28 Haziran 2011 Salı

Dengesizliğin Doruk Noktası


Evet blog bu gece sana dengesizliğin doruk noktasından yazıyorum. Fill değil düşünce adamı olmamı anlıyorum. Kendi düşüncelerimle kendimi boğabileceğimi çok çok net anlayabiliyor ve kabullenebiliyorum. Ama bu dengesizliğin kökenine inebilmiş değilim.
Dün sabah gayet mutlu, neşeli anlayış dolu bir insandım. Şu sertifika için her sabah saat 7de uyandığım ve buna rağmen neşeli ve enerjik olabildiğim nadir günlerden birini yaşıyordum. Ama gün kursa beraber gittiğim arkadaşlarımın gecikmesi (hem de yine o vıcık vıcık sevgili tartşmaları yüzünden gecikmesi) ve otobüsün önümden dalga geçer gibi akıp gitmesi ile kötüleşmeye başladı. Ben hala iyimserliğimi koruyordum. "Sen bir psikolojik danışman olacaksın bu kadar küçük şeylere sinirlenme belki birşey çıktığı için geciktiler"şeklinde pollyanna senaryoları yazıyordum. Ama saolsunlar beyfendi ve hanfendi uyuuuuuz uyuz geliyorlardı. Birşey demedim. Biz geç de olsa kursa vardık hoca yine gecikmemiz hakkında bişiler geveledi. Sonra molada arkadaşlar yine vıcık vıcık sevgili... neysi oluyor bilmiyorum böle birbirine vurup kıkırdamalar falan işte.. öle saçmalıyorlardı. sonra konuşurken birşey oldu ben bi anda bi lafa alınıp çekip gittim. Derdim ne inan bilmiyorum blog. Böle ergenuslukları ara sıra yaparım ama bu seferki fazlaydı.Arkadaşlar hadi yürü alıncak bişi yok bilmem ne dediler ama ben sinir olmuştum bi kere. Sonraki tenefüs dewam ettim bişi demeden kendi kendime dolandım. Çıkışta normalde beraber gitmemize rağmen bu kez onları beklemedim. Yarın sabah nasıl davranmam gerektiğini bilemiyorum blog :( Bu kadarcık şeyi büyütme diyip hiçbirşey yok gibi onları beklemeli miyim? Kursa tek gidip dewam mı etmeliyim? Kursu bırakmalı mıyım? Uff neden böyle yapıyorummmmmm gecenin 2 sinde neden takıldım bu olaya anlamıyorum?!!!

25 Haziran 2011 Cumartesi

ÇİZGİ FİLM KÖTÜLERİ

İtiraf ediyorum: Bu kısa boy içindeki ruh da boya uyma çabasından olsa gerek küçük kaldı.
İtiraf ediyorum: açıkçası çocuk gibi davranabiliyorum.
Ve asıl itiraf: Cartoon Network izliyecek kadar çizgifilm meraklısıyım.
Yukardaki ilk iki itirafın üçüncüsü için birer bahane olması kuvvetle muhtemeldir :D

Ben çizgifilmlerde o iyilik, erdem vesairi temsil eden "iyiler"i bir türlü sevemeyenlerdenim. Her seferinde çizgifilm biter iyilik meraklısı iyiler kazanır ve kötüler cezalarını bulur. Ve ben 'Yine iyiler kazandı e ne anladık bu işten' derim. Dün yine oturmuş çizgifilm izlerken "Yahu bırak bi kere de şu kazansın" dedim ve aklıma bunla ilgili bir yazı yazmak geldi.
*AKU-SAMURAY JACK: Aku yaaa!! En karizma kötülerden. Tam ben gibi gıcık birşey. O alay eder gibi konuşmasına kopuyorum :D Onunki pek yenilgi hali değil neyse ki.. O daha çok Samurayı oyuncak gibi oynatmakla meşgul. Onu tarihin en gıcık kötüsü seçtim :D

*ROKET TAKIMI- POKEMON: İşte benim çocukluğumun çizgifilmi. Şimdiki Beybılet falan fistanların yerine o zaman Pokemon vardı. Ve tabiki Pokemon tasoları. Hatırlıyorum hoca tüm sınıfın tasolarını zorla toplamıştı da bir poşet dolusu taso çıkmıştı :)
Neyse kötüler diyorduk :) Roket Takımında da olay aynıdır: Bir plan kurarlar, o uzun kendilerini tanıtma repliğini sabırla okurlar:

Jessie: Belaya hazır olun!
James: Hem de çifte belaya!
Jessie: Dünyayı yok olmaktan kurtarmak için!
James: Tüm insanlığı ulusumuzla birleştirmek için!
Jessie: Gerçeğin ve sevginin kötülüklerini açığa vurmak için!
James: Amacımız yıldızlara ulaşıncaya kadar!
Jessie: Jessie!
James: James!
Miyav: Ve ben de Miyav!

Jessie: Roket takımı her zaman ışık hızıyla hareket eder!
James: Ya teslim olun, ya da savaşa hazır olun!
Miyav: Miyav! Bu çok doğru!

ve her zaman Pikachu'nun yıldırımına maruz kalıp "Yine başaramadıııııık!!!!" şeklinde bağrışlarıyla uçarlar. Kıyamam yaaa :D Yaptıkları planlardaki emeğe yazık vala :D

*GARGAMEL- ŞİRİNLER: onun çirkinliğine bakmamak lazım. O kel kafanın altında büyük bir beyin mevcut :) Ayrıca o nefret dolu bakışları bence işte kötü budur dedirtiyordu :D Onun da o küçük mavi yaratıklara karşı yüzü gülmedi..


*TOM VE JERRY: Bu kadar çizgi film arasında adı önce gelip de filmin adamı olamayan tek kötü Tom malesef. Her seferinde kafasına bir şeyler yiyen, yüzünde dinamitler patlayan her planı boşa giden tom..Tamam o da rahat durmuyor belki ama br fareyle dost olması doğaya aykırı kardeşim. Kedi dediğin fareyi yer işte :D O da malesef doğa yasalarının bile yardımına yetişemediği bir karakter.

Aklıma gelen ve acıdığım bazı kötü karakterler bunlar. Elbette çizgi film dünyasında iyi-kötü mücadelesi bitmez ama şu yazarlardan çizerlerden kötülere karşı biraz daha insaflı olmalarını istemek fazla mıdır ki??


23 Haziran 2011 Perşembe

*Blog blog what's up bakiyiim :)) Walla I'm happy very şükür... Ay bu iğrenç Türkçe-İngilizce karışımı dil için kusura bakma blogcan. Bu ara İngilizce dersine başladım. Sertifika almak için. Tabi maksat zaman geçsin tatil boş geçmesin. Arkadaşlarla sabahın 8inde gidiyoruz. Okul için kaldıramıyorlardı şimdi tatil tatil kurs için kalkıyorum umarım bu sertifika birgün işime yarar...


*O gün çooook şükür "Ya Sonra"yı bitirebildim. İzledim demiyorum çünkü daha önce izlemeye başladım internetten. Partlar bozuldu bıraktım. Bu defa bi daha başladık kuzenimle izlemeye. Aynı yerde bozulmaz mı!!! Ayyy fıtık öldüm. Tepindim yerimde resmen. Amaa tabiki yüksek sabır ve hırsla filmi başa sara sara bitirmeyi başardım.


*Eh yorumsuz bırakmak olmaz tabi. Film Özcan Deniz'den beklemediğim kadar güzeldi. Ama zaten bir türlü mantığını çözemediğim ve büyük bir cesaret örneği saydığım evlilik olayına daha bir soğudum açıkçası. Şimdi burda uzuuun uzun "yani nasıl oluyor da..." diye başlayan sorularımı sıralamıcam :D Sadece filmi izlerken tek bir soru oluştu kafamda ' Şimdi bunlar 18 yıldır çıkıolar 7 yıldır evliler, bu adam bu kadar bencil, bu adam bu kadar sorumsuz ve bunlar hala sabırla evliler mi yani?!' dedim sadece :D

*Bir de "Çırak" diye bir kitap bitirdim bu ara. "Cerrah"ın devamı. Süpper bir kitap yaaa!! Acayip gerilimli. Kitap okurken "kaç kaçç!" diye bağıran nadir insanlardanım :))

18 Haziran 2011 Cumartesi

Hanım, KemaL, Daçmin ve Dahası ...

  • Uzun zamandır yurt ortamı saolsun Tv denen kimilerine göre "aptal kutusu"na kimilerine göre "vakit geçirmek için var olan büyük icat"a hasret kalmıştım. Eve gelişimle beraber bu büyük hasreti yok etmek için var gücümle çalıştım :D
  • Dün akşam Hanımın Çiftliği çok şükür bir final koydu olaya. Bana yüz bölüm gibi gelen 70 bölümün sonunda böyle bir son bekliyordum açıkçası. Film baştan beri bir türlü ilgimi çekememişti çünkü. Annem zoruyla bakmak zorunda kalıyordum. Ama akşamki finalini beğendim. Kemal'i öldürmeleri her ne kadar kötü olsa da bunun kitapta yer aldığını düşündüm. Kemal'in ölümü sırasında koydukları türküler gerçekten güzeldi. Kemaall yaaa sabır abidesi yaratık... Tabi bir de Güllü Serap var. O da yedi Kocalı Hürmüz e özenip üçüncü koca olayına girdi ama üçüncü kocası da ölünce artık evlenmeyip çocuğunun anası olmaya karar verdi. Zaten ona Seraplık da yakışmamıştı ben onun Güllü halini seviodum saf güzel köylü kızı...:D

  • Hanımın Çiftliğinden daha önce tanıdığımız Muzaffer Bey var bir de tabi. Şimdi Canım Babam diye bir diziye geçti. Sanırsam böyle komik dizilere sit-com diyolardı. Artık ayrıntılı bilemiycem. Allah'm yaa bayılıyorum o adama. My favourite man işte daha nolsun :D Annemle oturup diziyi seyrediyoruz ben bağırıorum "Karizma yaa karizma!!" diye. Annem garibim de "Kız kendine gel" diyor :D Ama adamda duruş var boy var pos var ahlak desen o da var(dır heralde :D)

  • Bir de tabiki Öyle Bir Geçer Zaman ki var. Sanıyorum ki bir çok felaketin üst üste gelmesinden sonra izleyiciye biraz nefes aldırmaya karar verdiler ve geçen bölüme biraz mutluluk senaryoları serpiştirdiler. Bir türlü ismiyle hitap edemediği sevgilisi İnci HOCAnın azcık bir mutlu olmasını isteyen mete inciyi lunaparka götürdü. İnci çocuk gibi eğlendi. Ay bu lunapark olayında bizim sonerin Süleyman ı palyaçço oldu. Fransızca şarkı falan söyledi. Tam bir rezaletti. Adamın karizması iki paralık oldu yaniii :D
  • Diğer imkansız aşıklar Soner'le Aylin de gidip güzeeeelce bir tatil yaptılar deniz kıyısında. Oh vala hayat onlara güzel :)
  • Tabi bir de Survivor Faciası var. Ah o Derya yok mu o Derya. Adamda boy var pos var ama beceriksizlik desen yine onda avr. Ay deli etti beni yaa. Çocuğum az bir hızlı olsana dimi ama yaa!! Geçen gün erkek erkeğe gittiler güzelce rahatlarına baktılar. Yok güneş kremleri yok en güzelinden yemekler falan. O Daçmin kızımız da gariban gariban adada kaldı tek başına yazık :D Bakalım birazdan ya Daçmiiiin kızımız yada o Taner elencek. Hangisi gitcek görcez ama Taner in gitmesinden yanayım açıkçası. Kedi gibi miyavlamalar falan ne o yaa...
  • Şimdilik aklıma gelen Tv yorumları bunlar ama daha yaz boyunca bir sürü yorum yaparım ben tabiki.. Bakalım hangi dizide neler olacak..

13 Haziran 2011 Pazartesi

*Ben geldiiim.. evet yine uzuunca bi vakit yazamadım ama açıkçası azcık bi üşendim :)

*Bi sürü bi sürüüü anlatcaklarım var tabiki.. Ama nerden başlasam ki.. En güzelinden başlayayım tatiiiiil :) Bi haftadır ölümüne tatildeyim.. Ama bu benimkisi msnde çevrimiçi çevrimdışı olmak gibi birşey. Sadce tatil modundayım. Hani öyle normal insanlar gibi geziyorum tozuyorum falan değil. Hayır şimdi gelmişsin taaa izmirlerde hem de hasretle bi gez dimi.. Ama hiç canım istemiyor yaa zorla çıkarıyorlar evden.. Neyse böyle işte sonuçta tatil yani mekan fark eder mi :)



*Bu arada blogcum biz ev-lendiiiik :D Yani artık karşında ev sahibi üniversite ikinci sınıfa giden bir kızcağız duruyor. Tabiki ben her zamanki üçkağıtçılığımı, üşengeçliğimi ev işinde de ortaya koyup "Ben öyle yemeğin şusu eksik busu fazla pişmiş olayıyla uğraşamam bulaşığı alsam olmaz mı" dedim ve kabul edildim :)) Kendime ait odam da var ohhh mis :)




*Ya arkadaş ben bu her bi haltı face e yazma hevesini anlamıyorum. Gecenin bi körü acayip bir fırtına var hatta gecenin bi saatine kadar ölü gibi uyuyabilen ben bile çığlık çığlığa uyanıyorum korkudan... Öyle bir hava işte. Benim zeki arkadaşlarım da korkmayı bırakmışlar face e yazma derdindeler. Hayır bir gün kıyamet kopcak o zaman da dertleri face olacak merak ediyorum....




*Bir de bu gecenin bi vakti uyanmalar var. Nedenini anlayamıyorum. Kafayı yicem. Nerdeyse her gece 3-4 gibi uyanıyorum ve geri uyuyana kadar bi hal oluyorum. Buna bi çare bulmak lazım...


*Malesef aklıma başka anlatacak bir şey gelmiyor. Bu tatil böyle geçmez yarın arkadaşlarımla buluşmaya başlıcam bakalı nasıl geçicek..