27 Şubat 2011 Pazar

Bir ÇeşiT Ben Havadis


*Merabalaaarr.. İzmire geldim geleli sonunda bir bilgisayar bulabildim ve buraya yazma fırsatım oldu. Anlatacak bir sürü şey var. Ama ilk olarak mimlenmişim ve beni mimleyen arkadaşlara bana attırdıkları "Ayyy mimllenmişimmm!" şeklinde tepki vermemi sağlayan arkadaşlara teşekkür ediyorum :) Biliyorum blog oldukça görmemiş davranıyorum ama sahiden ne mim ne ödül görmemiş biriyim ben :)

*Bloog! ilk uçuş deneyimimi yaşamış bulunuyorum :) Harika bir şeydi yaa.. Böle ilk havalanırken basınçtan dolayı seni alttan ve üstten tost yapıyolarmış gibi hissediyosun sonra düzeliyosun.. Bulutlar böyle pofuduk podufuk ya insanın yatak misali üstünde zıplyası geliyor. Bir bulut tarlasında gibi oluyosun. çook güzel.

*Bunun dışında sinir bozucu bişi daha oldu tabi.. Been tam 19 yaşımda ilk uçuş deneyimimi yaşarken öğrendim ki bi kadının tatlı mı tatlı bebeği (ya 2 yaşında ya daha küçük) 10.kez uçuyormuş var mı böle bişi ya şoka uğradımm!

*İzmir'e ulaştığımızda ilk gelişimdeki o tedirginliği yaşamadığımı farkettm ve çok mutlu oldum. Yalnız hissetmiyordum ve çoğu yer tanıdık geliyordu. insanlar güvenilmez değildi çantamı elimden çekip götürceklermiş gibi de gelmiyordu :D Güç bela yurda ulaştım odadakiler de normaldi. Ama herkesten ve herşeyden önce ben normaldim yaa.. Ya kabullenmezlerse ya beni yalnız bırakırlarsa demiyordum.. Deriiin bir ohhh dedim anlıcağın blog :)

*Corbycim sayesinde yurtta sahiden eskisi kadar sıkılmıyorum.. Aslında diyolar ya bakış açını değiştirmek gerek diye. Galiba benim bakışımın değişmesi de bunda etken olabilir.

*Yurtta bunun dışında durmadan film izler olduk. Kessinlikle izlenmesi gereken bir film izledim :) Bay V.. Medyanın etkileyici özelliğini bu kadar iyi anlatabilir bir film ve aslında bugünkü Türkiye'ye de bu kadar uyabilir ordaki karmaşa ve diğerleri... Müthiş bir filmdi..,

*Bahar geliyor ne kdar odun olursan ol ister istemez için bi kıpır kıpır oluyor. Güneşi hissedip mutlu oluyosun. Yok ya kış iidir güzeldir ama bahar başkadır sahiden.. Bu ara böyle bahar sayesinde bir uçasım kopasım coşasım var :D

*Anlıcağın bu ara çok şükür keyfim yerinde blog. İnşallah böyle dewam eder.. Kendimim blog yaa kendimim.. Bütün dalga geçiciliğimle, inadımla, bazen alınganlığımla, gülüşümle ben beniiim :D

20 Şubat 2011 Pazar

Gitmeye Sayılı Zaman Kala


*Bloog annem duymasın ama ben yine grip oluyorum galiba :'( Tabiki aynı hastalık replikleri baş ağrısı, nefes alamama, huysuzluk.. off..

*Aslında huysuzluğumun tek sebebi hasta olmaya başlamam değil. Gidecek olmamın da büyük etkisi var. İzmir'e yani.. 2 gün sonra gidicem. Valiz davası, eksikler için alışveriş stresi ve bir çok sinir bozucu olaya başladık yine. Bir ay nasıl geçti naptım nettim anlamadım doğrusu. Biliyorum bir değil üç ay tatil olsa yine yetmicekti bana.. Ama ne bilim yaa.. Neden kimse giderken etkilenmiyor da ben bu kadar etkileniyorum onu bilmiyorum ya neyse...

*Ama güzel bişiler de oldu bu arada. Düün yepyeni bi telefonum olduuu.. C3 içimde kaldı ama dokunmatiğim oldu. Sonunda bizim külüstür de tarihe karıştı :) Bu yeni teknoloji harikası miniğim sayesinde (tmm teknoloji harikası kısmı bi abartı olabilir ama kendi açımdan yorumluyorum :)) yurtta daha az sıkılacağımı umuyorum..

*Maalesef İzmir'de sana daha az iç dökebilicem blog. Ama yazılarım daha yoğun olacak merak etme.. Orda yapacak pek bişi olmasa da (yurtta sıkılmak ve okulda sıkılmak gibi) gezdiğim yerleri falan anlatmaya çalışıcam her fırsatta...

18 Şubat 2011 Cuma

Hayaller



Okurken Dinle...

Benim hayallerim vardı.

Onları yok saydım.

Görmedim, düşünmedim.

Ve.. Yalnız kaldım.

Kendimi onlarsız , yalnız bıraktım.

Onlar da beni tabi..

Şimdi hayal kuramıyorum çoğu zaman.

Ama bazen.

Bir filmle

Ya da etkileyici bir mzikle kopup gelitorlar tekrar.

Ben çok özeldim mesela.

İlerde çok ünlü biri olacaktım. Bir yazar, bir doktor belki..

Aşık da olacaktım.

Harika bir aşk olacaktı bu.

Çocukça olacaktı ama aynı zamanda olgun..

Harika bir ailem olacaktı.

Durmadan çalışacaktım. Zevk alarak, severek çalışacaktım.

Okumaya gücü yetmeyen çocuklara yardım edecektim sonra.

Yolda yaşlıları karşıya geçiren de bendim.

Sevdiklerine süprizler yaparak onları mutlu eden de..

Dünyadaki bütün kitaplardan haberim olacaktı benim.

Bir fotoğrafçı olacaktım aynı zamanda.

Bir de ressam tabi.. Sergiler açacaktım.

Şiirler ezberleyecektim.

Ben..

Ben kim oldum böyle?

Kim olmaya gidiyorum?

Nerdeyim?

Benliğim nerde?

Hayallerim nerde?


17 Şubat 2011 Perşembe

Durum: yazı öncesi gerilim




Midemde bir şey var. Aç değilim. Tok da değilim. Canım şekerli ya da tuzlu bir şey istemiyor..
Deli gibi yazasım var. Ama yazack bir şey yok..
Offf..
Bu çok sinir bozucu..
Ama başladım yazmaya..
Beğendim de.. Bu kolay gerçekleşen bir durum değil..
Anlayacağın blog.. Ben bir şeyler yazıcam.. Ciddi ciddi yazıcam taşkala (antakya dilinde geyik:) değil.. Ama sıkıntılıyım.. Bazen kitaplarda okurdum. Yazarlar kitaplarını yazmadan önce böyle bir ruh haline bürünürlermiş. Kimseyle konuşmaz cevap wermez hiçbir şeyi beğenmez, hep birşeyler ara ve bekler gibi bir hal alırlarmış.. Haşa ben yazar falan olamam ama sanırım okuduklarımı şimdi daha iyi anlıyorum..
Düşüün düşün ...tur işin :)

13 Şubat 2011 Pazar

Öfkeliyim Ama Pdr Namına Susuyorum!


*Yarın okul açılıyor. Ama ben hala evdeym. Ve daha 9gün daha burda olmayı planlıyorum. Açıkçası İzmir'i o kadar isteyip de kazanmama neden hiç içimden gelmiyor gitmek bilmiyorum..

*Okul ve yurt kabuslarıma giriyor. Mesela o gece kendimi yurtta gördüm. Nası bir kabustu o!! Farkında bile olmadan hırsızlığa bulaşıyordum. Yurt müdürünü gördüm. Her zaman binbir şikayetle gelir zaten kadın.Hapşursam şikayet edecek. Rüyamda da görünce öyle kadına ayrı bi nefretim uyandı. Hayırdır inş. ne diyim...

*Çocuğuyla fazla ilgili insanlardan nefret ediyorum. Bu bi psikolojk danışmana uygun bir düşünce olmayabilir ama elimde değil!
Olay şu lise sonda ilginç bir Almanca Öğretmenimiz vardı. Derste son derece disiplinli hatta disiplinliden de öte katı biriydi. Bu o kadar da kötü bir şey değildi çünkü korkumdan öğrenmeye çabalıyordum. Şu an kafamda 5'ten fazla Almanca kelime bulunmasa da o zamanlar belli bir çaba koyuyordum ortaya (derste not tutan nadir öğrencilerden olma gibi) Son sınıfa gelince tabiki ingilizce almanca gbi dersler fazla işlenmiyor. Daha çok test çözmekle uğraşıyorsunuz. Off o stres dolu günler.. (onları bile özledim.) Düşünsene blog biz orda sinir stres testle boğuşuyoruz. Adam gelmiş:
-"Arkadaşlar size geriye dönme fırsatı verilseydi sayısal mı seçerdiniz eşit ağırlık mı?" diye saçma sapan bir soru soruyor!!
Derdi ne mi? Efendim kızı bölüm seçecekmiş de hangisini seçseymiş?!!!! O an kalkıp 'başka hiç derdim kalmadı hocam hadi kafa kafaya verelim. Belki bölüm bulabiliriz o karar verme yeteneğinden yoksun kızınıza' diye bi çemkirik geldi içimden.
Neyseki o dersi de seneyi de hayırlısyla atlattım. Ama bugün kabus geri döndü. Bu defa da adamın karısı annemi aramış (kendisi annemin arkadaşı) kızı sayısaldan eşit ağırlığa geçmiş. Pdr düşünüyormuş benle konuşmak istiyorlarmş. Yok artık dedim başka bir şey diyemedim.. :(( Amaa psikolojik danışman olcaz ya; ilk sınıfta olup bölümün mantığını çözememiş bile olsak bilgilendirmemz gerek. O bölüm kıza uymasa bile uyar gibi motive edici sözler söyleyip gelecek kuşakları böylelerine hazırlamak gerek dimi!!!

Not: bu yazı bi Akide Şekeri tarafından izlenip yorumlara maruz kaldığından tamamlanamamştr.
Not2: Sevgili akide şekeri bu bir dedikodu değil bir iç çöküştür :D

10 Şubat 2011 Perşembe

Eat,Pray,Love


Filmin aslında kitabını okumak istiyordum ama zaman bulunca kitabı aramaktansa izlemeyi tercih ettim. O iğrenç çeviriye rağmen ben filmi beğendim.

Konu olarak eşiyle problemler yaşayan ama bunu açığa vurmayan bi kadndan bahsediyordu başta. Fakat kadın aslında ne o eve ne de yaşadığı hayata ait olduğunu farkediyor ve bir geziye çıkıyor. Bu arada Tanrı'yı arıyor ve çeşitli insnlarla tanışıyor. Tanrı'yı arama, ibadet etme, sakin yaşama ii de tek başıma hiiç tanımadığım yerlere gidebileceğimi sanmıyorum :)

Ama film kişisel gelişim kitabı gibi. İnsanı kısa süreli bi gaza getiriyor. İçinde gerçekten hayat ve ölüm dengesi hakkında güzel diyaloglar var. Bu yüzden insan filmde kendinden bir şeyler buluyor.

Filmi izledikten sonra yüzümde aptal bi gülümsemeyle çikolatalı yaş pasta yapmaya gittim :) O arada bir de radyoyu açmıştım. Maksat bir ses olsun. Sonra radyodaki adam birşey için altını çize çize BEDAVA diyordu. Öğrenci adamız ya algı direk parasız şeylere odaklı :D Hatay'ın kurtuluşunu yaz bi boşluk bırak bilmem kaça gönder diyordu. Ödülün ne olduğunu bile anlamadan gdip bir ansiklopedi buldum. O an bi manyaklık yapcam ya.. o kadın gibi dünyayı da dolanamam ya.. önüme çıkan ilk manyaklığa giriştim. Cevabı bulup söylediği numaraya gönderdim. Ödül 300lira değerinde Digitürk paketiymiş :D Sonra adam radyoda adımı söyledi. İlk defa birinin adımı söylemesini bu kadar beğendim,kazanmış olduğumdan olacak :D bakalım yarın arayacaklar nolacak. Kazanırsam btün gün nickeledeon da çizgi film izlerim yaa süpper olur :D

8 Şubat 2011 Salı

Sorular..Ben..


Neden böyle?
Neden bu kadar bağlanma eğilimliyim en küçük mutluluğa?
Neden o bağlılıkların sonu hep umutsuzluk hep hayalkırıklığı?
Neden bu kadar acele gelir hep umutsuzluklar?
Sorular..sorular..
Birbirini kovalayan birer bilinmez.. hüznü dağılmayan inişli çıkışlı bir beste..
Ah ben..Yalnızlığa tutsak kalmış, mutluluğu maske yapmış ben..
O ben ki geceleri sığınır gölgelere..
O ben ki gözyaşına döker derdini..
Sorular bir yanda, ben bir yanda..
Neden kovalarız sorularla birbirimizi ki?

7 Şubat 2011 Pazartesi

Neler yaptım?..

*Ay bu ara çok şükür kafam çok rahat..

*2gündür arkadaşımdayım. O da hatayda ama farklı bi ilçesinde oturuyor. Yakında okula gideceği için gitmeden göreyim dedim vr ani bi kararla yanında gittim. Harikaydı. Annesi gil de evde değildi tam üniversite evi gibiydi. dağınık dağınık :) ...yedik içtik gezdik. Baya bi motive oldum anlıcağın blog :)

* Yarın liseden arkadaşlarımla buluşucam. Kocaeliden, ankaradan,eskişehirde, burdan o kadar değişik yerlerden bi sürü insan bi araya gelcez. Heycan dorukta :)

*Bu 2 gün içinde çook önemli bi deneyim edindim. Soba yaktıım :) Bildiğin kömür sobası yaktım. seneye eve çıkmaya düşünüyorum ya kısmetse yemektir, soba yakmadır herşeyi izlyorum öğrenmeye çalışıyorum. O gün de arkadaş bi türlü uyanmadı. Kalktım baktm donuyorum. Güç bela yaktım sobayı. E tabi kendimlenle de güzeelce gurur duydum :)

*Unutmadan bahsedim bugün ilkokul öğretmenimi gördüm. Çok mutlu oldum yaa. Ama hüzünlendim de hiç yaşlanmaz dediğimiz o kadın bile yaşlanmaya başlamış..canıım :(

4 Şubat 2011 Cuma

Bu Kadar Gerilim Yeter!!




*Bu blogu yazan insan sabahın 5buçuğunda uyuyup 10unda geri kalkan bi rekortmendir :) en azndan kendi çapında bi rekortmendir :)

*Tabiki o saate kadar yapabileceğim tek şey film izlemekti. ben de öyle yaptım. Bu ara yani en azndan Zindan Adası filminden sonra psikolojik gerilim türü filmlere merak saldım. Bilmem kaç yılın en iyi psikolojik gerilim filmleri diye bir liste buldum. Ve 23 numarayı izlemeye karar verdm.

*Ama yeter. Dengem bozuluyor kardeşim. Filmdeki adam herşeyden (kromozomlarımız, dünyanın ekseni, ismi dahil) 23 sayısını çıkarıyor. Sayının kendisini takip eden bi lanet olduğuna inanıyor. E tabi hayal gücü geniş olan ben kalkıp onu taklit ediyorum ve ben de 23 sayısını aramaya başlıyorm :))

*Zindan Adası kadar olmasa da güzel bir filmdi. Ama karar verdm uzunca bi süre psikolojik gerilim türü filmler izlemicem komediler ne güne duruyor dimi ama :)