9 Temmuz 2013 Salı

Bu Yazı Emeklilik Sendromu Yaşayan Birey Barındırır !

Bir Çeşit Ben tatilini monotonluğa alıştırmaya çalışıyordu. Tüm gününü okuduğu roman, televizyon ve internet arasında mekik dokuyarak geçirmeye başlamıştı. Pijamaları bir çeşit üniforma olmuş, onunla bütünleşmişti. Halinden oldukça memnun, evde kimseye karışmadan sessiz sakin geçirirken kendini beklenmeyen bir patlamada buldu. Annesi Hocaanım garip davranıyordu...


Her şey o sabah kahvaltıda başladı. Sofrada Hocaanım çay servisini yapıyor, Bir Çeşit Ben kardeşlerinin saçma sapan esprilerine gülüyor ve sataşmalara cevaplar yetiştiriyordu. Bu arada dayısının iki kızı da birkaç gündür onlardaydı. Bu iki kızı aileleri garip bir şekilde her tatilde birilerine gönderirlerdi. Bir Çeşit Ben buna bir türlü anlam veremiyordu. İnsan bir ay boyunca kızlarını o köyden diğer akrabaya gönderir miydi?

Sofrada herkes sakince kahvaltısını yaparken Peder Bey o akşam arkadaşlarıyla balığa çıkacağını anlatıyordu. Hocaanım da sanki Peder Bey'den bu cümleleri bekliyormuş gibi bir anda "Beyfendi balığa gideceğinize şu çocukları da alsak bir yerlere gitsek?" dedi. Peder Bey'le tartışmaya başladılar. Bir Çeşit Ben'e çok anlamsız görünmüştü bu tartışma. Hocaanım çocukların çok sıkıldığını bahane ediyordu ama herkes halinden memnun görünüyordu. Çok da büyümeden konu kapandı.

Öğlene doğru evdeki herkes birşeylerle meşguldü. Kimisi bilgisayarda, kimi televizyon başında, kimi telefonda falan. Bir Çeşit Ben de kardeşi Antidepresan'la bir şeyler konuşuyordu. O sırada Hocaanım patlamaya hazır bomba misali ağır ağır odaya girdi ve yüksek sesle " Çocuklaaar neden dışarı çıkmıyorsunuz, sıkılmıyor musunuz?" dedi. Bir Çeşit Ben sinir bozucu derecede bir sakinlikle sordu "Nereye gidelim bu sıcakta Hocaanım?" 
H = Ne bileyim köye gidin, İskenderun'a bahçeye gidin. Evin içinde sıkılıp duruyorsunuz.
Bir Çeşit Ben o an Küçük Emrah'a bağlamış ve evde istenmediğini düşünmüştü. Kardeşi Çirkin Kral'ın durmadan söylediği "Sen bu evin kızı sayılmazsın bir kaç seneye evlenir gidersin" cümlesi kafasında yankılanıp duruma tuz biber oldu. 
Tartışma büyüdü. Bir Çeşit Ben bir çeşit ergen havasında odayı terketti. 

Sonraki gün Hocaanım kuzenlerinin yanına gitti. Bir Çeşit Ben de uzun uzun düşündü. Hocaanım'ın sıkıntısı bütün aile üyeleri tarafından unutulan şeydi : Hocaanım emekli oluyordu. Sene başladığında herkes okula gidecekti ve o şimdiden eve sığamaz olmuştu. 

Bir Çeşit Ben'in içini o an koccaman bir pişmanlık kapladı. Kaç gündür Hocaanım'ın hop oturup hop kalkmasının, kimseyle konuşmadan erkenden uyumasının nedeni belliydi.
Bir Çeşit Ben o an kendisini ergenlik döneminde en ağır çeken Hocaanım'ın bu döneminde onun üzerine gitmeme kararı aldı. Ona elinden geldiğince yardım edecek ve onu oyalayacaktı. Bunu bir evlat vazifesi olarak kabullendi ...

2 yorum: