21 Aralık 2013 Cumartesi

Yazımızı Okumadan Yılbaşı Alışverişine Çıkmayın!

Yeni yıl heyecanının hepimizi iyiden iyiye sardığı bugünlerde, bir yandan yılbaşı akşamı için planlar yaparken bir yandan da “ne hediye alacağım?” endişesi içerisine giriyoruz. Yılbaşına kısa bir zaman kala alışveriş merkezlerinde telaşla gezmek yerine sizin için hazırladığımız alternatif hediye ve kampanya önerilerine mutlaka göz atın derim!

Sizin için ilk seçtiğim hediye alternatifi moda ile teknolojiyi bir araya getiren Samsung Galaxy Gear! Çarpıcı renk seçenekleri, ince ve zarif tasarımı ile giyilebilir teknolojileri günlük yaşama daha da entegre eden Samsung Galaxy Gear alan herkese, 32GB microSD kart hediye ediliyor. 31 Aralık’a kadar geçerli olan kampanya ile hem yeni yılın en şık hediyesi olmaya aday Galaxy Gear’a, hem de yeni yılda en güzel anılarınızı rahatça saklayabileceğiniz 32GB microSD karta sahip olabilirsiniz.


Yenilikçi ve modaya önem veren kullanıcılara siyah, beyaz, gri, turuncu, sarı ve roze gibi çarpıcı renk seçenekleri sunan Galaxy Gear, 1.9 megapiksel BSI sensörlü kamerası ve 1.63 inç Super AMOLED ekranı ile kullanıcıları cezbediyor.

Telefonunuz cebinizdeyken bile bağlantıda kalmanızı sağlayan Galaxy Gear’da bulunan dahili hoparlör sayesinde telefonsuz konuşma deneyimini sunuyor. Örneğin, bir yandan yılbaşı partiniz için hazırlanırken, diğer taraftan telefon konuşmalarınızı yapabilir, alarmınızı kurabilir, mesaj yazabilir ya da takvim girişlerinizi oluşturabilirsiniz.

Kampanya hakkında detaylı bilgi için buraya tıklayın: http://www.samsung.com/tr/campaigns/galaksidenhediye

Yeni yıl, yeni umutlar, yeni hediyeler… Peki 2014 için dileğiniz hazır mı?

Siz sevdiklerinizi unutmayıp yeni yıl hediyeleri alırken Garanti de sizi unutmamış!
2013 yılını geride bırakırken yeni yıldan yeni dilekler eksik olmuyor. Yeni yıla girerken Garanti Bankası bazılarımızın dileklerini duymuş gibi sosyal medya takipçilerini sevindirecek bir kampanya yapmış!

Yeni yıl hediyeniz Garanti Link’ten!

Yıl boyunca farklı kampanyalarla fırsatlar sunan Garanti Link, 2014’e girerken çuvalını hediyelerle doldurmuş bir Noel Baba gibi bacanızdan inmeye hazırlanıyor. Günde en az 10 kere kontrol ettiğimiz sosyal medya hesaplarımızı Garanti Link ile Link’leyerek 14 şahane hediyeden birini kazanmaya hak kazanıyoruz. Televizyondan tablet bilgisayara, telefondan fotoğraf makinasına kadar birbirinden değerli hediyelerden birine sahip olmak çok da kolay. Benim dileğim yeni yılda sevdiklerimle her anımı ölümsüzleştirebileceğim bir fotoğraf makinası. Sizin dileğiniz ne?


Siz de buradan sosyal medya hesaplarınızı Link’leyin, 14 şahane hediyeden birini kazanma şansı yakalayın!

Şimdiki önerim ise özellikle ev hediyesi almayı düşünenlerin oldukça ilgisini çekecek!

2014'ün en güzel kahvaltıları, en hoş sohbetleri için Vestel’in sunduğu kahvaltı setlerine mutlaka göz atın derim!

Vestel yılbaşına özel hazırladığı kahvaltı setleri ile hediye alışverişini kolaylaştırıyor. Kırmızı, Inox ve Siyah Kahvaltı Setleri hem şıklığı ile göz dolduracak, hem de sevdiklerinizi çok mutlu edecek. “Hediyem yılbaşı ruhuna uygun olsun!” diyenler için kırmızı set ideal bir seçim.

Vestel Inox Su Isıtıcı, Dijital Tost Makinesi, Türk Kahve Makinesi'nden oluşan Inox set de çok şık ve pratik bir alternatif. Bu setin farkı ızgara olarak da kullanılabilen Vestel Dijital Inox Tost Makinesi.

Modern ve şık bir hediye arayanlar içinse önerimiz Siyah Set. Vestel Siyah Su Isıtıcı, Ekmek Kızartma Makinesi ve Filtre Kahve Makinesi içeren bu set farklı tasarımı ile benzersiz bir hediye olmaya aday.

Setler için buradan online sipariş verebilir, ücretsiz kargoyla hemen hediyelerinize kavuşabilirsiniz! Unutmadan, Vestel Kahvaltı Setleri 2014 yeni yıla özel hazırlandı. Yılbaşı’ndan sonra bu şekilde set olarak bu fiyatlarda bulmanız pek mümkün değil.

Özel, başka hiçbir yerde olmayan bir hediye arıyorsanız Vestel'de harika bir öneri daha var: Yılbaşı özel tasarımlı Türk Kahvesi Makinesi yeni yıla özel indirimli sadece 59 TL!

Bir boomads advertorial içeriğidir.

24 Kasım 2013 Pazar

Sen Böyle Değildin .. Böyle Değildin...

Kafası sarhoş, düşünceli, gergin, asabi ve daha bir çok sıfata sahip Bir Çeşit Ben insanıylayız... Aslında Bir Çeşit Ben insanıyla değiliz.. Çünkü onu bu aralar tanıyamıyoruz sayın okur...

4 Kasım 2013 Pazartesi

Gelin Olmuş Gidiyorlar ... Vay Bee...


Çocukluğundan beri küt olan tırnakları 1 cm uzasa mutluluktan havalara uçan, iki gıdım tırnağına sevmediği halde "Sizin de hakkınız canlarım" diyerek ojeler süren Bir Çeşit Ben insanıylayız...

13 Ekim 2013 Pazar

"Son Bir Ayda..." Bir Çeşit Ben

Ortalardan kaybolan, naptığını sorduğunuzda hatırlamayan evinizin çeşidi Bir Çeşit Ben insanıylayız.

Bir Çeşit Ben için günler şu sıra kısa, anlamsız ve pek de bir tadı olmadan ama yine de yaşanılası geçiyordu. Hayat bir çeşit yeşil biber gibiydi, yesen de olur yemesen de...

7 Ekim 2013 Pazartesi

Teknoloji Harikası Yataklarda Büyük İndirim...

İyi uykunun, sağlıklı yaşamın olmazsa olmazlarından biri olduğuna inanan İşbir Yatak, herkes sağlıklı uyusun diye yaptığı Büyük İNDİRİM KAMPANYASI ile 2013 yılına damgasını vurdu...
Yaşamımızın 3’te birini uykuyarak geçiriyoruz…

Uyku, nefes almak, yemek yemek ve su içmek gibi sağlıklı bir yaşam için vazgeçilmez bir zorunluluktur. Vücudun kendisini yenilediği dönemdir. Bu yenilenmeye izin vermezseniz bedeniniz ruhunuzdan önce yaşlanır. İyi yaşamanın, huzurlu ve sağlıklı olmanın yolu, her şeyden önce iyi bir uykudan geçer. İyi bir uyku içinse doğru yatağı seçimi çok önemlidir. Doğru bir yatak, vücudun doğal omurga eğrisini korumasına yardımcı olurken, yanlış seçilmiş bir yatakta uyumak, kaslar, sinirler ve damarlar üzerinde baskı yaparak bel ve sırt ağrılarının oluşmasına neden olabilir. Yaşamımızın 3’te birini geçirdiğimiz uyku ortamı aslında en fazla yatırım yapmamız gereken alanlarından biridir.

İşbir Yatak, uyku sağlığının sağlıklı yaşamın vazgeçilmezlerinden olduğu inancıyla, yatak ve uyku konforuna dair kaliteli, sağlıklı ve teknolojik ürünler üretiyor. İlk olarak NASA tarafından geliştirilen viskoelastik malzemeyle, 5 yılı aşkın ar-ge faaliyetlerinin ardından, yatak sektöründe devrim niteliğindeki “VİSKOELASTİK AKILLI YATAK VISCOSTAR”ı üreten İşbir Yatak uyku sektörüne kazandırdığı diğer teknolojilerle de, Türkiye’de yatak sektöründe kalite ve sağlık bilincinin hızla ilerlemesinde önemli role sahip.

Güne dinlemiş, dinç, keyifli ve mutlu hissederek başlamak için kaliteli uykuyu seçin...

Son yıllarda uyku konforuyla ilgili artan sağlık bilinciyle birlikte tüketici eğilimlerinin değişim gösterdiği gözlemleniyor. Günümüzde artık tüketici yatmak için herhangi bir yatak seçmek yerine, özellikleriyle kişisel ihtiyaçlarına en doğru çözüm olacak bir ürün seçmeyi tercih ediyor. Tüketiciler, yatağın bir sağlık ürünü olduğu farkındalığı ile, tercihini, ucuz ve sağlıksız ürünlerden, özellikli ürünlere kaydırmaya başlamış durumda.

Sağlıklı bir uyku için gereken tüm teknolojiler İşbir Yatak’ta…

İşbir Yatak, misyon olarak benimsediği, “dünyada gelişen teknolojiyi sektöre adapte etme” ilkesi doğrultusunda, ürettiği üstün teknoloji yataklar ile sağlığına ve konforuna önem verenlerin birinci tercihi. Kullandığı “açık hücreli visko teknolojisi”, sadece İşbir Yatak için Türk mühendisleri tarafından üretilen patentli “polimer yay teknolojisi”, tüm yataklarda kullanılan ve ultra hijyen sağlayan lisanslı “Quallofil® Allerban®” dolgu teknolojisi, yatakların lavanta kokmasını ya da A,C ve E vitamini deposu olmasını sağlayan özel “nanoteknoloji” ile üretilmiş yatak kumaşları, anti-stres etkiye sahip yatak, at saçı yatak, hindistan cevizi özlü yatak, masaj yapan yatak, sporcular için özel nem tutmayan, dolayısıyla uykuda terleme sorunu önlemeye yardımcı olan yatak, yatak kliması gibi yeniliklerle, her anlamda ve her zaman pazarda yatak modasının öncüsü konumunda.

Teknolojik yatak denince akla ilk olarak İşbir Yatak geliyor....

İşbir Yatak, gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında konusunda uzman kurum ve kuruluşlarla işbirliği halinde olmaya devam ediyor ve ürünlerinde kullandığı tüm teknolojileri laboratuvarlarda test ettirip sertifikalandırıyor.

İşbir Yatak’tan “herkes sağlıklı uyusun” diye, yatak sektöründe yıla damgasını vuran büyük İNDİRİM KAMPANYASI

*VISCOSTAR Viskoelastik Akıllı Yataklarda %30 (ErgoPlas Polimer Yaylı Viskoelastik Akıllı Yatak hariç), Pocket Spring Paket Yaylı Yataklar (Elite Pocket Ergonomik Ortopedik Paket Yaylı Yatak hariç) ve Lateksit Ergonomik Yaysız Yatak grubundan CocoDream Hindistan Cevizi Lifli Organik Yatak ve Troia At Saçı Yatakta %20 indirim yapılmaktadır. Diğer tüm yataklarda (Açelya, Ekoyat ve bebek yatakları hariç) tek kişilik yataklara 1 adet, cift kişilik yataklara 2 adet Promed yastık bedelsiz olarak verilmektedir. Kampanya, 1 Eylül – 31 Ekim 2013 tarihleri arasında kampanyaya katılan İşbir Yatak Uyku Merkezleri’nden yapılan alışverişlerde geçerli olacaktır.

**Görselde, kampanya kapsamındaki  Comfort Viskoelastik Akıllı Yatak  kullanılmıştır.

***Görselde belirtilen fiyat Comfort Viskoelastik Akıllı Yatak için tavsiye edilen KDV dahil peşin fiyattır. Bu tutara baza ve başlık dahil değildir. (Görseldeki baza seti: Neruda Set – Döşeme: efes – Renk: antrasit düz )

Unutmayalım... Hayatta bize sunulmuş en güzel hediye, yeni bir güne uyanmaktır...

İşbir Yatak



Online sipariş verebileceğiniz web sitemiz: www.isbiryatak.com

Bizi takip edin, kampanyalardan ve yeni ürünlerden ilk siz haberdar olun.
www.facebook.com/isbiryatak
www.twitter.com/isbiryatak


Bir bumads advertorial içeriğidir.

2 Eylül 2013 Pazartesi

Yazın Ne İzlesek Vol:4 / Corelli'nin Mandolini

.Bugün yaza o kadar da uymayan bir filmden bahsedeceğim. Corelli'nin Mandolini romantik, dram türünde..Daha yaza doyamamışken nerden çıktı dram dimi.. Dram dediğin birazcık da üzerinde battaniye, elinde peçeteler ve sıcak kahveyle kimse görmeden izlenir gibi... Ama bu biraz da yavaş yavaş sonbahara adımlarımız olsun :)

Çakma Muhteşem YY. Çekimleri

Bir şeylere üzüldüğünde su içip geçmesini bekleyen Bir Çeşit Ben insanıylayız. (Hıçkırık mı bu demeyin şansınızı deneyin :P)

Bir Çeşit Ben okullar kapandığı andan beri tatile çıkma hayalleri kuruyordu. Hayalleri yarı yarıya gerçekleşti ancak evren hayallerini pek de iyi dinlememiş gibiydi.

Bir Çeşit Ben ve ailesi bayram bittikten sonra Afyon'a gitme planları yapmışlardı. Teyzesinin (Ona cadaloz, süpürgesiz cadı ve cazgır kelimelerinin birleşimi olarak Cazgır Cadı diyebiliriz) Afyon'da termal otelde aldığı bir odada kalacaklardı plana göre. İki oda, amerikan tip mutfak, havuzu bulunan bir banyo ve iki aile! Gerilim, entrika ve diğer korkunç her şey...

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Yazın Ne İzlesek Vol:3/ Tiffany'de Kahvaltı

Nostaljik filmler kuşağına da girebilecek bir filmden söz edeceğim bugün. 1961 yapımı romantik filmi Tiffany'de Kahvaltı... Audrey Hepburn'ü bir çoğumuzun bizim kuşağımızda olmasa da şu resimle görmüşlüğümüz vardır. Ben de oyunculuğunu merak ettim ve bir filmini izleyeyim dedim. Oldukça da beğendim.

9 Ağustos 2013 Cuma

Naynara nayrana nay..Evde Bir Bayram Havası :p

Odasında bir o yana bir bu yana dönen vantilatörle "Olum bak ben bakmıyoken benden tarafa dönmüyon gibi geliyo. Adam ol" şeklinde şizofrenik konuşmalar yapan Bir Çeşit Ben insanındayız..

4 Ağustos 2013 Pazar

Yazın Ne İzlesek Vol:2 / Gün Doğmadan


Gün Doğmadan, bir trende tesadüfen tanışan iki gencin Celine ve Jesse'nin hikayesini anlatıyor. Jesse, Celine'e hiç parası olmadığını ve ertesi gün trene bineceğini ve tüm gün dolaşacağını söyler ve kendisine eşlik etmek isteyip istemediğini sorar. Böylece tüm gün eğlenceli ve romantik dakikalar geçirirler...

Filmin konusu böyle..Ancak film aslında hepimizin düşündüğü şeyleri dile getirmesi açısından önem kazanıyor.

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Yeni Yetişen Bir Bayan Şoför

                                                                                             Tıklayan milyonlar arasında yerimizi alalım :)

Banyodan çıkıp saçlarını taramadığında bonus saçlarıyla insanları korkutabilen Bir Çeşit Ben insanıylayız.

Bir Çeşit Ben sıkıcı yaz tatiline bir nebze olsun tat katma çabalarıyla uğraşıp durmaktaydı. Ama kattığı hareketlilik insanlık için küçücük kendisi için dev ayağı boyutundaydı. Koalanın zoraki kıpırdanıp diğer dala geçme çabası gibiydi. 

Hareketlerine kuzeninin askere gitme merasimi için köye gitmekle başlamıştı. Her seferinde ipti, toptu, çamurla oynamaktı.. bir şekilde çocukluklarına döndükleri köyde bu kez Bir Çeşit Ben araba sürme çalışmalarına girişmişti..Bir önceki sene kendisini motorla gezdiren kuzeni Kaslı bu kez de arabayla gezdirmeyi teklif etmişti. Taşı, toprağı ve bütün sokakları aynı olan köyde Bir Çeşit Ben gezmektense araba kullanmayı öğretmesini daha mantıklı bulmuştu. 

Kaslı arabayı köyde dolandırmııış dolandırmış en son boş bir araziye getirmişti. Sessizce Kaslı'nın kendisini şoför koltuğuna geçmesini söylemesini bekleyen Bir Çeşit Ben'i heyecan sarmıştı. Daha önce araba sürme çabaları pek de iyi gitmemişti. Hele de Peder Bey'le olanlar.....Sepya renginde anılaaar :

Peder Bey : Kızım bu otomatik vites ne öğrencen bunla?
B.ç.b : Olsun baba.. İşte neydi bunun adı ya... Hah direksiyon çalışması olur.
Peder Bey : Eh sen bilirsin geç..
..
B.ç.b : Ay ay hareket ediyo napcam şimdi baba napcam...
Peder Bey : Kızım tutsana direksiyonu manyak mısın?!
...
B.ç.b : Ay araba geliyo karşıdan ya çarparsak ben acemiyim diye bağırayım mı?
Peder Bey : (Göz devirme hareketi ve sessizlik)

O gün ise Peder Bey'in aksine Kaslı gayet makul ve sakin bir öğretmen edasıyla "Geç bakalım" demişti Bir Çeşit Ben'e.. Bir Çeşit Ben sakince direksiyona geçmişti. Kaslı önce kontrat imzalatır gibi "Bak şimdi ben ne dersem onu yapacaksın tamam mı?" demişti. Sonra yavaşça şimdi şuna bas, bunu çevir diyerek talimatları vermişti. Bir Çeşit Ben başarılı bir şekilde arabayı kaldırmıştı. 


Ve araba ilerlerken kafasında hayaller başlamıştı : "Ooo şuna bak ne kadar iyi kullanıyor... Vaay bide bayan şoförmüş, bayan şoförlerin hakkını yiyoruz.." şeklinde konuşacaktı ardından insanlar....

Sonra tekrar denemeler.. Arabanın sönmesi ve çalkalanması geldi. Bir Çeşit Ben sakin olduğunda herşey iyiydi de heyecanlandığında hata üstüne hata yapıyordu. Yine de Kaslı'nın sözünden çıkmamaya çabalıyordu.Bir ara o kadar konsantre olmuştu ki...

Kaslı : Tamam şimdi arabayı hareket ettir.. Artık öğrenmiş olman lazım..
B.ç.b : İşte budur hocammm :) Tamam gidiyoruz...Şimdi napim ikinci vitese nasıl geçicez?
Kaslı : Şimdi duvara git vur...
B.ç.b : Duvar.. duvar nerde?!
Kaslı : Saçmalama şaka yaptım!

Bir Çeşit Ben o gün ilerdeki sürücü kursu hocasının kendisi gibi bir öğrencisi olacağı için çok şanslı olacağını düşündü. Evet Bir Çeşit Ben iki araba sürünce böyle havalanıyordu. İlerde nolacağını kimse bilemezdi.... Ve yolların ne tür bir bayan şoför göreceğini de...

19 Temmuz 2013 Cuma

Takıntılar ve Sorular İçinde Bir Çeşit Ben

Dışarıdan rahat görünen ama içinde kocaman bir takıntı yumağı büyüten Bir Çeşit Ben insanının akılalmaz derecede sıradan hayatındayız.

Bir Çeşit Ben o günlerde hayatındaki ağır monotonlaşmaya alışma çabaları içindeydi. Okulun son haftaları kuşadası, kongre, çeşme derken koşturup durmuştu. Eve gelip uzun bir dinlenme süreci geçirmiş, bir kere olsun "sıkıldım" dememişti. Ancak araya ramazan da girdikten sonra tüm günü bir koltukta geçirmeye başlamıştı. Yaşam kaynakları : bilgisayar, telefon, okuduğu roman, şarj aletleri, kulaklık vs. hep o koltuğun etrafındaydı. Adeta kendine ait bir yaşam alanı olmuştu orası.

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Yazın Ne İzlesek Vol:1 / Roma'ya Sevgilerle

Yaz tatili hepimiz için dinlenmek, gezmek, dönem boyu görüşemediğimiz insanlarla görüşmek için var tabi. Ancak bizim gibi bir grup için de kalkmadığımız koltukta zaman geçirmeye çalışmakla geçiyor :) Böyle zamanlar için en güzel aktivite film izlemek elbette.

Yazın beni gerim gerim germesindense can sıkıntımı unutturup beni gülümsetecek filmleri tercih ediyorum.. Ne kadar vıcık vıcık aşklar olsa da romantik komediler bunun için çok uygun. Ancak Roma'ya sevgilerle bu vıcık vıcık aşklardan çok tesadüfler hatta kötü tesadüfler üzerine bir film...

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Artık devir değişti, e tabi Explorer da değişti!

Değişim hayatın her alanında kaçınılmaz bir şekilde yaşanıyor. Konu teknoloji olunca değişimin hızına ayak uydurmak daha zorlaşıyor. Bir zamanların efsane tarayıcısı olan Internet Explorer da, çağa ayak uyduramadığı gerekçesiyle kullanıcılar tarafından bırakılmıştı. Ancak son zamanlarda Internet Explorer çıkardığı yepyeni versiyonuyla tamamen değiştiğini söylüyor.



''www.explorerdegisinceben.com'' adında bir blog açan Internet Explorer, geçmişte eleştiri yağmuruna tutulduğu eski versiyonlarıyla bizzat kendisi dalga geçiyor. Yeni IE10’un eskisiyle alakası olmadığının altını çiziyor.

Bu değişim, blog’da pek çok görsel ve video ile anlatılıyor. Özellikle, 90’ların ünlü yıldızları ile Vine’ı buluşturan videolar bir başka dikkat çekiyor. Bu videolarda yıldızlar eski şarkılarından birer bölüm söylüyor, ardından da ‘’#explorerdegisinceben’’ hashtag’ini gösteriyorlar. Videoları izlerken insanlar, özellikle 90’larda çocuk olanlar zamanın çok hızlı geçtiğini anlıyor. İzleyenler, kendi değişimlerini  #explorerdegisinceben etiketiyle Twitter’da paylaşmaya başlamışlar bile.

www.explorerdegisince.com



Bir bumads advertorial içeriğidir.

14 Temmuz 2013 Pazar

Bu Sene Sooon Bi Yıl Sonraaaa...

Bir Çeşit Ben oruçla gelişen açlık duygusu yüzünden evde neye saracağını şaşmış durumdaydı. Günleri okuduğu roman, internet oyunları ve Hocaanım'ın deyimiyle vıt-vıt-vıt mesaj yazmak arasında geçip gitmekteydi. 

9 Temmuz 2013 Salı

Bu Yazı Emeklilik Sendromu Yaşayan Birey Barındırır !

Bir Çeşit Ben tatilini monotonluğa alıştırmaya çalışıyordu. Tüm gününü okuduğu roman, televizyon ve internet arasında mekik dokuyarak geçirmeye başlamıştı. Pijamaları bir çeşit üniforma olmuş, onunla bütünleşmişti. Halinden oldukça memnun, evde kimseye karışmadan sessiz sakin geçirirken kendini beklenmeyen bir patlamada buldu. Annesi Hocaanım garip davranıyordu...

6 Temmuz 2013 Cumartesi

Yolculuk Çileleri Vol:157890 Yanına Oturan Teyzeler

Otobüs yolculuklarında uyumak üzere tasarlanmış son model Bir Çeşit Ben insanıylayız.

Bir Çeşit Ben, İzmir maceraları sona erdikten sonra 18 saatlik Hatay-İzmir yolculuğuna çıkmak üzere yola koyulmuştu. Her yolculuktan önce okuduğu

4 Temmuz 2013 Perşembe

Kongre Amelesi Bir Çeşit Ben

Okullar kapandıktan sonra düzenledikleri PDR Kongresi için İzmir'de kalıp amele olarak çalışan Bir Çeşit Ben insanıylayız.

 Bir Çeşit Ben 3 gün süren kongre için İzmir'de kalmış koccaman bir hayat deneyimi edinmişti. Kongre başlamadan önceki gün katılımcılar için sertifika yazarak işe başlamıştı. Birinci sertifika, ikinci, üçüncü, ellinci.....

25 Haziran 2013 Salı

Evliya Çelebi'nin Torunları Olmalıydık

Bir Çeşit Ben tatile en yoğun haliyle giriş yapmıştı. Finaller de bitince öğrenciler İzmir'i terketmeye başlamıştı. Bir Çeşit Ben ve arkadaşları ise PDR kongresi adı verilen görünüşte işlevsel, özünde boş kongre için Buca
denen köyümsü semtte kalakalmışlardı.

Bir Çeşit Ben kongrenin mantığını ve nasıl yapılacağını anlamasa da ilerde bir deneyim olması için kalmaya karar vermişti. Finallerin ardından önce Kuşadası'na gitmiş ardından Antakya'dan ortaokuldan beri arkadaşı olan Beti'yi ağırlamıştı. Beti, Geveze'yle tanışan ikinci arkadaşıydı. Bir Çeşit Ben için Antakya'daki arkadaşlarının Geveze'yi sevmeleri çok önemliydi. Neyse ki Beti de Geveze'yi sevmişti. Bir Çeşit Ben'e annesiymişçesine "Onaylıyorum yavrum" cevabını vermişti. 4 gün boyunca Beti'yi gezdirmişlerdi. 

19 Haziran 2013 Çarşamba

B.Ç.B Kuşadası'da Objektiflere Yakalandı

Her magazin programında "xxx şarkıcısı tatilde eğlenirken görüntülendi" laflarıyla insanlar eğleniyor arkadaş nidaları atan Bir Çeşit Ben insanının harika tatil anılarındayız.

Bir Çeşit Ben ve arkadaşları PDR bölümünün ağır ödevleriyle ve psikolojiden bir gram anlamayan hocalarıyla baş ettikten sonra güzel bir tatili hak ettiklerine inanmışlardı. İzmir gibi bir yerde olup da tatile gitmemek ayıp olurdu.

13 Haziran 2013 Perşembe

Tarih Çapulcu Denen İnsanlardan Bahsedecek

Günlerini hızlı hızlı yaşayıp naptığını bile anlayamayan Bir Çeşit Ben insanıylayız.

Aradaki küçük olaylar dışında Türkiye'de Gezi Parkı olayı gündem oluşturuyordu. Bir Çeşit Ben önce haberlerde Gezi Parkı denen yere AVM yapılacağı için ayaklanan insanlardan bahsedildiğini duymuştu. Anlam verememişti. Bu kadar zamandır sessizleşen, tepki göstermeyen, kendi aralarında bile hükümeti eleştirmeye korkar hale gelen halk birden neye böyle tepki veriyordu?


Gezi Parkı için polislere kitap okuyan çevrecilere polisin tomalarla, biber gazıyla ve coplarla sert tepkisiyle herkes "Bu kadarı yeter" demeye karar verdi. Özellikle Ankara'daki polislerin halka aşırı kötü davranması dikkatlerden kaçmadı. Daha da garibi medyada neredeyse hiç bir kanal bu olaydan bahsetmedi. İnsanlar olayları yabancı kanallardan izlediler. Böylece medya yandaşlığını somut bir şekilde ortaya koymuş oldu.

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Yatcaz Kalkcaz Yatcaz Kalkcaz Sonra?

Kaç yaşına gelirse gelsin stresli durumlarda karnına ağrılar giren panik insan Bir Çeşit Ben'in hayatındayız.

Bir Çeşit Ben uzuun ve yoğun derslerden sonra kendi içine kapanmış, duygu durumlarını içinde yaşamaya çalışmıştı. Ancak olaylar durmak bilmiyordu.

*Sınavlardan sonra güç bela Antakya'ya gitmeyi planlayan Bir Çeşit Ben, Varyemez'i de yanına almış ve Antakya yollarına düşmüştü. Aldıkları ahlardan mı, kör talihlerinden mi bilinmez şanssızlıkları peşlerini bırakmadı..

30 Nisan 2013 Salı

Ben'i Bu Güzel Havalar Mal Etti

Her sabah üst komşularının gürültüsüyle güne sinirle başlayan Bir Çeşit Ben insanıylayız.

Bir Çeşit Ben son zamanlarını okulundaki saçma sistemi sonuna kadar eleştirmekle ve verilen ödevleri istemeyerek yapmakla geçiriyordu. Verilen ödevleri önce kimin neden verdiğini düşünüyor sonunda bir çıkmaza giriyordu. Anladığı kadarıyla en başta bazı önemli insanlar, öğrencilerin gelişmesi için akıllıca uygulama fikirleri ortaya atmıştı. Ancak gel zaman git zaman insanlar hiiiç yaratıcılık kullanmadan bu fikirleri alıntı yapmış ve o akıllıca fikirler sadece birer prosedür olarak kalmaya mahkum kalmıştı. Böylece Bir Çeşit Ben, üniversite hocalarının yaratıcılıktan nasibini almayan, sıkıcı yaratıklar olduğuna karar vermişti.

Ödevler yoğunlaştıkça havalar da "Bıraaak ne ödevi çık gez" diyordu adeta. Güneş pırıl pırıl sırıtırken, sıcaklık ceketi gereksiz kılacak kadar artmıştı. Bir Çeşit Ben'e de herkese olduğu gibi bir mayışıklık gelmişti. İçinden hiç bir şey yapmak gelmiyordu. İnsanların "mallık" diye tabir ettiği şekilde boş boş bakmaya, oturduğu yerden kalkamamaya başlamıştı. Derslerde kendini plajlarda hayal etmeye başlamıştı. 

Tam Bir Çeşit Ben, bu derste olmama isteğini utanmadan sıkılmadan hocalara bile söylemeye başlamıştı ki yine oyalanacağı bir şeyler çıktı. O gün Oynak ve Ticari Abi eve çıkmaya karar vermişlerdi. Bir Çeşit Ben, en zor zamanlarında desteğini eksik etmeyen Oynak Çocuk için elinden gelen yardımı yapmaya kararlıydı. Oynak Çocuk, onun pervasız, kalbi durulmak bilmeyen çocuğuydu. 

Oynakların yeni evlerine gittiğinde kutu gibi küçücük,çok şeker bir ev buldular. Hiç beklemeden dört bir koldan evi temizlemeye başladılar. Temizlik şirketi çalışanları gibi şarkılarıyla türküleriyle temizliklerini yapıverdiler.

Sonraki gün ise Bir Çeşit Ben için önemli bir gündü. Hayatının tombiki, dışarıdan sert kalbi
yumuşacık sevdiceği Geveze'sinin kuzeni gelecekti. Bir Çeşit Ben, bu haberi aldığında kafasında tilkiler dönmeye başlamıştı. Geveze'sinin tanıyacağı ilk akrabasıydı bu. Eğer bu kuzen bir şekilde annesine-kardeşine birine Bir Çeşit Ben'den iyi bir şekilde bahsederse, o da bir ara diğerine bahsederse....Sonunda Bir Çeşit Ben'in o güzel bahsedilen hali ailede yayılır ve Bir Çeşit Ben gizliden gizliden aileye girmiş olurduu... Bu planlarla Bir Çeşit Ben bir çeşit Hürrem olmuş, Geveze ailesine girmek için entrikalar üretir olmuştu.

Geveze'nin kuzeni fotoğraflarda kendine has bir havası olan, irice bir insan evladı görünümündeydi. Bir Çeşit Ben planlarına uygun hareket edip onunla ters gitmemeye ve iyi bir izlenim yaratmaya karar vermişti. Sonra Geveze'si onu kuzeni Bağlanır'la tanıştırdı. Bağlanır görüntüsünün aksine ince duygulu, konuşmadan önce ne konuşacağını düşünüp planlayan, gönül işlerinde çok çabuk bağlanıp üzülebilen biriydi.

Bir Çeşit Ben, o gün her şeyi akışına bırakmıştı. Kendisi gibi davrandığında herşeyin kendiliğinden güzel gittiğini farketmişti. Bağlanır ve Geveze, uzun uzun çocukluklarını anlatırken çok eğlendi. Geveze'sinin ailede el üstünde tutulduğunu bir kez de Bağlanır'dan öğrenmişti. Hatta bir ara Bağlanır, Bir Çeşit Ben'i rafting için memleketlerine davet etmişti. Bir Çeşit Ben, bahaneler bulsa da içten içe çok gururlanmıştı.

Böylece ödevlerinden yorulan bünyesi yeni biriyle tanışmanın sevinci ve değişik bir şeyler yapmanın  mutluluğuyla bir nebze nefes aldığını hissetmişti. 

13 Nisan 2013 Cumartesi

Tabletteki Hürriyet değil, tablete özel Hürriyet

Hürriyet, Türkiye’nin en çok okunan gazete uygulaması Hürriyet E-Gazete’den sonra Hürriyet Tablet uygulamasını da hayata geçirdi. “Tabletteki Hürriyet değil, tablete özel Hürriyet” sloganıyla tanıtılan ve Apple Store’da 1 numaraya yerleşen bu yeni uygulama kullanıcılar tarafından oldukça beğeniliyor.

2011 yılının Mart ayında hayata geçirilen Hürriyet E-gazete uygulaması bugün, Türkiye’nin en çok okunan tablet gazetesi olmayı başarmış durumda. Toplamda ücret ödeyen abone sayısı 16 bine ulaşarak, ücretsiz

12 Nisan 2013 Cuma

Gerçek Staj Raporları Burda

Bir Çeşit Ben o gün dünyanın en vurdumduymaz insanlar kategorisinde ilk sırayı kaptırmayacak insan Gamsız'laydı. Sözde rehberlik çalışmaları için staj raporlarını yazmak üzere buluştular. İşte olanlar...

Bir Çeşit Ben, soyadının azizliğiyle iki yıldır okullara staja gittiğinde Gamsız'la aynı yere düşüyordu. Gamsız içinde, derinlerde bir yerle iyi bir insan olmakla beraber psikolojiye katkıda bulunan insanların SÖMÜRÜCÜ diye tabir ettikleri bir insandı. Her türlü sınav, ödev ve sorumluluk gerektiren işte kaçış yolları arardı.Bir Çeşit Ben bu yıl da Gamsız'la aynı yere düşünce kadere boyun eğmiş ve sorumluluğu ele alma fikrine ısınmaya çabalamıştı.

Haftalar sonra iş okullarda yaptıkları şeyleri rapor haline getirmek olunca Bir Çeşit Ben, Gamsız'ı yanına oturtmuş ve "Yaz kızım" diyen avukatların edasıyla cümleleri yazdırmaya başlamıştı.
Raporlarda gerçeği hiç de yansıtmayan bir sürü şey yazmışlardı. Ancak gerçek raporlar bambaşkaydı:

1.Hafta:
ASDFG anadolu lisesine gidildi. Okulda, serbest kıyafet yönetmeliği yüzünden öğrenciye benzer bir şey görülmedi. Okula girip çıkanlardan hangisi öğrenci hangisi yabancı belli değildi. Okul Psikolojik Danışmanı Kıvırcık Hanım'la tanışıldı. Kıvırcık Hanım, bıraksalar ayaklanma çıkaracak feminist ruhlu bir bayandı. Kıvırcık Hanım'dan okul ve okul yönetmeliği hakkında bilgiler ve tavsiyeler alındı.

Bkz: Sizin tek dinleyeceğiniz insan Müdür'dür. Sakın ha müdür yardımcılarını dinlemeyin. Yönetmelikleri iyi kavrayın. Sizi ezmeye çalışacaklar. Yılmayın!!!

Sınıfta yapılması planlanan etkinlikler Kıvırcık Hanım'la paylaşıldı ve her türlü itiraz ve engelleme cümlesi dinlenildi. (Hayır bu etkinliği yapamazsınız, sistem değişti.Bunu yapamazsınız sınava girecekler vs.)

Kıvırcık Hanım, bizleri okul müdürü Ezilmiş Bey'le tanıştırdı. Ezilmiş Bey müdür yardımcıları ve öğretmenler tarafından sindirilmiş bir halde bulundu. Sesi soluğu çıkmıyordu. Müdür yardımcısı ise tahta göz dikmiş vezir gibiydi.

2.Hafta:
ASDFG anadolu lisesine yine gidildi. Allah belamızı vermişti. Kıvırcık Hanım gireceğimiz sınıfı gösterdi. Öğrenciler, bizleri boş ders olarak gördükleri için gözleri parlamıştı. Sınıfa içi pamukla dolu top oyunu oynatıldı. Öğrencilerin işgüzarlığıyla top oyuncak olmaktan çıktı. Birbirlerini şeytan taşlar gibi taşlamaya başladılar.

Kvırcık Hanım'ın yeni bir yüzü daha görüldü. O tam bir psikopattı. Telefon numaralarımızı vermediğimiz için önce kalemi fırlatmış. Sonra da sitem üstüne sitem etmişti. Açıklamaya çalıştığımızda sözümü kesip duymak istemiyorum demesi ise tam bir ali rıza bey modundaydı.
Belirlenen günde görüşmek üzere okuldan çıkıldı. Belirlediğimiz güne de lanet ettik. Staj bütün gerilimiyle devam edecekti....

10 Nisan 2013 Çarşamba

Allam Aklıma Sahip Ol

Hasta olduğunda açılan tek burun deliğini sevinçle herkese haber verebilen çeşit insan Bir Çeşit Ben'in hayatındayız.

Bir Çeşit Ben, o hafta yine bir hastalığa merhaba demişti. Neredeyse dönemin başından beri griple mücadele halindeydi. Hocaanım'ın dediğine göre bağışıklık sistemi çökmüştü. Bunun nedeni de Bir Çeşit Ben'in pek de aramadığı meyvelerdi.
Hastalık dışında her şey Bir Çeşit Ben için yolunda gidiyordu. Hatta düşündüğünden de iyi bir şekilde...

O gün sevgilisinin arkadaşı Sudan Korkan Kaptan'ı daha iyi tanıma fırsatı bulmuştu mesela. Sudan Korkan Kaptan yıllardır okuduğu kitaplardan, izlediği filmlerden öğrendikleriyle hayatı sorguluyordu. İnsanların 'Statü, para, ün' peşinde koşmalarının saçma oluşunu, basit yaşayarak da çok mutlu olunabileceğini söylüyordu. Hatta aslında para ya da ün sahibi olanların sadece mutlu taklidi yaptıklarını savunuyordu. Dışardan oldukça eğlenceli ve rahat bir insan gibi görünen Sudan Korkan Kaptan'ın böyle derin düşündüğünü kim bilebilirdi ki...

Bir de Oynak vardı... Uzun zamandır şöyle bir oturup sohbet etme fırsatı bulamadığı Oynak o ara yine bir aşk acısı çekiyordu. İnsanlar dışardan Oynak'ı durmadan kız peşinde koşan biri sanırdı. 3 hafta boyunca bir kızdan bahseder, onla mesajlaşır, sonunda da işi ciddiye bindiremeden reddedilirdi. Ya da kendiliğinden kızdan vazgeçerdi. Uzun zamandır aşkta yüzü gülmüyordu Oynak'ın... Bir Çeşit Ben, Oynak 'la sohbet etme fırsatı bulmuştu. Ve onun için çok üzülmüştü. Oynak ilk defa bir kıza fena halde vurulmuştu. Ancak sonuç yine hüsran olmuştu. Yine de o sohbet konuşmak ikisi için de iyi olmuştu. İnsanlarla konuştukça ve farklı hayatlar gördükçe Bir Çeşit Ben kendini daha iyi hissediyordu.

Bir Çeşit Ben günlerdir kendini acayip bir rahatlık içinde buluyordu. Mutluydu. İnsanlarla konuşmak ona iyi geliyordu. Zaten dert etmesi gereken bir şey de yoktu.

Sadece ara sıra geçmişinden hortlayanlar vardı. Bu kişiler onu dürtüp, kendilerini hatırlatıyorlardı. Sonrasında yine kayıplara karışıyorlardı. Bir Çeşit Ben, geçmişte o kadar değer verdiği bu insanların nasıl böyle davrandığına bir anlam veremiyordu Bir Çeşit Ben...

Günler güzel ve hızlı geçiyordu. Çok gülen çok ağlar hesabı Bir Çeşit Ben, kötü şeyler olmasından çok korkuyordu. Bu güzel günlerin güzel devam etmesini istiyordu....

3 Nisan 2013 Çarşamba

Sanat Küçük Kalplere Dokunuyor


Sanat, tıp ve iş dünyası, kalp hastası çocuklar için el ele veriyor. Ünlü ressam Renée Niklan’ın 17 eseri, 10-14 Nisan tarihlerinde Ekavart Gallery’de sergileniyor. Ekavart Gallery nerede diyenlere, işte adres:  The Ritz-Carlton Hotel, Süzer Plaza, No: 15, Gümüşsuyu-İstanbul. Sergi, çarşamba-cuma günleri 11.00-18.30, cumartesi günü ise 12.00-18.30 saatleri arasında gezilebilir.

Bu serginin diğerlerinden farkı ne derseniz, salt bir resim sergisi olmanın ötesinde bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi niteliği taşıdığını söyleyebiliriz. Sergideki eserlerin satışından elde edilecek gelirin tamamı, gelişmekte olan ülkelerde doğuştan ya da sonradan kalp hastası olan çocukların tedavi edilmesi için kullanılacak. Tedavileri, bu işe gönül vermiş bir avuç tıp insanının kurduğu Herkes İçin Kalp Derneği (www.cptg.ch) gerçekleştirecek. Dernek, modern tıbbın sunduğu olanaklardan yararlanamayan bu çocukların İsviçre’de ya da kendi ülkelerinde ücretsiz tedavi olmalarını sağlıyor.

Ne yazık ki, gelişmekte olan ülkelerde her yıl yaklaşık 2 milyon çocuk kalp bozukluklarıyla doğuyor ve bu çocukların yarısı maddi kaynak veya sağlık sektöründeki insan kaynağı yetersizliği nedeniyle ilk iki yıl içinde yaşamını yitiriyor. Bu ülkelerde açık kalp ameliyatı olmayı bekleyen çocukların sayısı ise 8 milyonu buluyor.

Herkes İçin Kalp Derneği’nin kurucusu Ord. Prof. Dr. Afksendiyos Kalangos. Kalangos, iki kez Nobel Tıp Ödülü’ne aday gösterilmiş bir kalp cerrahı. Bu alanda 14 ayrı teknik geliştirmiş. Son 100 yılın en iyi cerrahlarından biri olarak tanınıyor. Ayrıca, dünyanın en prestijli tıp ödüllerinden Fransız Tıp Akademisi Ödülü’ne sahip.

Sergi, Alvimedica’nın sponsorluğunda gerçekleştirilecek. Alvimedica Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton, hayır amaçlı bu tür etkinliklere özel önem veriyor ve Herkes İçin Kalp Derneği’ni yürekten destekliyor.

Niklan’ın mutluluk, umut ve sevgi mesajları içeren eserlerinden oluşan  “Sanat Küçük Kalplere Dokunuyor” temalı sergisini mutlaka görün. Gidemem diyorsanız, sergiyi Türkiye’nin ilk online sanat televizyonu www.ekavart.tv’de de izleyebilirsiniz. Resimler, yüreğinizi ısıtacak…

Hem dernek hem de sergi hakkında şuradan bilgi alabilirsiniz: http://alvimedica.com/hearts-for-all/tr/

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

Burası Buram Buram Tarih Kokuyor.. Çanakkale

Geleceğin gezelim görelim sunuculuğu için adaylığını koymayı planlayan Bir Çeşit Ben insanıylayız.

Mesir Macunu Festivalinden sonra hızını alamayan Bir Çeşit Ben'i kameralar bu kez de memleketin başka bir noktasında yakaladı. Bu kez Bir Çeşit Ben hayatında gitmeyi en çok istediği yerdeydi: Çanakkale'de..

Bir Çeşit Ben, Çanakkale'ye yıllardır yakasını kurtaramadığı cemaat sayesinde gidişini trajik bir durum olarak nitelendirse de kendi içinde denize düşen yılana sarılır mantığıyla avunmaya çalışmıştı. Gezmekten günleri karıştırsa da, çekildiği fotoğraflarda poz vermekten yüzündeki her mimik isyana gelecek olsa da Bir Çeşit Ben yılmamıştı. Ve yola çıkmıştı. 

Gecenin bir köründe kendini "Hadi ablacım biraz hızlı olalım" diyen cemaat ablasıyla bulan Bir Çeşit Ben "Allah'ım yine aynı yerdeyim..Cemaatten kurtulayım diye dualar eden bu kulunu böyle mi sınıyorsun" diye düşünmeden edememişti. Sonrasında ise 7 saatlik mesafe bile dememiş kendini uykunun tatlı kollarına bırakıvermişti. O ki 18 saatlik Hatay yollarında otobüsü beşik bilen bir insan haline gelmişti. Ve aslında dolmuş yolculuğunda azıcık sallansa uykulu hale gelmesinin tek sebebi yine o yollardı.

Sabah, yanında oturan Evdaş'larının en kaba şekilde "Ne uyudun yaa bi kalk artık geldik" şeklindeki dürtüklemeleriyle kendine gelen Bir Çeşit Ben, Çanakkale'ye adım atmayı kutsal topraklara adım atmışlıkla eşleştirmişti. Sonra Tikli Baba adını verdiği, yüzü ve vücudundaki tiklerle göz yoran ama tarihi su yapıp içmiş rehberleriyle gezintiye başladılar.

Kale-i sultaniye'yi, namazgah tabyalarını, mecidiye tabyalarını gezmekle başladılar. Seyit Onbaşı'nın, banyo günlerinde saldırıya uğrayan askerlerin öykülerini dinlediler. Bir Çeşit Ben için her şey öylesine büyülüydü ki.. Burası sadece bir savaşın kazanıldığı yer değildi. Burası aslında Umuttu. İnsanoğlunun karamsarlaşmadan, durmadan neler yapabileceğinin kanıtıydı. Mehmet Akif'in daha Çanakkale'yi görmeden "Çanakkale Şehitlerine" diye yüreğinden geçenleri yazdığı yerdi..Ki burayı görse kimbilir neler diyecekti.

Ancak sıra şehitliklere geldiğinde Bir Çeşit Ben dünyadan kopmuş gibi hissetmeye başlamıştı. Umut, cesaret, yiğitlik...Bunların hepsi tanımında zorlanılacak ifadelerdi. Ve hepsi gerçekleştirilmişti. Ama bir de "Şu an" vardı. Gerçekten bu şehitler şu anda yapılanlardan memnunlar mıydı acaba? Yoksa gençliğe bakıp "Biz boşa uğraştık" mı diyorlardı. Kars, Kayseri, Bursa ve daha nerelerden küçücük bir sürü genç şehit düşmüş..Başı dimdik, ardımda bıraktıklarım ne olacak demeden...Bir Çeşit Ben'in tüyleri diken diken olmuştu. Kimbilir hepsinin bilinmeyen ne hikayeleri vardı.

Bir Çeşit Ben, sordu sorguladı, karşılaştırdı. Bir çıkış bulamadı. Atatürk'ün saatinin parçalandığı yere geldiğinde bir de Atatürk'e karşı duydu aynı mahcubiyeti. Şimdi gerçekten de onun bahsettiği "Muasır medeniyetler seviyesinde miyiz?" yoksa "29 Ekim'lerin" bir şekilde kutlanmadığını görüp mezarından çıkmak, "kendinize gelin,uyanın" diye haykırmak mı istiyordur...Düşüncelerin sonu gelmedi..

Gezi bittiğinde hayatında hiç olmadığı kadar yorgun, bir o kadar da düşünceliydi. Tek bildiği gerçekten de her Türk evladının orada bulunması gerektiğiydi. Bu tarih kokusunu, mahcubiyeti, sorgulamaları herkesin yapması gerektiğiydi. Çanakkale onun için geziden öte bir şey olmuştu.

25 Mart 2013 Pazartesi

Sağlığınız İçin Mesir Macunu Yiyin :p

Ketıla (kettle yazsam anlamıcaktın kabul et) su koyduğunda düğmesine basmadan kaynamasını bekleyen Bir Çeşit Dalgın Ben'le beraberiz.

Bir Çeşit Ben o gün KPS denen sınav türleri için hapşura tıksıra dersane aramakla geçirmişti. Sevdiceği Geveze ve arkadaşları Gamsız'la beraber saatlerce "Şu kadar taksit yapıyoruz, bak sınıflarımız bu kadar kişi" diye reklamları dinlediler. Bir Çeşit Ben kendini tuzağa düşürülmeye çalışan av gibi hissetti, taksitler de birer et parçası tabi..
Tek tesellisi "Biz sizi arıycaz" diyenin kendileri olması olmuştu.

Annesi Hocaanım'ın "Kızım o hastalık dinlenmeden geçmez, bak sıkı giyin, sıcak şeyler iç.. İlaçlarını aldın mı" diye tek nefeste koca bir liste oluşturmasıyla Bir Çeşit Ben haftasonunu evinde huzur içinde dinlenerek geçirmeye karar vermişti. 

Ancak her zamanki gibi çarşıya uymayan planlar peşini bırakmadı. İlk olarak Geveze ev arkadaşlarıyla haftasonu için bir piknik ayarladıklarını belirtti. Sabah erken kalkacaklarına dair talimatlarını sıraladı. Ve dediğini yapıp Bir Çeşit Ben'i içtimaya kaldırır gibi "5dakika içinde evden çık hayatım" dedi. Bir Çeşit Ben de kafasından "Emredersin Komutanııım" diye geçirdi. Ömründe hiçbir sabah 5 dakika içinde ne giyeceğine karar bile veremeyen Bir Çeşit Ben o 5 dakikada sadece yüzünü yıkayıp toniğini sürebildi. Yarım saat sonra dolmuşa bindiğinde Geveze'nin telaşlı hallerinin son bulduğunu duydu, çünkü diğerleri de Bir Çeşit Ben gibi hızlı hazırlanamamışlardı.

Uzun süren mangal sefası ile piknik adeta bir çiftler toplantısı gibi olmuştu. Sevgililerin ara sıra atıştıkları, sarıldıkları, el ele gezdikleri harika bir gün olmuştu. Bir Çeşit Ben kendini ne kadar halsiz hissetse de orda olduğu için çok mutlu ve rahat hissetmişti. Bir Çeşit Ben için huzur dolu bir gün olmuştu.

Bir sonraki gün ise yine erkenden kalkmıştı. Bu kez kızların çok ısrar ettikleri Manisa yolculuğu için.. Manisa'da 473.sü düzenlenen Mesir Macunu Festivali için Varyemez yılın başından beri Bir Çeşit Ben'e "Bu yıl gitcez bak" diyip duruyordu. Gün gelmişti. Bir Çeşit Ben önce biraz nazlanmış sonra gitmeyi kabul etmişti. Gitmeden önce Varyemez'in oda arkadaşı Bir Çeşit Ben'e gerekli uyarıları vermişti:
"İnsanları deli sanacaksın..Mesir macunu paketlerle cami ve balkonlardan atılıyor, insanlar da onları alabilmek için şemsiyeleri açıp ters çeviriyorlar,hatta birbirlerinin üzerine atlıyorlar.Sakın yere düşen macunu almaya çalışma ezilirsin!" 

 Bir Çeşit Ben, Manisa'ya indiğinde gördüğü kalabalık üzerine neden uyarı aldığını anlamıştı. İnsanlar akın akın bir yöne doğru yürüyorlardı. Trafik kapatılmıştı. Dükkanlarda mesir macunu satılıyordu. Bir çeşit bayram havası vardı. Bir Çeşit Ben bu havadan çok etkilenmişti. İnsanların yüzlerce yıldır süren bir gelenek için böylesine hevesle uğraşması çok hoşuna gitmişti.
Manisa'da 473 yıldır şenliklerle halka saçılan mesir macununun tarihçesi şöyle:
“Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim'in eşi, Kanuni Sultan Süleyman'ın annesi Hafsa Sultan, Manisa'da hastalanır. Hastalığına çare bulunamayan Sultan'ın yaptırdığı Sultan Camisi Medresesi'nin başına getirilen Merkez Efendi, bitki ve baharat karışımından oluşan macun hazırlar. 41 çeşit baharat karıştırılarak hazırlanan macunu yiyerek sağlığına kavuşan Hafsa Sultan, diğer hastalara da macunun verilmesini ister. Halktan gelen isteğin artması üzerine kağıtlara sardırılan macunun Sultan Camisi'nin kubbe ve minarelerinden saçılmasını buyurur. Halk, her yıl nevruzun kutlandığı 21 Mart'ta Sultan Camisi'nin önünde toplanır. Böylece Manisa Mesir Macunu Festivali doğar.”
Hoş kokulu ve lezzetli mesir macunu, halk arasında iştah açıcı, kan dolaşımını düzenleyici, yorgunluğu giderici, hormonları çalıştırıcı özellikleriyle talep görüyor.
Mesir macununun yapımında zencefil, zulumba, kremtartar, kişniş, kebabiye, havlican, Hindistan cevizi, anason, yeni bahar, hıyarşembe, çam sakızı, zafiran, tarçın, udülkahır, çöpçini, hardal, eskir, karanfil, çivit, meyan balı, tiryak, sarıhelile, raziyane, kimyon, zerdeçal, tarçın çiçeği, karabiber, çörek otu, darıfülfül, ravent, limon tuzu, kakule, şamlı, vanilya, şeker, günbalı, Hindistan çiçeği, limon kabuğu, galanda, tekemercini tohumu, portakal kabuğu kullanılıyor.
Mesir macununun en ağır hastalıklara şifa verdiğine, bu macundan tüketenleri o yıl yılan sokmayacağına, yiyen genç kızların evleneceğine, çocuğu olmayanların ise doğum yapacağına inanılıyor.


Alana vardıklarında balkonlarda değişik kıyafetli hocalar vardı. Sonra bu hocalar işaretin gelmesiyle ellerindeki çuvallardan mesir macunu atmaya başladılar. Bir Çeşit Ben ne olduğunu anlayamadı bile. İnsanlar yardım paketi alan açlardaki iştahla mesir macunlarını yakalamaya çalışıyorlardı. Bir Çeşit Ben gülme krizine girdi. Boyunun kısalığı yüzünden ne kadar şanslı olursa olsun mesir macunu alamayacağını düşündüğünden uğraşmıyordu bile..İnsanları izlemek ona yeterince komik geliyordu. Sonra bir ara kafasına bir şeyin çarptığını hissetti ve canının acısıyla kafasını çevirdi. Yandaki adamın kolunda bir mesir macunu duruyordu. "Uff bu ne yaa kafama çarptı" diye sızlanıyordu ki amca haline gülüp "Alsana sana geldi o" dedi. Bir Çeşit Ben'in yabancı olduğunu anlamıştı. 

İzdiham bittiğinde kızlardan sadece Bir Çeşit Ben mesir macunu almıştı. Ordaki halk bunun şans olduğuna inanıyordu. Daha sonra Bir Çeşit Ben'e şehri gezdirdiler. İnanılmaz güzel ve yorucu bir günden sonra Bir Çeşit Ben haftaiçi okula gitmediği günlerde dinlenme kararı almıştı...

23 Mart 2013 Cumartesi

Bu Kavgalar Boşuna Le Bu Kavgalar Boşunaa

Bir Sörvayvır Efsanesi Daha
Survivor denen garip yarışma bilmem kaçıncı kez başlamış bulunmakta tv sevenler.. Hayatımda belki iki bölümünü seyrettiğim bu program hakkında yazmadan edemeyeceğim :)

Yine bir ünlüler adası bir de gönüllüler adası var elimizde. Ünlülerde Ümit Karan ve Dağhan Külegeç dışında bir kişi bile ünlülükten nasibini almamış.Yani tanımıyorum :) Yamuk ağzıyla Kavak Yelleri'nde bir ölüp bir dirilen Dağhan sempatik halleriyle programa ayrı bir can katmış.
Bir de her iki adaya da yabancı bayanlar alınmış. O garibimler de kime laf yetiştirecekse...Dertlerini anlatmak için işaret dilinden falan yararlanıyorlar.

Ama asıl bahsetmem gereken kişi Gönüllülerden Duygu.. Televizyonu açtığım anda önündeki gruba "Her oyunun hesabını benden çıkarıyorsunuz!" diye bağıran haliyle karşılaştım ilk önce. Sonra ağlayan bir Fatmagül girdi kadraja. Meğersem onu da Duygu ağlatmış orayı kaçırmışım. Duygu durmak bilmedi. Mustafa denen sarışın ve saftirik görünümlü çocuğa bağırıp durdu. O da alttan alıp duruyordu. Duygu her lafı üstüne alınıp bağırmaya devam etti. Mustafa'yı ağlattı. Mustafa da ağlamayı gururuna yedirememiş olsa gerek "Defol ya germe bizi" diye bağırmaya başladı. Sonra bir ara "götürün şunu burdan" dedi bir tanesi. Aboo sen misin bunu diyen.. Duygu kuyruğuna basılmış kedi gibi yine başladı "Sen kimsin de bana böyle dersin?!" diye. Gider gibi olurken geri döndü grubun yanına. Fatmagül de "Yine geliyor bu kadın ya" diye köyün delisinden şikayet eder gibi sızlandı..(Bu benim gülme krizine girdiğim andır)

Sonra Duygu kenara çekilip olanlar hakkında röportaj vermeye başladı. Ve ilk defa suçu kendinde buldu :
"Sinirlerim çok bozuldu. Daha önce hiç davranmadığım şekilde davranıyorum" 

E anacım madem bunu biliyon niye millete de öyle demiyon diye isyan etmeden duramadım.

Sonra Bozok denilen dağ adamı kılıklı adam Duygu'nun sesine dayanamaz hale gelip ortamı bi geriverdi.Duygu da damardan girmeye çalışıp
"İşte tartışmalarımız hep böyle çıkıyor. Benle uğraşmayın, ben zaten gitcem" dedi. Bozok'sa kati kanaatini söyleyip
"Gerizekalısın sen..Evet gerizekalısın" diyordu.

Survivor harika gerilimleriyle beni güldürmeyi başardı. Açken insanlar benim gibiler aslında. Bu gerilimlerin hepsi açlıktan yani. Zaten onlar da durmadan "Biz çok açız.Modum düştü modum çıktı" diyip duruyorlar. Ben bu gerilime bayıldım yaa :)

22 Mart 2013 Cuma

Hastalık Kol Geziyor Yine Bademciklerde

Sıkıldım sıkıldım diye türküler yakan Bir Çeşit Ben insanının nidasını ilahi güçler duymuştu. Allah'ın sopası yok ki denen sözün aksine Allah'ın sopası Bir Çeşit Ben'e hiç beklemediği anda çarpıverdi.

Bir Çeşit Ben uzun zamandır Varyemez'le bağlarının koptuğunu hissediyordu. Varyemez beklemediği hatalar yapmıştı ve Bir Çeşit Ben kendisi için kolay olmasa da ondan kopması gerektiğini düşünmüştü. Bir Çeşit Ben'in kafasından bir sürü senaryo geçiyordu. İnsanları silip atmak onun için normal bir insandan daha zordu. Günlerce huzursuz huzursuz dolandı. Rüyalarında Varyemez'i gördü durdu.. En son Varyemez onla konuşmak için onu adeta alıkoydu.Bir Çeşit Ben de mecbur konuştu. Varyemez için ne düşündüyse açık açık söyledi. Onu bir anda affetmesinin zor olduğunu belirtti..Ama konuştuktan sonra rahatladığını da hissetmişti. Varyemez mesafeler açtığını kabul etmiş ve hatasını anlamıştı. 

Sıkılmalarına çare bulamayan Bir Çeşit Ben soluğu yine Geveze'sinin yanında almıştı.Ve o gece Bir Çeşit Ben sıkıldım dediğine diyeceğine pişman oldu. Bir kaç gündür yutkunamıyordu ve bu yüzden uykusuzluk çekiyordu ancak yine dikkate almamıştı. Nasılsa geçerdi. Yataklara düşene kadar hastalıkla inatlaşma geleneğine yine uymuştu. 

Ancak o gece sesi giderek ton değişimi yaşamış ve viyaklama halini almıştı. Sevgilisinin (ev)Daşları ona bir çeşit soytarı muamelesi bile yapmışlardı. Yine de haline acıyan Aile Reis'i ona koca karı ilacı hazırlamayı ihmal etmemişti. Zencefil tozu,limon ve sıcak suyla hazırladığı karışım Bir Çeşit Ben'e kötü kokusuyla masallardaki sihirli zehirleri hatırlatmıştı. Karışımı içtikten sonra boğazındaki yanmaya midesinde oluşan bir bulantı eşlik etti. Aile Reis'i onu uyarmıştı "Birazdan uykunu getirir." 

Dediği gibi Bir Çeşit Ben'in bir saate kadar göz kapakları isyana gelip kendiliğinden inmeye başladı. Ancak midesindeki bulantı ve yutamadığı ağız sıvıları (bu kadar da kibarız :p) onu bir türlü uyutmamıştı. Halsiz hissediyordu.. Geveze'ye şikayetlerini sıradığı anda Geveze onu alıp telaş içinde hastaneye götürdü.

Apaçi bir hemşire Bir Çeşit Ben'e Allah yarattı dememiş iğneyi batırıvermişti. Yağmurlu  bir havada motorla dönen çift için Sevgilisinin Daşları geçmiş olsun dilediler. O gece Bir Çeşit Ben, Geveze'ye karşı çok mahcup hissetti. Ve bir kez daha onun varlığı için içinden şükretti...

20 Mart 2013 Çarşamba

Biri De Çıkıp Demiyor Ki Çok Sıkıldım

Sosyal paylaşım sitelerinde paylaşılan fotoğrafları ileri geri şeklinde oynatarak yüz ifadelerindeki farklarla eğlenecek kadar işsizleşen Bir Çeşit Ben insanıylayız..

Bir Çeşit Ben'i günlerdir bir sıkıntı bulutu sarmıştı. İçinden hiç bir şey yapmak gelmiyordu. Her şeye alınıyor, herkesi tersliyordu. İnsanlarda eskiden küçük saydığı hatalar gözünde büyüyordu. Tek sorun aynı yerler, aynı kişiler ve aynı şeylerdi. Ne yapması gerektiğini bilemedi. Kime derdini anlatsa "Sen bi Aydın'a git en iyisi" diyordu. Ama insanlar ve olaylar üstüne geldiğinde kaçmak da içine sinmiyordu.
Ne yapabilirdi ki; Her zamanki gibi durdu ve geçmesini bekledi...


12 Mart 2013 Salı

Evet Bisiklet Kiraladık Ama Sor Bakalım Ne Haldeyiz

En basit grip hastalığında bile sinir küpüne dönebilen çeşit insan Bir Çeşit Ben'in hayatındayız.

Bir Çeşit Ben o gün Geveze tarafından bisiklet turuna davet edilmişti. Ancak havasına ve kızına güven olmayan güzel şehir İzmir için bir gün sonrasına bile plan yapmak imkansızdı. Bir Çeşit Ben havanın güneşli olması için tüm totemlerini yaptı, "Allah'ım yarın güneşli olsa senin için bir fark etmez yap bi güzellik" şeklindeki saçma düşüncelerini sıraladı.

Sabah Bir Çeşit Ben'i Geveze panik halinde uyandırdı. Bir Çeşit Ben ne kadar gitmek istiyor olsa da sabahın bir köründe, millet sıcacık yataklarındayken gitmeye çok üşenmişti. Sonra Geveze'nin arkadaşı Sudan Korkan Kaptan'ı aradılar. Sudan Korkan Kaptan ve Mühendis, Geveze'nin geçen seneden yurt arkadaşlarıydı ve Geveze onlara çok düşkündü. Bir Çeşit Ben, Sudan Korkan Kaptan'la ilk tanıştığında nedense ona soğuk gelmişti.Ve Sudan Korkan Kaptan'ın kendisini sevmediğini düşünmüştü. Ancak sonradan ona alışmış ve yanlış düşündüğünü farketmişti. Mühendis ise Sudan Korkan Kaptan'a göre daha sessizdi. Ancak beklenmeyen zamanlarda yaptığı esprilerle herkesi güldürmeyi başarıyordu.

Sudan Korkan Kaptan da aynı Bir Çeşit Ben gibi gitmeye üşenmişti ve yaptığı araştırmalarla gün içinde havanın sağanak yağışlı olacağını savunuyordu.

Bütün endişelere rağmen Bir Çeşit Ben, Geveze, Sudan Korkan Kaptan ve onun sevgilisi Marul'la buluşmak üzere alelacele yola çıktılar. Bir Çeşit Ben'in ağırkanlı ve uyuşuk hallerine karşılık Geveze tezcanlıydı. Bir iş yapılacağı zaman Bir Çeşit Ben'i "Hadi kalk kalk" diyerek harekete geçiriyordu. Bir Çeşit Ben'e bu durum oldukça büyük bir fırsat gibi geliyordu.

"Hava yağacak, yağmayacak" iddialaşmalarıyla bisikletlerini aldılar. Oldukça eski olan bisikletleriyle yola çıktılar. Ancak hevesleri çabuk kurudu. Sakin sakin başlayan yolculukları arka taraflarında oluşan ağrılarla yorucu hale gelmeye başlamıştı. Yolda gören insanlar "Ayy ne güzel tam bisiklet havası aslında" ya da "Bakar mısınız bisikletleri kiraladınız mı" diye tepkiler verdikçe Bir Çeşit Ben'in kafasında "Gel sen ne çektiğimi bir de bana sor" diye şarkılar çalıyordu.

Bir ara bisiklet olayına ara verip bir kafeye geçtiler. Mühendis, Marul, Sudan Korkan Kaptan üçlüsü  İnciraltında'ki ünlü denizaltı müzesini gezmeye geçtiler. Geveze ve Bir Çeşit Ben de daha önce gezdiklerinden kendilerini kıyasıya bir tavlaya vermeyi tercih ettiler. Tavla bittiğinde ise  her şey yine saçma bi hal almıştı. Geveze bir an içindeki Ego'yu dışarı çıkarıp saçma tepkiler verdi. Durum karşısında şaşalayan Bir Çeşit Ben öfkeden napacağını bilemedi. Ne olduğunu bile anlamamıştı. Sadece orda bulunmak istemiyordu. Bir Çeşit Ben'in huyu buydu. Öfkelendiğinde ya o ortamdan hızlıca uzaklaşırdı ya da öfkeden gözleri yaşarana kadar içindekileri dökerek konuşurdu. Geveze'yle gerginleşince de oradan ışınlanabilmeyi can-ı gönülden istemişti. 

Sonradan Geveze'nin arasıra böyle garip şeyler söylediğini düşünüp kendisini sakinleştirmeye çalıştı. Hem insanlara da ayıptı. Onların ne suçu vardı da ortamı gerginleştirecekti ki.. Böylece Geveze'yi bir kez daha affediverdi. Zaten bisiklet sürerken her geride kalışında Bir Çeşit Ben'i bekliyordu, iyi olup olmadığını soruyordu. O kadar kusur kadı kızında da olurdu falan filan...

Bisiklet turları bittiğinde hepsi çok rahatlamışlardı. Oturan yerleri inanılmaz derecede ağrıyordu ve çok yorgunlardı. Ancak Bir Çeşit Ben bu kadar eğlendiği bu insanlar arasında gerçekten güzel bir gün geçirdiğini düşündü. Onların birbirini ezmeye bile çalışmayan, saf hallerini çok beğenmişti. Ama dahası Geveze'nin Bir Çeşit Ben'i arkadaşlarıyla planlarına dahil etmesi Bir Çeşit Ben'e bir first lady mutluluğu vermişti...

Sonraki gün ise "Rüzgar aldım sallanıyoruuuum" modlarında ağır bir gribe merhaba dedi. Yine gribi reddeddi. Yine yataklara düştü. Yine Evdaşları ona zorla haplar verdi. Yorgun ama huzurluydu....

7 Mart 2013 Perşembe

NIVEA yürekleri ağza getiren bir şakayla yeni Stress Protect deodorantı tanıttı

Havaalanında yaşanabilecek en büyük terslik veya en korkutucu deneyim ne olabilir dersiniz? Uçağınızı kaçırmak mı, bavulunuzu kaybetmek mi yoksa hava koşullarından dolayı günlerce havaalanında kalmak mı?

NIVEA, yolcular üzerinde uyguladığı Stres Testi’yle, onlara soğuk terler döktürmüş ve yeni Stress Protect deodorant için eğlenceli bir viral reklam hazırlamış. Videoyu izleyenler, en stresli deneyimlerini #StresTesti etiketiyle Twitter’da paylaşmaya başlamış bile.


 Şubat ayında dünya çapında 5 milyondan fazla izlenme ile en çok paylaşılan viral videolardan olan Stres Testi, NIVEA’nın yeni ürünü Stress Protect deodorantı tanıtıyor. Videoda, farklı insanlar havaalanında uçaklarının kalkmasını beklerken, bir anda tehlikeli bir kaçak olarak arandıklarını öğreniyorlar ve ne yapacaklarını şaşırıyorlar.

Günlük hayatımızda karşılaşabileceğimiz heyecan, korku, stres gibi duygu değişimlerinin neden olduğu terleme ile yeni NIVEA Stress Protect deodorantın ne kadar iyi başa çıktığını, esprili bir dil ile anlatan videoyu izleyince, soğuk terlere karşı önlem almanın önemini kesinlikle hissedeceksiniz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

3 Mart 2013 Pazar

Bir Otobüs Çilesi Daha

"Nerde bıraktım kalbimi acaba..Ah nerede vah nerede" cümlesindeki koyu yazılmış kelimenin yerine sahip olduğu tüm eşyaların yazılabileceği dağınık insan Bir Çeşit Ben'le beraberiz.

Bu cümleyi okumaya üşenmediysen seni tebrik ediyor yolculuğumuza seninle devam ediyoruz ;)

Bir Çeşit Ben o sabah "Korkunç Sabahlar Var Hayatta Vol:2" çekimlerine girmişti. Üzerine ölü toprağı atmışlar hatta çiçek dikmişlerdi. Yerinden kalkamadı. Evde tek başınaydı ve günün ilk konuşmasını alarma "Bu kadar erken çalmak zorunda mısın?" şeklinde şizofrence bir şekilde yapmıştı.

Yapması gereken bir çok iş vardı. O gün yolculuk vardı. Yolculuk demek Bir Çeşit Ben için eşyalarını kaybetmesi, Hocaanım'a sorup bıkmadan usanmadan "Nereye koyduysan ordadır" cevabını alması demekti.

İlk önce hastaneye gidip bayık gözlü, soğuk nevale cüce hanımdan lenslerini alması gerekiyordu. O lensler için kadınla resmen söz düellosuna girmişti. Koskoca hastanede post makinası yoktu... Bir Çeşit Ben çeşitli damardan girme, sinirlenme ve vurdumduymaz davranma taktikleriyle lenslerin parasını takside bağlamıştı. Eskiden olsa kibar kibar "peki" dicek olan Bir Çeşit Ben yılların onu çirkefleştirdiği gerçeğiyle yüzleşmişti.

Hastaneden çıktığında uykusuzluk ve sinirle hızlı hızlı yürüyordu. Birden kuaföre gitmesi gerektiğini hatırladı. Otobüse bindi.. Her zaman gittiği kuaföre acele bir şekilde girdi. "Merhabaa" dediğinde farketti ki yıllardır yollarını eskittiği kuaförü artık o kuaför değildi. Kuaförü el değiştirmişti. Ve içeride biscolata erkeği olmaya aday gösterilecek uzun boylu, kumral bi nimet... Erkek kelimesi onun için yanlış olurdu. O Allah'ın hobi diye yarattığı bir şeydi..

Saçlarını ordaki kızların kesmesini bekleyen Bir Çeşit Ben kızlara doğru dönüp "Kesim" istediğini söyledi. Kızlar Bir Çeşit Ben'i kesim için hazırladı. Ve o uzun boylu, heykelimsi kişilik Bir Çeşit Ben'in saçlarını kesmeye başladı. Bir Çeşit Ben o an nefes bile alamadı. Konsere gidip de hayranı oldukları sanatçıya bağıran kızlar gibi çığlık atmamak için kendini zor tuttu. "Aman Allah'ımmm bu yaratık benim saçlarımı kesiyor..Vay canınaaaa" Tüm uykusuzluğu giden Bir Çeşit Ben'in heyecanı çenesine vurmuştu. Kuaförden çıktığında günü güzel geçmeye başlamıştı.

Otobüs yolculuğu ise hayatın sillesi gibiydi. Hayat ona "Bu kadar heyecan sana yeter" demişti. Hatay'dan çıktıkları anda Bir Çeşit Ben'in ağzı ve elleri kurumaya başlamıştı.Hava değişiminin bu kadar çabuk olanına hiç rastlamamıştı. Bir-iki kere muavinden su istedi. Ancak susuzluğu bir türlü dinmiyordu. Kendini fen dersinde difüzyon-osmoz konularında kullanılan salatalık gibi hissetti. Dudakları ve elleri büzüşüyordu. "Bi gram daha suu" diye yalvarmamak için kendini zor tuttu.

İzmir'e vardığında otobüs çilesinin bitmesine çok sevinmişti. O kadar zamandır geçirdiği en kötü yolculuktu. Ne uyuyabilmişti ne de izleyecek bir yol vardı. Sıcaktan ve kurumuş ellerden oluşan yolculuğuyla İzmir'e bir kez daha merhaba dedi...

28 Şubat 2013 Perşembe

İşte Gidiyorum Bir Şey Demeden

Her sabah yoğun bir açlık hissiyle dünyaya merhaba diyen Bir Çeşit Ben insanıylayız.

Bir Çeşit Ben, Hatay'daki son günlerini daha fazla insan görmeye çalışarak geçiriyordu. Azrail'den sonra Kara Böcük'le görüşmüştü. Kara Böcük, onu hiç beklemediği bir anda Kara Enişte'yle tanıştırmaya karar verdi. Bir Çeşit Ben emri vakilerden nefret eden insan çeşitlerindendi ve Kara Böcük onca yıldır bunu öğrenememişti. Bir Çeşit Ben iki saatliğine insanları idare edebileceğine kanaat getirdi ve nefesini tutup dakikaları saymaya başladı.

Kara Enişte, Kara Böcük ve Bir Çeşit Ben'i arabasıyla almaya gelmişti. Bir Çeşit Ben o an "İşte hayalimdeki olay" demekten kendini alamadı. Arabaya biner binmez gözlemci algıları açılan Bir Çeşit Ben her yeri incelemeye başlamıştı.

Kara Enişte düşündüğünden daha sessiz biriydi. Ve Kara Böcük ona şefkatle yaklaşıyordu. Bir Çeşit Ben feminizmin doruklarında konuşmalar yapan Kara Böcük'ün sevgilisinin yanında böyle olmasına çok şaşırmıştı. Bir Çeşit Ben, Kara Enişte'yle ne kadar çok konuşmaya çalışsa da Kara Enişte aşırı sessiz yapısıyla Bir Çeşit Ben'in sinirlerini bozmuştu. İşin daha kötüsü her "Neyse ben gideyim"den sonra misafirver halleriyle gitmesine izin de vermemeleriydi. Bir Çeşit Ben bir kez daha sessiz insanları sevmediğine karar verdi. Tabi ki bir şey demedi...

Genelde zamanının büyük bir kısmını ailesiyle geçiren Bir Çeşit Ben o akşam Hocaanım'a bir iyilik yapıp akşam yemeğini kendisi yapmaya karar verdi. Kardeşi Çirkin Kral da krep yapacaktı. Usta Çirkin Kral ve Yardımcısı Bir Çeşit Ben o akşam "Harika Makarnaları ile Enfes Krepleri"ni sofraya koydular. Bir Çeşit Ben kardeşi Çirkin Kral'la mutfakta iyi bir ikili olduklarını farketti. Ve ilerideki gelinini çok kıskandı. Kimse kardeşini alamazdı. Kafasında uzuun bir "Haaaayııııır" çınladı... Ama dışında bir şey demedi...

Sonraki gün ise olaylı çift Azrail ve sevgilisiyle buluştu. Azrail yine koca bir tartışma çıkarıp suratını asmayı tercih etti. Bir Çeşit Ben yine içinden dakikaları saydı. Ancak o gün "Bugün son görüşmemiz ayıp yaaa" diye içinden de olsa sızlanmadan edemedi. İnsanları idare ede ede sabır taşına döndüğünü hissediyordu. Yine bir şey demedi...

Herşeyi teyzesi Cadaloz'un kendisi için hazırladığı sofraya geçtiğinde unutuverdi. Tüm insanları, ayıpları, yanlışları, dedikoduları... O sofrada kendisini güvende hissettiği kocaman bir aile ve bolca dedikodu vardı. Sataşmalar yanlış anlaşılmazdı. Bir Çeşit Ben gittiği her ortamda bu rahatlığı özleyeceğini biliyordu...

22 Şubat 2013 Cuma

Bi Kızıldereli Atasözü Der ki "Aşık Olmak Kolay İlişki Yürütmek Zor"

başlıktaki gibi garip iddialarda bulunabilen Bir Çeşit Ben insanıylayız.

Bir Çeşit Ben okula gitmesine bi hafta kala arkadaşlarıyla görüşebilmeye başlamıştı. O gün sırada Azrail vardı ve inanılmaz dertliydi. Bir Çeşit Ben bir şeyler sezmiş olsa da olaya atlamamayı tercih etmiş ve sormamıştı. Çok sürmeden Azrail taşma noktasına gelen duygularını dile dökmeye başlamıştı.

Azrail'in konusu tabiki sevgilisiydi. Bir Çeşit Ben, Azrail'le ilkokuldan beri arkadaştı ve onu çok iyi tanıyordu. Azrail nolursa olsun dert yanacak bir insan değildi. Ve 4 yıldır çıktığı çocuk hakkında ufak tefek şeyler dışında hiç dert yanmamıştı. Onun hakkında konuşmamayı tercih ederdi. Ancak 4 yıl boyunca konuşmadığı ne varsa içinde damla damla birikmiş, taşma noktasına gelmişti. Bir Çeşit Ben, Azrail'in ilk defa bu kadar çok konuştuğuna şahit olmuştu. Azrail'in anlattıkları inanılır gibi değildi. Bir Çeşit Ben, çocuğu tanıyordu ve içinden böyle birinin çıktığına inanamıyordu. Üstelik çocuğun kızı ne kadar sevdiğini de biliyordu. Kimseden çekinmeden kolunu atıp sarmalayan, hep gelecekten bahsedebilen biriydi çocuk. Bu yüzden Bir Çeşit Ben içinden hep aferin derdi çocuğa...Ama Azrail
"Yok, Bir Çeşit Ben anlamıyor. Onu kıskanmadığım halde beni kıskanıyorsun diyip duruyor. En yakınımdakileri kıskandığımı sanıyor. Dert yanmaya kalksam esprilerle geçiştiriyor. Ne kadar kırıldığımı ve yıprandığımı anlamasını istiyorum. " 
dedikçe Bir Çeşit Ben onu çok iyi anlamış ancak bir şey de diyememişti.

Ancak 21 yıldır gözlem yapmaktan bir hal olan Bir Çeşit Ben biliyordu ki bazı insanlar gözlerinin önünde olup biteni göremezlerdi. İlla birinin onlara "Bak olayın özü şu, yanlış yapıyorsun" deyip kafalarına dank etmesini sağlaması gerekirdi.

O gün Bir Çeşit Ben, Azrail'in durumuna çok üzülmüştü. Anlamıştı ki aşık olmak kolaydı ama ilişki yürütmek olayın bambaşka bir yanıydı. Sadakat de, anlayış da, saygı da o kadar kolay değildi...(Evet anafikri kaptınız :p)
Yine de bu kadar seven, anlatırken gözleri ışıl ışıl parlayan birine böyle yapılmamalıydı. İkisi de arkadaşıydı ama olaya bir hakem edasıyla "Dur" demenin zamanıydı. Yanlış bir şeyler de yapmaktan çekinerek "Bir de ben konuşayım istersen Azrail'im?" diye sormuştu.

Hayatında bir kez bile iki insan arasında ne bir çöpçatanlık ne de arabuluculuk yapmamış Bir Çeşit Ben için durum zor görünüyordu. Yine de şansını denemeye karar verdi. Bir Esra Erol'dan, kapılar açılıyor diyen bir Sinan Çetin'den neyi eksikti..