30 Ağustos 2011 Salı

Bloggera Yeni Fikirler

çok uzatmıcam aklıma bir kaç fikir geldi. Bunların herkesin ihtiyacı olan fikirler olduğunu düşünüyorum.

Mesela
*bence özel bi mim bölümü olabilir. Yazarlar mimledikleri anda o kişilerin sayfasında bi bildirim olabilir. Bilgisayardan o kadar anlamam o yüzden teknik olarak mümkün müdür bilemiycem hayal gücü benden gerisi onlardan artık :D

*Bir de şu yazıya resim yerleştirme olayı çok zorluyor beni. Ona da bir çözüm lazım.

*Önizleme bölümünde yazıyı nasıl göreceksek (yazı biçimi vs.) tam gösterilebilir. Böylece renk uyumu oldu mu bakabiliriz..

Benim kısa ve öz fikirlerim bunlar. Herkese şekker gibi bayramlaaar :)


27 Ağustos 2011 Cumartesi

Siz insanlar! Suçlusunuz :D

Bu yazıyı sabahın 04:28inde, koridoru tuvalete bağlayan dönüşte, buz gibi bir fayansın üzerine oturmuş yazıyorum. Burda olmamın nedeni laptoğun şarjının bitiyor olması ve tek uygun prizin lavabonun yanındaki priz olmasıdır :D ıyk tiksindim kendimden :p

Dün yine iniş-çıkışlarla dolu olan hayatımın ölümüne inişe geçtiği günlerden biriydi. Yine her zamanki depresif Ben sol kulağıma (bu benim filmlerdeki gibi kötülüğü fısıldayan şeytanım oluyor) kötü kötü yorumlarda bulunuyordu. O yorumladıkça ben sinirleniyordum. Mesela milletin ailesi neden milleti bu kadar sıkıyor da benim ailem beni sıkmıyor? Beni beğenmiyolar mı? Acaba doğuştan mı beğenmediler yoksa ergenlikten itibaren mi beğenmemeye başladılar? :D yok sonuncusu kadar derine inmedim :D Ama o an bunları düşünmekte çok haklı gibi hissediyordum. Antakya gibi küçücük yerde gece 11di ve ben sokakta tek başıma eve geliyordum. Uff tamam bu güzel bişi şu an kabul :S


Neyse önemli olan kısma geçeyim. Eve geldim. Bilgisayardaki oyunda yenilmeme bile sinirleniyordum. Sonra bi an durdum. Lan noluo dedim :p :D Ve o an kafama dank etti. Herşeyde kendini suçlamak, suçladıkça hayata küsmek, daha da abartıp kendini soyutlamak gibi bir huyum vardı ve Ben'in PDRci ruhu olaya el attı. DUR YOLCU KENDİNİ SUÇLAMA dedi. Evet aynen böyle dedi :) Sonuç olarak bugün insanları suçlamayı öğrendim :p :D Artık herşeyden o nalet insanlar suçludur işte o kadar! :D

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Her aşka bir şarkı

Her aska bir şarkı verdim. Hatıralarına dair hep birer şarkı izi bıraktım. Onlarla alevlendi aşklarım, onları dinleyip heyecanlandım, hüzünlendim, kavuşamadığıma yandım. Her aşktan sonra bıraktım şarkılarımı da. Her izi yok ederken şarkıları dilimden düşürdüm. Unuttum sanarak her aşkı yok ettim kalbimde ve beynimde. Fakat her aşkın sonunda şarkılar çıktı karşıma "Anılar unutulmaz" diyerek. Bir yerlerden mutlaka duyurdular seslerini. Yüzümde pişmanlıkla, özlemle dolu ama hep "İyiki" barındıran bir tebessüm oluşturdular. Şarkılar.. İyiki şarkılar..

23 Ağustos 2011 Salı

UĞURDAN YOKSUN Bİ GÜN!

Gün, eleştiri yağmuruna tuttuğumuz yemekteyiz programındaki yaratıklara yani insancağızlara acıma günüdür blog!

Bugün iftara arkadaşlarımı davet ettim. İzmir'e gitmeden ne kadar görüşebilirsek kardır hesabı. Öle çok bi insan değildi davet ettiğim ama en azından Ben cağızın az bi yemekten anlayabiliceğini ne bilim bir yardım falan yapabildiğini tencerenin ucunu bucağını tutabildiğini gösterim diye düşündüm.

Düşünmez olaydım dedim. Olay şu: Sabah yani öğlen 12. Anne odaya gelir ve 5er saniye aralıklarla "uyan hadi uyan hadi " der durur. Her gün saat 4 sularında uyanan Ben annenin rüyada mı gerçekte mi bağırdığını kestiremez hatta annesinin bağırtılarını rüya senaryolarına karıştırıp yeni rüyalara geçer.

Saat 12.45 falan. Ben uyku mahmurluğuyla ilk iş mutfağa geçer. Yapmaya çalıştığı şey köstebek pasta dır. Ama uykulu yaa 8 kaşık yazan yeri değil de 3.5 bardak yazan yeri okuuur ve kendini sulu sulu bi kek hamuruyla bakışırken bulur.

Güç bela eklentilerle normal bir kek hamuru görüntüsünü alan hamurumsu şey fırına sürülür. Tadından herkes bihaberdir.

Sıra pizza poğaçalara gelir. Yapmaya çalıştığı şey tam olarak şunun gibi birşeydir.


Ben pastada yaptığı hatanın şokuyla uyku mahmurluğundan sıyrılmıştır. İşine özen göstermektedir. Sucukları, peynirleri doğrar. Hamuru yapmaya başlar fakat o da ne! Un eksik gelir. Bakkala gidebilicek insana benzeyen bişi evde bulunmadığından bakkala giden olmaz. Annesi öyle daha yumuşak olur bak şekil alıyor der. Öğretmen olan ve her gün 40 öğrenciye bağırdığı ses tonuyla 3 çocuğuna bağıran annesinin iyimserliği üstündedir. Hamurun kendini daha da salmaması için acelecek şekil verip fırına atarlar.
Ben: "huuuh bundan da sıyrıldık.." der demeeeez...

Pat elektrikler gider ve ben "yok biri bana beddua etti" demeye başlar. Annesi fırın çırağını arar gelsin alsın fırına götürsün, komşulara sorar tüplü fırınınız var mı? yok yok yok.. Ve birden elektrik gelir..

15 dk geçmeden ikinci facia.. Elektrik yine gider.. Ben isyanlardadır. "Anne bırak zorlama olmaması gerekiyormuş. Uğursuzum ben neye elimi sürsem bişi çıkıyo!"

Direk sonuç: Ben'in uğursuz olduğu inancıyla elini değdirmediği dolmalar ve köfteler sağ-salim pişer. Köstebek pasta olması gerekenden biraz daha şekerli haliyle büyük beğeni kazanır. Hatta fotosu da çekildi işte şurada :


Bir pişen bir duran poğaçalar sofrada tüketilir. Ve gün Twister adlı oyundaki garip pozisyonlardan dolayı gülme kriziyle güzelce son bulur. Mutlu son :D:D


ATARLI GENÇ İŞ BAŞINDA


* Eveeet sonunda bu “atar” lafını bana da söylettiler helal olsun!

*Bu odun da sonunda odunluğun doruklarına ulaştı. Sevgili, aşk, hele hele çıkmak, evlenmek bu kelimeler var ya artık kuscam. Daha 20sinden evde kalmş kız kurusu triplerine girmiş millet yaa.. Başka konu yok mu kardeşim. Yeter artık isyan ettim kafayı yedim. İşte bu kadar.

*
Ha sadece kızlar mı.. yok canım sadece kızlar olur mu? Erkekler de egosu tavan yapmış yaratıklar (alınganlıga gerek yok belli başlılarını kastediorm) olaraktan kendilerine aşık oldugumuz gibi bir kanıyla evlencem senle evlenmicem veyahut kardeşim yaa bana kız mı buldun helal sana muhabbetindeler.

*
Üniversite gençliğinde durum bu. Üniversiteye yeni başlayan arkadaşlara uyarı. 20 geç değil :D ölmüyosunuz kalmıyosunuz lütfen ama lütfen kafanızı çıkma muhabbetinden başka şeylere yorun ve farklı olun :D

*
Budur.

21 Ağustos 2011 Pazar

Başlamadan bi dinle :)

* Geçen yıl bu zamanlarda bu seneki arkadaşlar gibi okuldu kayıttı diye zırvalıklar için kalbimin hop hop attığını heycandan korkudan uyuyamadığımı hatırlıyorum. Hayatımdaki pek çok şey gibi o günlerin de pek tadını çıkaramadım sanırım. Ama bir yandan da o günler yepyeni bir ben olmaya karar verdiğimi hatrlıyorum. Okulun ilk günleri sınftaki herkesle konuşmaya gayret ediyordum. Amaç? belirsiz :)

* Ve evet tatil bitmek üzere (son 27gün :D) Güya ben ünv.2.sınıf öğrencisiyim artık. Tipe bak da inan yaa :D Neyse ben'i aşağılamayalım.

* Bugün biletimi aldım mesela. Bu birinin öldüğünü mezara konulurken anlamak gibi. Gideceğini biliyosun ama o bilet eline geçtiğinde aha gidiyoruz lan diyosun :(

* 3aylık hatta 4 aylık tatilim nasıl geçti anlamadm. Ama güzeldi galiba yaa. Kafamı meşgul eden bişi yok şu ana kdar. Arakadaşlarımla görüştüm bol bol artık skıldım burdakilerden hatta :D İlk defa bu yaz kitap okumadım ( bu iyi bişi mi bilmiyorum :)) Film izledim. Blogumu umursamadm. Galiba tek yaptığım milletle görüşmek ve evde pineklemek oldu. Şikayetçi myim? Tabiki hayır.

* Ha unutmadan bu yaz odunluğum zedelendi :( Anladm ki aşık olmak bana yaramıyo. İki günde diğer aptal aşıklara dönüyorum, odun olmanın aşıkken bi faydası yok, beni tınlamayana aşık olup bağlanmanın kitabını yazıyorum.. Odun olmamın nedeni buymuş Aşık olursan ölürsün :)) Yaşasın özgürlük :D Bunu millete de aşıladım tabiki şekil a: