri bile sizin ilişkinizin başına gelmekteyse lütfen dikkat!
Aşk belki başımıza gelen en büyük şey ama onu yaşatan küçük şeyler.
Küçük küçük kaybolmayın tamam mı.

6 Mayıs 2012 Pazar

Düşünme Kop!

Sonunda bahar şenlikleri haftası başlıyordu. Sonunda yaz gelmişti. Bir Çeşit Ben'i yoğun bir hafta bekliyordu.
Memleketlerine gitmeden önce geldiklerinde hiç durmadan eğleneceklerine dair planlar yapan Bir Çeşit Ben, Varyemez Pembe Kafa ve Evdaşlar açılışı İzmir Gündoğdu Meydanında yapılan Roman Festivaliyle yaptılar.
Bir sürü insan akın akın Gündoğdu Meydanına yürüdü ve Tarık Mengüç denen korku filmi kılıklı adamla coştular. Yiğidi öldürüp hakkını yememen gereken atasözüne uyarak da adamın cidden iyi eğlendirdiği söylenebilir. Bir Çeşit Ben hiç o kadar oynadığını hatırlamıyordu. İçinde bir çingene barındıran Varyemez Pembe Kafa bile "Ne enerji kızım hiç durmadın geldiğimizden beri" diyerek hayretini dile döktü. Bi ara karanlıkta baktığında insanların birbirlerini umursamadan koptuğunu gördü, kolay kolay görülmeyecek bir tabloydu. Bir Çeşit Ben o akşam yaptıkları kız kıza eğlencenin arkadaşlıkları için iyi olacağını umarak mutlu ayrıldı.

Aslında Bir Çeşit Ben'in eğlenmeye çalışmasında kafasındaki bir çeşit düşünce bulutunu yok saymaya çalışması da etkiliydi. Çünkü roman festivalinden önce Geveze ile bir çeşit müzakerede bulunmuşlardı. Bir Çeşit Ben'in hem hiç unutmak istemediği hem de hemen unutmak istediği bir müzakere. Geveze, Bir Çeşit Ben'e tekrar denemek istediğini söyledi. Yani yine sevgili olmak istediğini. Ama Bir Çeşit Ben bu ilişkiden korkuyordu. Aynı şeyleri yaşamak istemiyordu. Geveze değişmeyecekti.Yine başbaşa bir yerlere gitmek istemeyecekti, yine Bir Çeşit Ben'e bir çeşit asker arkadaşı muamelesi yapacaktı ve yine Bir Çeşit Ben kendini liseli ergenler gibi ağlarken bulacaktı. Bir Çeşit Ben üzülmekten çok yorulmuştu artık birilerinin kendisini mutlu etmesini istiyordu. İçinden bir ses ise bunun hiç olmayacağını söyleyip duruyordu nedense.

Geveze o gün çok dil döktü. Bir Çeşit Ben'e çok güzel sözler söyledi hem de gözlerinin içine bakarak. Bir Çeşit Ben böylesini hayal edemezdi. Ama korkuları baskın geldi. Sadece 25 gün dayanmaları gerekiyordu sonrasında tatil sayesinde unutacaklardı. En azından Bir Çeşit Ben kendini unutmaya zorlayacaktı, zorlamalıydı...
Aslında ilişkiler bu kadar zor olmamalıydı. İki gönül bir olunca falan fistan diye iki kişinin de birbirini eşit olarak sevdiği ve hiç bir sorunun olmadığı sözlere nolmuştu? Bir Çeşit Ben sonraki sabah yine kafasında Geveze ile uyandı. Ona doğru çekilmekten, içindeki durduramadığı aşktan nefret ediyordu. Geveze'yle konuşmak sadece daha çok bağlanmasına neden oluyordu. Halbuki biliyordu birlikte mutlu olamayacaklardı...

Bir Çeşit Ben, bir çeşit düşünce yığıntısı içinde mantığının neden kalbine baskın gelemediğini sorguladı ve bu kadar zayıf davrandığı içinden kendinden nefret etti. Bu hafta sadece eğlenmeliydi ve Geveze'yi unutmaya çalışmalıydı.

4 Mayıs 2012 Cuma

Ertelediklerin Patlar İçinde

Bir Çeşit Ben, o gün ayrılık tedavisi sandığı şeyin bir çeşit duygu erteleme olduğunu çook fena şekilde öğrendi.

Bir Çeşit Ben 13 gün boyunca hiç yalnız kalmamıştı. Sabahtan akşama kadar kafasını oyalayabilmek için ordan oraya koşturmuş, insanlarla konuşmuştu. Akşamları da yorgunluktan baygın düşmüştü. Böylece 13 gün güle eğlene, düşünmeden hissetmeden yaşadı.

O gün Geveze ile ilişkileri hakkında konuştular, birbirlerine laf soktular. Bu bile eğlenceliydi aslında. Ama sonra Bir Çeşit Ben çok özlediğini farketti. Yüzü düştü, gülümsemesi yok oldu. 4 ay resmiyette sevgilisi olan ve 2 ay çıkcaz çıkmıcaz belirsizliğinde kafasında yer eden birini bi anda yok etmesi zordu. Sonra Varyemez Pembe Kafayla takıldılar. Bir Çeşit Ben eve geldi. Evdaşlar gelmemişti. 2 haftadır ilk defa kendiyle başbaşa kaldı. Takmadı. Odasını topladı, oyalandı. Sonra bulaşıkları yıkarken Kenan'ın şarkısı başladı. Ve Bir Çeşit Ben kendini yerde ağlarken buldu. Öyle bir ağlamaydı ki canından can kopar gibi. Dayanamadı. Komşusu Oynak Çocuk'u aradı. Ve onlara gitti. Doyasıya ağladı, anlattı. Oynak Çocuk hala seviyosun bilmem ne diye saçma yorumlarda bulundu. Ağla rahatlayacaksın diye tavsiyede bulundu. Bir Çeşit Ben o akşam arkadaş kalma olayını zamana bırakması gerektiğini anladı.

Sonraki sabah Bir Çeşit Ben gözlerindeki şişleri yok etmek için 40 çeşit yol denedi. O gün piknik günüydü. Sınıfça piknikleri vardı. Bir Çeşit Ben herşeyi unutmaya çalışıp sadece eğlenmeye odaklandı. Ve eğlendi de. Sınıftaki değişik gruplaşmayı yok saydı herkesle konuştu, eğlendi.

Dönüş yolculuğunda Evdaşı, Geveze ve kendisi vardı. Deli gibi yorgunlardı ama Bir Çeşit Ben yoruldukça enerji geliyormuş gibi hissediyordu. Geveze, Bir Çeşit Ben'le konuştu. Yine ne olacakları hakkında. Bir Çeşit Ben, metronun yansımasında yan yana olan hallerine baktı, içi acıdı. Sonra takmamaya karar verdi. Geveze'ye de öyle dedi "Takılıyoruz işte. Sevgililikten öncesi, arkadaşlıktan sonrasında gibi bir durumdayız daha ne..."

3 Mayıs 2012 Perşembe

İlk His Nakli Gerçekleşti

Geçirdiği ağır ilişki sonrası hayatı kararan Bir Çeşit Ben Antakya'da gerçekleşen tedavisinden döndü. Tedavinin, geleceği için oldukça faydalı olduğuna inandığını belirten Bir Çeşit Ben, tedavi sürecinden sonraki değişiklikleri anlattı.

Bir Çeşit Ben, dışardan oldukça odun görünen ancak aşık olduğunda gözü başka hiç bir şey görmeyen, hayatını yok sayan gururlu bir Türk genci idi. Geçirdiği ağır ilişki sonucu dengesi bozulan Bir Çeşit Ben, anıları görmezden gelerek Antakya'da 10 günlük bir tedaviye girdi ve Türkiye'de ilk his naklini yaşayan insan olarak tarihe geçti. Hislerini, aşık olmayı bekleyen genç yetişkin insanlara naklettiren Bir Çeşit Ben şu an için oldukça rahat olduğunu belirtti. Tedavinin sonuçlarının oldukça başarılı olduğunu belirten grup üyeleri ise Bir Çeşit Ben'deki değişiklikten memnun. Bir Çeşit Ben ilişki öncesinde platonik ve karamsar; ilişki sırasında güvensiz, agresif ve mani-depresif hallerde iken tedavi sonrasında daha rahat bir hale gelmişti. Tedaviden sonra hisleri yok olan Bir Çeşit Ben, hayatında kimseyi istemez hale geldi, algıları kapandığından dolayı kimseyi kesemez oldu, filmlerdeki çiftlerden bile nefret etmeye başladı. Şu an kendisine flört eder tarzda imalarda bulunan lise arkadaşlarını anlamazdan gelmeye bile uğraşmıyor, büyük lokma yiyip büyük konuşmamaya özellikle dikkat ediyor.

His nakli için tedaviye girmek isteyen aşk gazisi arkadaşları için soruları cevaplayan Bir Çeşit Ben tedavi sonrası yapılmaması gerekenlerden bahsetmeyi ihmal etmedi. "Tedaviden sonraki ilk günlerde aşık oldukları ve hayatlarını mahvettiğine inandıkları kişiden özellikle uzak durmaya çalışmalılar. Onla herhangi bir yere gitmek, yakınlarında olmasına izin vermek ve ilişkileri hakkında konuşmak tedavilerini kötü etkileyecektir.Özellikle fiziksel temas (saçlarınıza dokunması, yanınıza oturması vs.) kesinlikle onları kötü etkiler, bunlardan uzak dursunlar" diyen Bir Çeşit Ben halinden şu an memnun olduğunu açıkladı. :D:D