30 Ağustos 2011 Salı
Bloggera Yeni Fikirler
Mesela
*bence özel bi mim bölümü olabilir. Yazarlar mimledikleri anda o kişilerin sayfasında bi bildirim olabilir. Bilgisayardan o kadar anlamam o yüzden teknik olarak mümkün müdür bilemiycem hayal gücü benden gerisi onlardan artık :D
*Bir de şu yazıya resim yerleştirme olayı çok zorluyor beni. Ona da bir çözüm lazım.
*Önizleme bölümünde yazıyı nasıl göreceksek (yazı biçimi vs.) tam gösterilebilir. Böylece renk uyumu oldu mu bakabiliriz..
Benim kısa ve öz fikirlerim bunlar. Herkese şekker gibi bayramlaaar :)
27 Ağustos 2011 Cumartesi
Siz insanlar! Suçlusunuz :D
Dün yine iniş-çıkışlarla dolu olan hayatımın ölümüne inişe geçtiği günlerden biriydi. Yine her zamanki depresif Ben sol kulağıma (bu benim filmlerdeki gibi kötülüğü fısıldayan şeytanım oluyor) kötü kötü yorumlarda bulunuyordu. O yorumladıkça ben sinirleniyordum. Mesela milletin ailesi neden milleti bu kadar sıkıyor da benim ailem beni sıkmıyor? Beni beğenmiyolar mı? Acaba doğuştan mı beğenmediler yoksa ergenlikten itibaren mi beğenmemeye başladılar? :D yok sonuncusu kadar derine inmedim :D Ama o an bunları düşünmekte çok haklı gibi hissediyordum. Antakya gibi küçücük yerde gece 11di ve ben sokakta tek başıma eve geliyordum. Uff tamam bu güzel bişi şu an kabul :S
Neyse önemli olan kısma geçeyim. Eve geldim. Bilgisayardaki oyunda yenilmeme bile sinirleniyordum. Sonra bi an durdum. Lan noluo dedim :p :D Ve o an kafama dank etti. Herşeyde kendini suçlamak, suçladıkça hayata küsmek, daha da abartıp kendini soyutlamak gibi bir huyum vardı ve Ben'in PDRci ruhu olaya el attı. DUR YOLCU KENDİNİ SUÇLAMA dedi. Evet aynen böyle dedi :) Sonuç olarak bugün insanları suçlamayı öğrendim :p :D Artık herşeyden o nalet insanlar suçludur işte o kadar! :D
24 Ağustos 2011 Çarşamba
Her aşka bir şarkı
23 Ağustos 2011 Salı
UĞURDAN YOKSUN Bİ GÜN!
Bugün iftara arkadaşlarımı davet ettim. İzmir'e gitmeden ne kadar görüşebilirsek kardır hesabı. Öle çok bi insan değildi davet ettiğim ama en azından Ben cağızın az bi yemekten anlayabiliceğini ne bilim bir yardım falan yapabildiğini tencerenin ucunu bucağını tutabildiğini gösterim diye düşündüm.
Düşünmez olaydım dedim. Olay şu: Sabah yani öğlen 12. Anne odaya gelir ve 5er saniye aralıklarla "uyan hadi uyan hadi " der durur. Her gün saat 4 sularında uyanan Ben annenin rüyada mı gerçekte mi bağırdığını kestiremez hatta annesinin bağırtılarını rüya senaryolarına karıştırıp yeni rüyalara geçer.
Saat 12.45 falan. Ben uyku mahmurluğuyla ilk iş mutfağa geçer. Yapmaya çalıştığı şey köstebek pasta dır. Ama uykulu yaa 8 kaşık yazan yeri değil de 3.5 bardak yazan yeri okuuur ve kendini sulu sulu bi kek hamuruyla bakışırken bulur.
Güç bela eklentilerle normal bir kek hamuru görüntüsünü alan hamurumsu şey fırına sürülür. Tadından herkes bihaberdir.
Sıra pizza poğaçalara gelir. Yapmaya çalıştığı şey tam olarak şunun gibi birşeydir.
Ben pastada yaptığı hatanın şokuyla uyku mahmurluğundan sıyrılmıştır. İşine özen göstermektedir. Sucukları, peynirleri doğrar. Hamuru yapmaya başlar fakat o da ne! Un eksik gelir. Bakkala gidebilicek insana benzeyen bişi evde bulunmadığından bakkala giden olmaz. Annesi öyle daha yumuşak olur bak şekil alıyor der. Öğretmen olan ve her gün 40 öğrenciye bağırdığı ses tonuyla 3 çocuğuna bağıran annesinin iyimserliği üstündedir. Hamurun kendini daha da salmaması için acelecek şekil verip fırına atarlar.
Ben: "huuuh bundan da sıyrıldık.." der demeeeez...
Pat elektrikler gider ve ben "yok biri bana beddua etti" demeye başlar. Annesi fırın çırağını arar gelsin alsın fırına götürsün, komşulara sorar tüplü fırınınız var mı? yok yok yok.. Ve birden elektrik gelir..
15 dk geçmeden ikinci facia.. Elektrik yine gider.. Ben isyanlardadır. "Anne bırak zorlama olmaması gerekiyormuş. Uğursuzum ben neye elimi sürsem bişi çıkıyo!"
Direk sonuç: Ben'in uğursuz olduğu inancıyla elini değdirmediği dolmalar ve köfteler sağ-salim pişer. Köstebek pasta olması gerekenden biraz daha şekerli haliyle büyük beğeni kazanır. Hatta fotosu da çekildi işte şurada :
Bir pişen bir duran poğaçalar sofrada tüketilir. Ve gün Twister adlı oyundaki garip pozisyonlardan dolayı gülme kriziyle güzelce son bulur. Mutlu son :D:D
ATARLI GENÇ İŞ BAŞINDA
* Eveeet sonunda bu “atar” lafını bana da söylettiler helal olsun!
*Bu odun da sonunda odunluğun doruklarına ulaştı. Sevgili, aşk, hele hele çıkmak, evlenmek bu kelimeler var ya artık kuscam. Daha 20sinden evde kalmş kız kurusu triplerine girmiş millet yaa.. Başka konu yok mu kardeşim. Yeter artık isyan ettim kafayı yedim. İşte bu kadar.
* Ha sadece kızlar mı.. yok canım sadece kızlar olur mu? Erkekler de egosu tavan yapmış yaratıklar (alınganlıga gerek yok belli başlılarını kastediorm) olaraktan kendilerine aşık oldugumuz gibi bir kanıyla evlencem senle evlenmicem veyahut kardeşim yaa bana kız mı buldun helal sana muhabbetindeler.
* Üniversite gençliğinde durum bu. Üniversiteye yeni başlayan arkadaşlara uyarı. 20 geç değil :D ölmüyosunuz kalmıyosunuz lütfen ama lütfen kafanızı çıkma muhabbetinden başka şeylere yorun ve farklı olun :D
* Budur.
21 Ağustos 2011 Pazar
* Geçen yıl bu zamanlarda bu seneki arkadaşlar gibi okuldu kayıttı diye zırvalıklar için kalbimin hop hop attığını heycandan korkudan uyuyamadığımı hatırlıyorum. Hayatımdaki pek çok şey gibi o günlerin de pek tadını çıkaramadım sanırım. Ama bir yandan da o günler yepyeni bir ben olmaya karar verdiğimi hatrlıyorum. Okulun ilk günleri sınftaki herkesle konuşmaya gayret ediyordum. Amaç? belirsiz :)
* Ve evet tatil bitmek üzere (son 27gün :D) Güya ben ünv.2.sınıf öğrencisiyim artık. Tipe bak da inan yaa :D Neyse ben'i aşağılamayalım.
* Bugün biletimi aldım mesela. Bu birinin öldüğünü mezara konulurken anlamak gibi. Gideceğini biliyosun ama o bilet eline geçtiğinde aha gidiyoruz lan diyosun :(
* 3aylık hatta 4 aylık tatilim nasıl geçti anlamadm. Ama güzeldi galiba yaa. Kafamı meşgul eden bişi yok şu ana kdar. Arakadaşlarımla görüştüm bol bol artık skıldım burdakilerden hatta :D İlk defa bu yaz kitap okumadım ( bu iyi bişi mi bilmiyorum :)) Film izledim. Blogumu umursamadm. Galiba tek yaptığım milletle görüşmek ve evde pineklemek oldu. Şikayetçi myim? Tabiki hayır.
* Ha unutmadan bu yaz odunluğum zedelendi :( Anladm ki aşık olmak bana yaramıyo. İki günde diğer aptal aşıklara dönüyorum, odun olmanın aşıkken bi faydası yok, beni tınlamayana aşık olup bağlanmanın kitabını yazıyorum.. Odun olmamın nedeni buymuş Aşık olursan ölürsün :)) Yaşasın özgürlük :D Bunu millete de aşıladım tabiki şekil a:
26 Temmuz 2011 Salı
Ben'in Accayip Halleri
saçmalamasyonlara son hız devaaam :D ay iyice kafayı yedim bu ara blooog.. Aptal saptal oynuyorum müziğe gerek duymadan.. Görenler iice manyadı bu gibisinden yorum hyapıyorlar.. Ay çok sıkıldım anlayan yok.. Kop azcık ne olacak... Hele bir de bunu PDR olayına yoranlar var ya tam gülüyorum.. Misal kuzenim..
"Bu kız izmirlere psikoloji okumaya gitti iyice kafayı sıyırdı geldi.. Kız orda yapma bari akıllı sansınlar seni.. " vs.
Bu gittiğinde değişeceğini düşünme olayını daha da abartanlar da var tabikii.. ikinci misal kardeşim.. Yaptığım iğrenç esprilerde ve diğer iğrenç hareketlerde "Allah ım bu kız izmire mi gitti yoksa köyün birine mi??" ve daha nice yorumlar.. Değişmedim kardeşim sıkılıyoruuuuummm..
Lisede "sınıfın en sıkıldım"ı seçilip okul yıllığına bu şekilde adım yazıldıktan sonra "sıkıldım" lafını etmemeye çalışıyordum halbuki. Bunu farklı şekilde yansıtmaya başladım. Mesela ingilizce olarak yada böyle her sıkıldığımda aptalca hareketler yapıp sonrasında kendime gülerek :D Farkındayım biraz tımarhanelik bir durum ama SIKILIYORUUUMM..
Acayipliklerimden bahsetmeye başlamışken devam edelim de bu yazının da konusu benim acayipliklerim olsun bari. Yorgun olduğumda enerjik olup saçmalama katsayım artıyor ve her lafa bir şarkı sözü uyduruyorum. Bu da lisede kalmış saçmalıklardan biridir ve kızlarda sık görülür halbuki. Bkz:
arkadaş: "ne yesem yaa??"
ben: "dolapta ne varsa ye işte bee"
arkadaş: "dolapta sadece içecekler var.."
ben: "iç o zaman..
içelim güzelleşelim..
haydi gel içeliiim...
bu evrende bir tozsun.. Tarih seni unutsun.. haydi gel içelim"
arkadaş: "büyüksün :D"
Açlığım etap etap belli ediyor kendini.. Öncelik hafif bir durgunluk sonra bir enerji patlaması sanırsam bu son kırıntıları kullanma gibi birşey oluyor.. Daha sonrasında hiç susmayan Ben'in bir anda kocaman bir sessizliğe gömülmesi ve herkesi tersleyen bir tersleme bombasına dönüşmesiyle tamamlanıyor. Artık neye ters tepki versem 'Açmısın sen yine yaa biraz önce yemek yemiştin' cevabını alıyorum.
Ha kimsenin normal tepki vermediği bir de arabesk sevdam var :D Seviyorum lan damar müzik dinlemeyi.. Bazen bunları son ses açıp kırolar gibi bağra çağra söylüyorum :D
Millete gıcıklığına 'Hacı, Laan, Evladım, Kızıııım' şeklinde seslenmeye bayılıyorum :D Mesela anneme
'Hacı bir çay da ben alsam ya..'
Ama bazılarında bu pek hoş karşılanmıyor.
'Kalk al kız hacıymışş!!'
20 Temmuz 2011 Çarşamba
TAMAMDIR HAYAT!
BENCE HAYAT;
KAFAMIZDAN SİLDİĞİMİZİ SANDIĞIMIZ
VE GEÇMİŞTE CANIMIZI ACITAN,
KAFAMIZI KARIŞTIRAN,
BİR ŞEKİLDE ETKİLEYEN İNSANLARI
GÜN GELİP FARKLI BİR YERDE FARKLI BİR ŞEKİLDE KARŞIMIZA ÇIKARIYOR.
BÖYLECE BİR ŞEKİLDE HESAP KAPATIYOR.
VE ASLINDA BİR ŞEKİLDE ''al bak o çok bayıldığın şeyin havası bu kadardı yani bir halt etmezdi..'' DEMEK İSTİYOR.
TAMAMDIR HAYAT MESAJ ALINDI HESAP KAPANDI! :P
6 Temmuz 2011 Çarşamba
Erkek Fatma!!
Mesela bir apartmana girdim. Apartmanın şekli,cismini,rengini hatta ve hatta bastığım zilin o düğmelerin ne tarafında olduğunu bile hatırlıyorum ama o apartmana hangi yoldan nasıl ulaştığımı hatırlayamıyorum..
Bir kişiyle nerde nasıl konuştuğumu o kişinin o gün ne giydiğini hatırlayabiliyorum ama adını hatırlayamıyoruuuummm!!!! Sorun beynimin hangi bölümünde merak ediyorum..
* Lan blog ben erkek fatma mıyım lan!!!??? Bu ne çeşit bir hakarettir yahu.. Bir de bir değil iki değil çok kişi söylüyor. Ya tamam öyle elbisedir etektir giymem, tamam sokaktaki çocuklarla futbol oynamak (beceremesem de) zevktir, tamam erkeklerle rahat rahat konuşurum, hatta ve hatta tamam erkeklerle lanlı lunlu konuşurum.. Ama erkek fatma olmak o kadar kolay mı! Ay ağırıma gitti bu laf nedenini çözemedim ama çözünce paylaşcam!
* 7 imde neysem 70 imde oyum. Kabul ettim bazı konularda bir arpa boyu yol alamıyorum! Kısa ve acil bir yazıydı. Yazmasam da değişmezdi birşey ya neyse! Off sinirim sadece kendime!
4 Temmuz 2011 Pazartesi
İçimdeki sıkılgan kişiliğe rağmen kopasım coşasım vaaar :D
Evde herkese tek tek gidip "hadi oturmaya mı geldik?!" diye dansa davet edesim var..
Aşık olasım var bütün gün bir tek kişiyi gözümde büyütüp büyütüp kocaman hale getiresim var!
Gururumu unutasım var!
Bir kez olsun erkeklerden o hakkı alıp ilan-ı aşk edesim var :D
Gece olunca duygusallaşıp efkarla harika şiirler yazasım var..
Duygularımı geri verin odunluktan istifa edesim var :D
1 Temmuz 2011 Cuma
Ben'in Mutlu Tatil Halleri :D
*Dün akşam uzaktan bir arkadaşımın abisinin kınasına gittik arkadaşlarla. Süperdi yaa! Tüm kurtlarımızı döktük. Kurbatlığın* sınırlarını zorladık. Kendi hür irademle gidip apaçi müziği çalarmısınız dedim ve ısrar edip çaldırdım o kadar yani! :D (Bkz kurbat: Antakya dilinde çingene. Ama Antakya'da herhangi birine kurbat demek kavga nedenidir. Bense sınıfta adı kurbata çıkmış biriyim :D) *Kınada damadın annesi yani kaynana gayet mutluydu. Oynuyordu ediyordu ne fitne ne fesat bişe yoktu... Üzerinde biraz düşününce farkettim de iki kadının anlaşmasından daha zor birşey varsa bir gelinle kaynananın anlaşması olsa gerek yaa! Hak veriyorum yani boşa kavga etmiyorlar. Düşünsene sen 9 ay+evlenene kadar her türlü fedakarlığı yap et,herşeyden kıs yeter ki çocuğum ii olsun hesabı..Günün birinde elin kızı herşeyi yok sayıp sahiplensin.. Gel de sinirlenme yani :D E gelin de haklı büyüttün tamam hak veriyoruz. Hakkın ödenmez de hep senn mi olsun bu çocuk bırak onlar da aile olsun falan :D
*Lan blog! Bu insanları anlamıyorum. Neden bu kadar rahatlar ve bir kez olsun fedakar olmayı denemiyorlar??!! Dün bir arkadaşımla tartıştık. Nedeni herşeyini saklaması. Ya bir insanın özeli olur ama herşeyi özel olmaz. Birşeyler paylaşamıyorsan bu da arkadaşlık olmaz. Hayır samimiyiz diyorsun da herşeyi saklıyorsun. Değilsek söyle mesafemizi bilelim dimi?! Bu bütün erkeklerde böyle midir yoksa söylediğim arkadaşın ketumluğundan mı kaynaklanıyor?
*Bugün babam benzin almak için arabayı durdurduğunda farkettim de insanları dışardan öylece izlemeyi çok seviyorum. Tanımama gerek yok. Mesela araba yıkama makinesinin (onun bir adı olabilir belki ama bilmiyorum bilen varsa sölesin :)) sırasında bekleyenleri izliyordum. bir kadın elinde cam-sil ile arabanın içini temizliyor,önündeki arabada bir adam cep telefonuyla hararetli hararetli bir şeyler konuşuyor vs. Böyle günlük eften püften işlerini yaparken onları izleyip gülümsüyorum. Beni izleyen biri olsa Allah bilir ne düşünür :D
*Yarın da sınıf pikniğimiz var. Sevdiğim-sevmediğim kim varsa hepsini görmek için sabırszlanıyorum.
*Evvet blog sana okul ve apartman manzaralı balkonumdan Joi Ho (buyrun siz de dinleyin) müziği eşliğinde seslendim. Şimdi gidip charlie'nin çikolata fabrikasını 5. kez izlemeliyim :D Bir sonraki yazıya kadar bol yorumlu günler :D
28 Haziran 2011 Salı
Dengesizliğin Doruk Noktası
Evet blog bu gece sana dengesizliğin doruk noktasından yazıyorum. Fill değil düşünce adamı olmamı anlıyorum. Kendi düşüncelerimle kendimi boğabileceğimi çok çok net anlayabiliyor ve kabullenebiliyorum. Ama bu dengesizliğin kökenine inebilmiş değilim.
Dün sabah gayet mutlu, neşeli anlayış dolu bir insandım. Şu sertifika için her sabah saat 7de uyandığım ve buna rağmen neşeli ve enerjik olabildiğim nadir günlerden birini yaşıyordum. Ama gün kursa beraber gittiğim arkadaşlarımın gecikmesi (hem de yine o vıcık vıcık sevgili tartşmaları yüzünden gecikmesi) ve otobüsün önümden dalga geçer gibi akıp gitmesi ile kötüleşmeye başladı. Ben hala iyimserliğimi koruyordum. "Sen bir psikolojik danışman olacaksın bu kadar küçük şeylere sinirlenme belki birşey çıktığı için geciktiler"şeklinde pollyanna senaryoları yazıyordum. Ama saolsunlar beyfendi ve hanfendi uyuuuuuz uyuz geliyorlardı. Birşey demedim. Biz geç de olsa kursa vardık hoca yine gecikmemiz hakkında bişiler geveledi. Sonra molada arkadaşlar yine vıcık vıcık sevgili... neysi oluyor bilmiyorum böle birbirine vurup kıkırdamalar falan işte.. öle saçmalıyorlardı. sonra konuşurken birşey oldu ben bi anda bi lafa alınıp çekip gittim. Derdim ne inan bilmiyorum blog. Böle ergenuslukları ara sıra yaparım ama bu seferki fazlaydı.Arkadaşlar hadi yürü alıncak bişi yok bilmem ne dediler ama ben sinir olmuştum bi kere. Sonraki tenefüs dewam ettim bişi demeden kendi kendime dolandım. Çıkışta normalde beraber gitmemize rağmen bu kez onları beklemedim. Yarın sabah nasıl davranmam gerektiğini bilemiyorum blog :( Bu kadarcık şeyi büyütme diyip hiçbirşey yok gibi onları beklemeli miyim? Kursa tek gidip dewam mı etmeliyim? Kursu bırakmalı mıyım? Uff neden böyle yapıyorummmmmm gecenin 2 sinde neden takıldım bu olaya anlamıyorum?!!!
25 Haziran 2011 Cumartesi
ÇİZGİ FİLM KÖTÜLERİ
İtiraf ediyorum: açıkçası çocuk gibi davranabiliyorum.
Ve asıl itiraf: Cartoon Network izliyecek kadar çizgifilm meraklısıyım.
Yukardaki ilk iki itirafın üçüncüsü için birer bahane olması kuvvetle muhtemeldir :D
Ben çizgifilmlerde o iyilik, erdem vesairi temsil eden "iyiler"i bir türlü sevemeyenlerdenim. Her seferinde çizgifilm biter iyilik meraklısı iyiler kazanır ve kötüler cezalarını bulur. Ve ben 'Yine iyiler kazandı e ne anladık bu işten' derim. Dün yine oturmuş çizgifilm izlerken "Yahu bırak bi kere de şu kazansın" dedim ve aklıma bunla ilgili bir yazı yazmak geldi.
*AKU-SAMURAY JACK: Aku yaaa!! En karizma kötülerden. Tam ben gibi gıcık birşey. O alay eder gibi konuşmasına kopuyorum :D Onunki pek yenilgi hali değil neyse ki.. O daha çok Samurayı oyuncak gibi oynatmakla meşgul. Onu tarihin en gıcık kötüsü seçtim :D
*ROKET TAKIMI- POKEMON: İşte benim çocukluğumun çizgifilmi. Şimdiki Beybılet falan fistanların yerine o zaman Pokemon vardı. Ve tabiki Pokemon tasoları. Hatırlıyorum hoca tüm sınıfın tasolarını zorla toplamıştı da bir poşet dolusu taso çıkmıştı :)
Neyse kötüler diyorduk :) Roket Takımında da olay aynıdır: Bir plan kurarlar, o uzun kendilerini tanıtma repliğini sabırla okurlar:
Jessie: Belaya hazır olun!
James: Hem de çifte belaya!
Jessie: Dünyayı yok olmaktan kurtarmak için!
James: Tüm insanlığı ulusumuzla birleştirmek için!
Jessie: Gerçeğin ve sevginin kötülüklerini açığa vurmak için!
James: Amacımız yıldızlara ulaşıncaya kadar!
Jessie: Jessie!
James: James!
Miyav: Ve ben de Miyav!
James: Ya teslim olun, ya da savaşa hazır olun!
Miyav: Miyav! Bu çok doğru!
ve her zaman Pikachu'nun yıldırımına maruz kalıp "Yine başaramadıııııık!!!!" şeklinde bağrışlarıyla uçarlar. Kıyamam yaaa :D Yaptıkları planlardaki emeğe yazık vala :D
*GARGAMEL- ŞİRİNLER: onun çirkinliğine bakmamak lazım. O kel kafanın altında büyük bir beyin mevcut :) Ayrıca o nefret dolu bakışları bence işte kötü budur dedirtiyordu :D Onun da o küçük mavi yaratıklara karşı yüzü gülmedi..
*TOM VE JERRY: Bu kadar çizgi film arasında adı önce gelip de filmin adamı olamayan tek kötü Tom malesef. Her seferinde kafasına bir şeyler yiyen, yüzünde dinamitler patlayan her planı boşa giden tom..Tamam o da rahat durmuyor belki ama br fareyle dost olması doğaya aykırı kardeşim. Kedi dediğin fareyi yer işte :D O da malesef doğa yasalarının bile yardımına yetişemediği bir karakter.
Aklıma gelen ve acıdığım bazı kötü karakterler bunlar. Elbette çizgi film dünyasında iyi-kötü mücadelesi bitmez ama şu yazarlardan çizerlerden kötülere karşı biraz daha insaflı olmalarını istemek fazla mıdır ki??
23 Haziran 2011 Perşembe
*O gün çooook şükür "Ya Sonra"yı bitirebildim. İzledim demiyorum çünkü daha önce izlemeye başladım internetten. Partlar bozuldu bıraktım. Bu defa bi daha başladık kuzenimle izlemeye. Aynı yerde bozulmaz mı!!! Ayyy fıtık öldüm. Tepindim yerimde resmen. Amaa tabiki yüksek sabır ve hırsla filmi başa sara sara bitirmeyi başardım.
*Eh yorumsuz bırakmak olmaz tabi. Film Özcan Deniz'den beklemediğim kadar güzeldi. Ama zaten bir türlü mantığını çözemediğim ve büyük bir cesaret örneği saydığım evlilik olayına daha bir soğudum açıkçası. Şimdi burda uzuuun uzun "yani nasıl oluyor da..." diye başlayan sorularımı sıralamıcam :D Sadece filmi izlerken tek bir soru oluştu kafamda ' Şimdi bunlar 18 yıldır çıkıolar 7 yıldır evliler, bu adam bu kadar bencil, bu adam bu kadar sorumsuz ve bunlar hala sabırla evliler mi yani?!' dedim sadece :D
*Bir de "Çırak" diye bir kitap bitirdim bu ara. "Cerrah"ın devamı. Süpper bir kitap yaaa!! Acayip gerilimli. Kitap okurken "kaç kaçç!" diye bağıran nadir insanlardanım :))
18 Haziran 2011 Cumartesi
Hanım, KemaL, Daçmin ve Dahası ...
- Uzun zamandır yurt ortamı saolsun Tv denen kimilerine göre "aptal kutusu"na kimilerine göre "vakit geçirmek için var olan büyük icat"a hasret kalmıştım. Eve gelişimle beraber bu büyük hasreti yok etmek için var gücümle çalıştım :D
- Dün akşam Hanımın Çiftliği çok şükür bir final koydu olaya. Bana yüz bölüm gibi gelen 70 bölümün sonunda böyle bir son bekliyordum açıkçası. Film baştan beri bir türlü ilgimi çekememişti çünkü. Annem zoruyla bakmak zorunda kalıyordum. Ama akşamki finalini beğendim. Kemal'i öldürmeleri her ne kadar kötü olsa da bunun kitapta yer aldığını düşündüm. Kemal'in ölümü sırasında koydukları türküler gerçekten güzeldi. Kemaall yaaa sabır abidesi yaratık... Tabi bir de Güllü Serap var. O da yedi Kocalı Hürmüz e özenip üçüncü koca olayına girdi ama üçüncü kocası da ölünce artık evlenmeyip çocuğunun anası olmaya karar verdi. Zaten ona Seraplık da yakışmamıştı ben onun Güllü halini seviodum saf güzel köylü kızı...:D
- Hanımın Çiftliğinden daha önce tanıdığımız Muzaffer Bey var bir de tabi. Şimdi Canım Babam diye bir diziye geçti. Sanırsam böyle komik dizilere sit-com diyolardı. Artık ayrıntılı bilemiycem. Allah'm yaa bayılıyorum o adama. My favourite man işte daha nolsun :D Annemle oturup diziyi seyrediyoruz ben bağırıorum "Karizma yaa karizma!!" diye. Annem garibim de "Kız kendine gel" diyor :D Ama adamda duruş var boy var pos var ahlak desen o da var(dır heralde :D)
- Bir de tabiki Öyle Bir Geçer Zaman ki var. Sanıyorum ki bir çok felaketin üst üste gelmesinden sonra izleyiciye biraz nefes aldırmaya karar verdiler ve geçen bölüme biraz mutluluk senaryoları serpiştirdiler. Bir türlü ismiyle hitap edemediği sevgilisi İnci HOCAnın azcık bir mutlu olmasını isteyen mete inciyi lunaparka götürdü. İnci çocuk gibi eğlendi. Ay bu lunapark olayında bizim sonerin Süleyman ı palyaçço oldu. Fransızca şarkı falan söyledi. Tam bir rezaletti. Adamın karizması iki paralık oldu yaniii :D
- Diğer imkansız aşıklar Soner'le Aylin de gidip güzeeeelce bir tatil yaptılar deniz kıyısında. Oh vala hayat onlara güzel :)
- Tabi bir de Survivor Faciası var. Ah o Derya yok mu o Derya. Adamda boy var pos var ama beceriksizlik desen yine onda avr. Ay deli etti beni yaa. Çocuğum az bir hızlı olsana dimi ama yaa!! Geçen gün erkek erkeğe gittiler güzelce rahatlarına baktılar. Yok güneş kremleri yok en güzelinden yemekler falan. O Daçmin kızımız da gariban gariban adada kaldı tek başına yazık :D Bakalım birazdan ya Daçmiiiin kızımız yada o Taner elencek. Hangisi gitcek görcez ama Taner in gitmesinden yanayım açıkçası. Kedi gibi miyavlamalar falan ne o yaa...
- Şimdilik aklıma gelen Tv yorumları bunlar ama daha yaz boyunca bir sürü yorum yaparım ben tabiki.. Bakalım hangi dizide neler olacak..
13 Haziran 2011 Pazartesi
*Bi sürü bi sürüüü anlatcaklarım var tabiki.. Ama nerden başlasam ki.. En güzelinden başlayayım tatiiiiil :) Bi haftadır ölümüne tatildeyim.. Ama bu benimkisi msnde çevrimiçi çevrimdışı olmak gibi birşey. Sadce tatil modundayım. Hani öyle normal insanlar gibi geziyorum tozuyorum falan değil. Hayır şimdi gelmişsin taaa izmirlerde hem de hasretle bi gez dimi.. Ama hiç canım istemiyor yaa zorla çıkarıyorlar evden.. Neyse böyle işte sonuçta tatil yani mekan fark eder mi :)
*Bu arada blogcum biz ev-lendiiiik :D Yani artık karşında ev sahibi üniversite ikinci sınıfa giden bir kızcağız duruyor. Tabiki ben her zamanki üçkağıtçılığımı, üşengeçliğimi ev işinde de ortaya koyup "Ben öyle yemeğin şusu eksik busu fazla pişmiş olayıyla uğraşamam bulaşığı alsam olmaz mı" dedim ve kabul edildim :)) Kendime ait odam da var ohhh mis :)
*Ya arkadaş ben bu her bi haltı face e yazma hevesini anlamıyorum. Gecenin bi körü acayip bir fırtına var hatta gecenin bi saatine kadar ölü gibi uyuyabilen ben bile çığlık çığlığa uyanıyorum korkudan... Öyle bir hava işte. Benim zeki arkadaşlarım da korkmayı bırakmışlar face e yazma derdindeler. Hayır bir gün kıyamet kopcak o zaman da dertleri face olacak merak ediyorum....
*Bir de bu gecenin bi vakti uyanmalar var. Nedenini anlayamıyorum. Kafayı yicem. Nerdeyse her gece 3-4 gibi uyanıyorum ve geri uyuyana kadar bi hal oluyorum. Buna bi çare bulmak lazım...
*Malesef aklıma başka anlatacak bir şey gelmiyor. Bu tatil böyle geçmez yarın arkadaşlarımla buluşmaya başlıcam bakalı nasıl geçicek..
16 Mayıs 2011 Pazartesi
Şafak...
12 Mayıs 2011 Perşembe
Fazlaca Bunalım Dolu Bir Yazı Okumasan da Olur
*Yurtta tek başına çekimleri tekrar başladı blog. 5 kişilik odada 3 kişi kalıyorduk zaten diğer ikisi de evine gitti dinlenmeye. Tek kaldım. Ama bu yalnızlık garip bir şekilde iyi geliyor. Kitap okuyorum, radyo hep açık, bilgisayar hep yanımda..
4 Mayıs 2011 Çarşamba
Biz biz Üniversiteliyiz Biz
25 Nisan 2011 Pazartesi
Ben'in Karmaşık hali ?!?
23 Nisan 2011 Cumartesi
Bir Mime Yetiştim
* En sevdiğin 3 görsel: Saçlarım fönlüyken aynadaki görüntüm :D Kordondan deniz görüntüsü vee venedik resimleri
*En sevdiğin 3 ses: annemin sesi, pikaçunun sesi :D ney sesi...
*En sevdiğin 3 tat: Çikolataa!! Kek hamuru :) vee kiraz..
*En sevdiğin 3 koku: yağmur sonrası toprak kokusu, kekik kokusu, kına kokusu
*En sevdiğin 3 his: Denizle kum arasındaki o ıslak kumlarda yürürkenki his :) yumuşak bir yastığa sarılırkenki yumuşaklık hissi, tombik yanaklı çocukların yanaklarını sıkma hissi :D
10 Mart 2011 Perşembe
Görüşmeyeli...
27 Şubat 2011 Pazar
Bir ÇeşiT Ben Havadis
*Merabalaaarr.. İzmire geldim geleli sonunda bir bilgisayar bulabildim ve buraya yazma fırsatım oldu. Anlatacak bir sürü şey var. Ama ilk olarak mimlenmişim ve beni mimleyen arkadaşlara bana attırdıkları "Ayyy mimllenmişimmm!" şeklinde tepki vermemi sağlayan arkadaşlara teşekkür ediyorum :) Biliyorum blog oldukça görmemiş davranıyorum ama sahiden ne mim ne ödül görmemiş biriyim ben :)
*Bloog! ilk uçuş deneyimimi yaşamış bulunuyorum :) Harika bir şeydi yaa.. Böle ilk havalanırken basınçtan dolayı seni alttan ve üstten tost yapıyolarmış gibi hissediyosun sonra düzeliyosun.. Bulutlar böyle pofuduk podufuk ya insanın yatak misali üstünde zıplyası geliyor. Bir bulut tarlasında gibi oluyosun. çook güzel.
*Bunun dışında sinir bozucu bişi daha oldu tabi.. Been tam 19 yaşımda ilk uçuş deneyimimi yaşarken öğrendim ki bi kadının tatlı mı tatlı bebeği (ya 2 yaşında ya daha küçük) 10.kez uçuyormuş var mı böle bişi ya şoka uğradımm!
*İzmir'e ulaştığımızda ilk gelişimdeki o tedirginliği yaşamadığımı farkettm ve çok mutlu oldum. Yalnız hissetmiyordum ve çoğu yer tanıdık geliyordu. insanlar güvenilmez değildi çantamı elimden çekip götürceklermiş gibi de gelmiyordu :D Güç bela yurda ulaştım odadakiler de normaldi. Ama herkesten ve herşeyden önce ben normaldim yaa.. Ya kabullenmezlerse ya beni yalnız bırakırlarsa demiyordum.. Deriiin bir ohhh dedim anlıcağın blog :)
*Corbycim sayesinde yurtta sahiden eskisi kadar sıkılmıyorum.. Aslında diyolar ya bakış açını değiştirmek gerek diye. Galiba benim bakışımın değişmesi de bunda etken olabilir.
*Yurtta bunun dışında durmadan film izler olduk. Kessinlikle izlenmesi gereken bir film izledim :) Bay V.. Medyanın etkileyici özelliğini bu kadar iyi anlatabilir bir film ve aslında bugünkü Türkiye'ye de bu kadar uyabilir ordaki karmaşa ve diğerleri... Müthiş bir filmdi..,
*Bahar geliyor ne kdar odun olursan ol ister istemez için bi kıpır kıpır oluyor. Güneşi hissedip mutlu oluyosun. Yok ya kış iidir güzeldir ama bahar başkadır sahiden.. Bu ara böyle bahar sayesinde bir uçasım kopasım coşasım var :D
*Anlıcağın bu ara çok şükür keyfim yerinde blog. İnşallah böyle dewam eder.. Kendimim blog yaa kendimim.. Bütün dalga geçiciliğimle, inadımla, bazen alınganlığımla, gülüşümle ben beniiim :D
20 Şubat 2011 Pazar
Gitmeye Sayılı Zaman Kala
*Bloog annem duymasın ama ben yine grip oluyorum galiba :'( Tabiki aynı hastalık replikleri baş ağrısı, nefes alamama, huysuzluk.. off..
*Aslında huysuzluğumun tek sebebi hasta olmaya başlamam değil. Gidecek olmamın da büyük etkisi var. İzmir'e yani.. 2 gün sonra gidicem. Valiz davası, eksikler için alışveriş stresi ve bir çok sinir bozucu olaya başladık yine. Bir ay nasıl geçti naptım nettim anlamadım doğrusu. Biliyorum bir değil üç ay tatil olsa yine yetmicekti bana.. Ama ne bilim yaa.. Neden kimse giderken etkilenmiyor da ben bu kadar etkileniyorum onu bilmiyorum ya neyse...
*Ama güzel bişiler de oldu bu arada. Düün yepyeni bi telefonum olduuu.. C3 içimde kaldı ama dokunmatiğim oldu. Sonunda bizim külüstür de tarihe karıştı :) Bu yeni teknoloji harikası miniğim sayesinde (tmm teknoloji harikası kısmı bi abartı olabilir ama kendi açımdan yorumluyorum :)) yurtta daha az sıkılacağımı umuyorum..
*Maalesef İzmir'de sana daha az iç dökebilicem blog. Ama yazılarım daha yoğun olacak merak etme.. Orda yapacak pek bişi olmasa da (yurtta sıkılmak ve okulda sıkılmak gibi) gezdiğim yerleri falan anlatmaya çalışıcam her fırsatta...
18 Şubat 2011 Cuma
Hayaller
Okurken Dinle...
Benim hayallerim vardı.
Onları yok saydım.
Görmedim, düşünmedim.
Ve.. Yalnız kaldım.
Kendimi onlarsız , yalnız bıraktım.
Onlar da beni tabi..
Şimdi hayal kuramıyorum çoğu zaman.
Ama bazen.
Bir filmle
Ya da etkileyici bir mzikle kopup gelitorlar tekrar.
Ben çok özeldim mesela.
İlerde çok ünlü biri olacaktım. Bir yazar, bir doktor belki..
Aşık da olacaktım.
Harika bir aşk olacaktı bu.
Çocukça olacaktı ama aynı zamanda olgun..
Harika bir ailem olacaktı.
Durmadan çalışacaktım. Zevk alarak, severek çalışacaktım.
Okumaya gücü yetmeyen çocuklara yardım edecektim sonra.
Yolda yaşlıları karşıya geçiren de bendim.
Sevdiklerine süprizler yaparak onları mutlu eden de..
Dünyadaki bütün kitaplardan haberim olacaktı benim.
Bir fotoğrafçı olacaktım aynı zamanda.
Bir de ressam tabi.. Sergiler açacaktım.
Şiirler ezberleyecektim.
Ben..
Ben kim oldum böyle?
Kim olmaya gidiyorum?
Nerdeyim?
Benliğim nerde?
Hayallerim nerde?
17 Şubat 2011 Perşembe
Durum: yazı öncesi gerilim
Midemde bir şey var. Aç değilim. Tok da değilim. Canım şekerli ya da tuzlu bir şey istemiyor..
Deli gibi yazasım var. Ama yazack bir şey yok..
Offf..
Bu çok sinir bozucu..
Ama başladım yazmaya..
Beğendim de.. Bu kolay gerçekleşen bir durum değil..
Anlayacağın blog.. Ben bir şeyler yazıcam.. Ciddi ciddi yazıcam taşkala (antakya dilinde geyik:) değil.. Ama sıkıntılıyım.. Bazen kitaplarda okurdum. Yazarlar kitaplarını yazmadan önce böyle bir ruh haline bürünürlermiş. Kimseyle konuşmaz cevap wermez hiçbir şeyi beğenmez, hep birşeyler ara ve bekler gibi bir hal alırlarmış.. Haşa ben yazar falan olamam ama sanırım okuduklarımı şimdi daha iyi anlıyorum..
Düşüün düşün ...tur işin :)
13 Şubat 2011 Pazar
Öfkeliyim Ama Pdr Namına Susuyorum!
*Yarın okul açılıyor. Ama ben hala evdeym. Ve daha 9gün daha burda olmayı planlıyorum. Açıkçası İzmir'i o kadar isteyip de kazanmama neden hiç içimden gelmiyor gitmek bilmiyorum..
*Okul ve yurt kabuslarıma giriyor. Mesela o gece kendimi yurtta gördüm. Nası bir kabustu o!! Farkında bile olmadan hırsızlığa bulaşıyordum. Yurt müdürünü gördüm. Her zaman binbir şikayetle gelir zaten kadın.Hapşursam şikayet edecek. Rüyamda da görünce öyle kadına ayrı bi nefretim uyandı. Hayırdır inş. ne diyim...
*Çocuğuyla fazla ilgili insanlardan nefret ediyorum. Bu bi psikolojk danışmana uygun bir düşünce olmayabilir ama elimde değil!
Olay şu lise sonda ilginç bir Almanca Öğretmenimiz vardı. Derste son derece disiplinli hatta disiplinliden de öte katı biriydi. Bu o kadar da kötü bir şey değildi çünkü korkumdan öğrenmeye çabalıyordum. Şu an kafamda 5'ten fazla Almanca kelime bulunmasa da o zamanlar belli bir çaba koyuyordum ortaya (derste not tutan nadir öğrencilerden olma gibi) Son sınıfa gelince tabiki ingilizce almanca gbi dersler fazla işlenmiyor. Daha çok test çözmekle uğraşıyorsunuz. Off o stres dolu günler.. (onları bile özledim.) Düşünsene blog biz orda sinir stres testle boğuşuyoruz. Adam gelmiş:
-"Arkadaşlar size geriye dönme fırsatı verilseydi sayısal mı seçerdiniz eşit ağırlık mı?" diye saçma sapan bir soru soruyor!!
Derdi ne mi? Efendim kızı bölüm seçecekmiş de hangisini seçseymiş?!!!! O an kalkıp 'başka hiç derdim kalmadı hocam hadi kafa kafaya verelim. Belki bölüm bulabiliriz o karar verme yeteneğinden yoksun kızınıza' diye bi çemkirik geldi içimden.
Neyseki o dersi de seneyi de hayırlısyla atlattım. Ama bugün kabus geri döndü. Bu defa da adamın karısı annemi aramış (kendisi annemin arkadaşı) kızı sayısaldan eşit ağırlığa geçmiş. Pdr düşünüyormuş benle konuşmak istiyorlarmş. Yok artık dedim başka bir şey diyemedim.. :(( Amaa psikolojik danışman olcaz ya; ilk sınıfta olup bölümün mantığını çözememiş bile olsak bilgilendirmemz gerek. O bölüm kıza uymasa bile uyar gibi motive edici sözler söyleyip gelecek kuşakları böylelerine hazırlamak gerek dimi!!!
Not: bu yazı bi Akide Şekeri tarafından izlenip yorumlara maruz kaldığından tamamlanamamştr.
Not2: Sevgili akide şekeri bu bir dedikodu değil bir iç çöküştür :D
10 Şubat 2011 Perşembe
Eat,Pray,Love
Filmin aslında kitabını okumak istiyordum ama zaman bulunca kitabı aramaktansa izlemeyi tercih ettim. O iğrenç çeviriye rağmen ben filmi beğendim.
Konu olarak eşiyle problemler yaşayan ama bunu açığa vurmayan bi kadndan bahsediyordu başta. Fakat kadın aslında ne o eve ne de yaşadığı hayata ait olduğunu farkediyor ve bir geziye çıkıyor. Bu arada Tanrı'yı arıyor ve çeşitli insnlarla tanışıyor. Tanrı'yı arama, ibadet etme, sakin yaşama ii de tek başıma hiiç tanımadığım yerlere gidebileceğimi sanmıyorum :)
Ama film kişisel gelişim kitabı gibi. İnsanı kısa süreli bi gaza getiriyor. İçinde gerçekten hayat ve ölüm dengesi hakkında güzel diyaloglar var. Bu yüzden insan filmde kendinden bir şeyler buluyor.
Filmi izledikten sonra yüzümde aptal bi gülümsemeyle çikolatalı yaş pasta yapmaya gittim :) O arada bir de radyoyu açmıştım. Maksat bir ses olsun. Sonra radyodaki adam birşey için altını çize çize BEDAVA diyordu. Öğrenci adamız ya algı direk parasız şeylere odaklı :D Hatay'ın kurtuluşunu yaz bi boşluk bırak bilmem kaça gönder diyordu. Ödülün ne olduğunu bile anlamadan gdip bir ansiklopedi buldum. O an bi manyaklık yapcam ya.. o kadın gibi dünyayı da dolanamam ya.. önüme çıkan ilk manyaklığa giriştim. Cevabı bulup söylediği numaraya gönderdim. Ödül 300lira değerinde Digitürk paketiymiş :D Sonra adam radyoda adımı söyledi. İlk defa birinin adımı söylemesini bu kadar beğendim,kazanmış olduğumdan olacak :D bakalım yarın arayacaklar nolacak. Kazanırsam btün gün nickeledeon da çizgi film izlerim yaa süpper olur :D
8 Şubat 2011 Salı
Sorular..Ben..
Neden böyle?
Neden bu kadar bağlanma eğilimliyim en küçük mutluluğa?
Neden o bağlılıkların sonu hep umutsuzluk hep hayalkırıklığı?
Neden bu kadar acele gelir hep umutsuzluklar?
Sorular..sorular..
Birbirini kovalayan birer bilinmez.. hüznü dağılmayan inişli çıkışlı bir beste..
Ah ben..Yalnızlığa tutsak kalmış, mutluluğu maske yapmış ben..
O ben ki geceleri sığınır gölgelere..
O ben ki gözyaşına döker derdini..
Sorular bir yanda, ben bir yanda..
Neden kovalarız sorularla birbirimizi ki?