25 Mart 2013 Pazartesi

Sağlığınız İçin Mesir Macunu Yiyin :p

Ketıla (kettle yazsam anlamıcaktın kabul et) su koyduğunda düğmesine basmadan kaynamasını bekleyen Bir Çeşit Dalgın Ben'le beraberiz.

Bir Çeşit Ben o gün KPS denen sınav türleri için hapşura tıksıra dersane aramakla geçirmişti. Sevdiceği Geveze ve arkadaşları Gamsız'la beraber saatlerce "Şu kadar taksit yapıyoruz, bak sınıflarımız bu kadar kişi" diye reklamları dinlediler. Bir Çeşit Ben kendini tuzağa düşürülmeye çalışan av gibi hissetti, taksitler de birer et parçası tabi..
Tek tesellisi "Biz sizi arıycaz" diyenin kendileri olması olmuştu.

Annesi Hocaanım'ın "Kızım o hastalık dinlenmeden geçmez, bak sıkı giyin, sıcak şeyler iç.. İlaçlarını aldın mı" diye tek nefeste koca bir liste oluşturmasıyla Bir Çeşit Ben haftasonunu evinde huzur içinde dinlenerek geçirmeye karar vermişti. 

Ancak her zamanki gibi çarşıya uymayan planlar peşini bırakmadı. İlk olarak Geveze ev arkadaşlarıyla haftasonu için bir piknik ayarladıklarını belirtti. Sabah erken kalkacaklarına dair talimatlarını sıraladı. Ve dediğini yapıp Bir Çeşit Ben'i içtimaya kaldırır gibi "5dakika içinde evden çık hayatım" dedi. Bir Çeşit Ben de kafasından "Emredersin Komutanııım" diye geçirdi. Ömründe hiçbir sabah 5 dakika içinde ne giyeceğine karar bile veremeyen Bir Çeşit Ben o 5 dakikada sadece yüzünü yıkayıp toniğini sürebildi. Yarım saat sonra dolmuşa bindiğinde Geveze'nin telaşlı hallerinin son bulduğunu duydu, çünkü diğerleri de Bir Çeşit Ben gibi hızlı hazırlanamamışlardı.

Uzun süren mangal sefası ile piknik adeta bir çiftler toplantısı gibi olmuştu. Sevgililerin ara sıra atıştıkları, sarıldıkları, el ele gezdikleri harika bir gün olmuştu. Bir Çeşit Ben kendini ne kadar halsiz hissetse de orda olduğu için çok mutlu ve rahat hissetmişti. Bir Çeşit Ben için huzur dolu bir gün olmuştu.

Bir sonraki gün ise yine erkenden kalkmıştı. Bu kez kızların çok ısrar ettikleri Manisa yolculuğu için.. Manisa'da 473.sü düzenlenen Mesir Macunu Festivali için Varyemez yılın başından beri Bir Çeşit Ben'e "Bu yıl gitcez bak" diyip duruyordu. Gün gelmişti. Bir Çeşit Ben önce biraz nazlanmış sonra gitmeyi kabul etmişti. Gitmeden önce Varyemez'in oda arkadaşı Bir Çeşit Ben'e gerekli uyarıları vermişti:
"İnsanları deli sanacaksın..Mesir macunu paketlerle cami ve balkonlardan atılıyor, insanlar da onları alabilmek için şemsiyeleri açıp ters çeviriyorlar,hatta birbirlerinin üzerine atlıyorlar.Sakın yere düşen macunu almaya çalışma ezilirsin!" 

 Bir Çeşit Ben, Manisa'ya indiğinde gördüğü kalabalık üzerine neden uyarı aldığını anlamıştı. İnsanlar akın akın bir yöne doğru yürüyorlardı. Trafik kapatılmıştı. Dükkanlarda mesir macunu satılıyordu. Bir çeşit bayram havası vardı. Bir Çeşit Ben bu havadan çok etkilenmişti. İnsanların yüzlerce yıldır süren bir gelenek için böylesine hevesle uğraşması çok hoşuna gitmişti.
Manisa'da 473 yıldır şenliklerle halka saçılan mesir macununun tarihçesi şöyle:
“Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim'in eşi, Kanuni Sultan Süleyman'ın annesi Hafsa Sultan, Manisa'da hastalanır. Hastalığına çare bulunamayan Sultan'ın yaptırdığı Sultan Camisi Medresesi'nin başına getirilen Merkez Efendi, bitki ve baharat karışımından oluşan macun hazırlar. 41 çeşit baharat karıştırılarak hazırlanan macunu yiyerek sağlığına kavuşan Hafsa Sultan, diğer hastalara da macunun verilmesini ister. Halktan gelen isteğin artması üzerine kağıtlara sardırılan macunun Sultan Camisi'nin kubbe ve minarelerinden saçılmasını buyurur. Halk, her yıl nevruzun kutlandığı 21 Mart'ta Sultan Camisi'nin önünde toplanır. Böylece Manisa Mesir Macunu Festivali doğar.”
Hoş kokulu ve lezzetli mesir macunu, halk arasında iştah açıcı, kan dolaşımını düzenleyici, yorgunluğu giderici, hormonları çalıştırıcı özellikleriyle talep görüyor.
Mesir macununun yapımında zencefil, zulumba, kremtartar, kişniş, kebabiye, havlican, Hindistan cevizi, anason, yeni bahar, hıyarşembe, çam sakızı, zafiran, tarçın, udülkahır, çöpçini, hardal, eskir, karanfil, çivit, meyan balı, tiryak, sarıhelile, raziyane, kimyon, zerdeçal, tarçın çiçeği, karabiber, çörek otu, darıfülfül, ravent, limon tuzu, kakule, şamlı, vanilya, şeker, günbalı, Hindistan çiçeği, limon kabuğu, galanda, tekemercini tohumu, portakal kabuğu kullanılıyor.
Mesir macununun en ağır hastalıklara şifa verdiğine, bu macundan tüketenleri o yıl yılan sokmayacağına, yiyen genç kızların evleneceğine, çocuğu olmayanların ise doğum yapacağına inanılıyor.


Alana vardıklarında balkonlarda değişik kıyafetli hocalar vardı. Sonra bu hocalar işaretin gelmesiyle ellerindeki çuvallardan mesir macunu atmaya başladılar. Bir Çeşit Ben ne olduğunu anlayamadı bile. İnsanlar yardım paketi alan açlardaki iştahla mesir macunlarını yakalamaya çalışıyorlardı. Bir Çeşit Ben gülme krizine girdi. Boyunun kısalığı yüzünden ne kadar şanslı olursa olsun mesir macunu alamayacağını düşündüğünden uğraşmıyordu bile..İnsanları izlemek ona yeterince komik geliyordu. Sonra bir ara kafasına bir şeyin çarptığını hissetti ve canının acısıyla kafasını çevirdi. Yandaki adamın kolunda bir mesir macunu duruyordu. "Uff bu ne yaa kafama çarptı" diye sızlanıyordu ki amca haline gülüp "Alsana sana geldi o" dedi. Bir Çeşit Ben'in yabancı olduğunu anlamıştı. 

İzdiham bittiğinde kızlardan sadece Bir Çeşit Ben mesir macunu almıştı. Ordaki halk bunun şans olduğuna inanıyordu. Daha sonra Bir Çeşit Ben'e şehri gezdirdiler. İnanılmaz güzel ve yorucu bir günden sonra Bir Çeşit Ben haftaiçi okula gitmediği günlerde dinlenme kararı almıştı...

23 Mart 2013 Cumartesi

Bu Kavgalar Boşuna Le Bu Kavgalar Boşunaa

Bir Sörvayvır Efsanesi Daha
Survivor denen garip yarışma bilmem kaçıncı kez başlamış bulunmakta tv sevenler.. Hayatımda belki iki bölümünü seyrettiğim bu program hakkında yazmadan edemeyeceğim :)

Yine bir ünlüler adası bir de gönüllüler adası var elimizde. Ünlülerde Ümit Karan ve Dağhan Külegeç dışında bir kişi bile ünlülükten nasibini almamış.Yani tanımıyorum :) Yamuk ağzıyla Kavak Yelleri'nde bir ölüp bir dirilen Dağhan sempatik halleriyle programa ayrı bir can katmış.
Bir de her iki adaya da yabancı bayanlar alınmış. O garibimler de kime laf yetiştirecekse...Dertlerini anlatmak için işaret dilinden falan yararlanıyorlar.

Ama asıl bahsetmem gereken kişi Gönüllülerden Duygu.. Televizyonu açtığım anda önündeki gruba "Her oyunun hesabını benden çıkarıyorsunuz!" diye bağıran haliyle karşılaştım ilk önce. Sonra ağlayan bir Fatmagül girdi kadraja. Meğersem onu da Duygu ağlatmış orayı kaçırmışım. Duygu durmak bilmedi. Mustafa denen sarışın ve saftirik görünümlü çocuğa bağırıp durdu. O da alttan alıp duruyordu. Duygu her lafı üstüne alınıp bağırmaya devam etti. Mustafa'yı ağlattı. Mustafa da ağlamayı gururuna yedirememiş olsa gerek "Defol ya germe bizi" diye bağırmaya başladı. Sonra bir ara "götürün şunu burdan" dedi bir tanesi. Aboo sen misin bunu diyen.. Duygu kuyruğuna basılmış kedi gibi yine başladı "Sen kimsin de bana böyle dersin?!" diye. Gider gibi olurken geri döndü grubun yanına. Fatmagül de "Yine geliyor bu kadın ya" diye köyün delisinden şikayet eder gibi sızlandı..(Bu benim gülme krizine girdiğim andır)

Sonra Duygu kenara çekilip olanlar hakkında röportaj vermeye başladı. Ve ilk defa suçu kendinde buldu :
"Sinirlerim çok bozuldu. Daha önce hiç davranmadığım şekilde davranıyorum" 

E anacım madem bunu biliyon niye millete de öyle demiyon diye isyan etmeden duramadım.

Sonra Bozok denilen dağ adamı kılıklı adam Duygu'nun sesine dayanamaz hale gelip ortamı bi geriverdi.Duygu da damardan girmeye çalışıp
"İşte tartışmalarımız hep böyle çıkıyor. Benle uğraşmayın, ben zaten gitcem" dedi. Bozok'sa kati kanaatini söyleyip
"Gerizekalısın sen..Evet gerizekalısın" diyordu.

Survivor harika gerilimleriyle beni güldürmeyi başardı. Açken insanlar benim gibiler aslında. Bu gerilimlerin hepsi açlıktan yani. Zaten onlar da durmadan "Biz çok açız.Modum düştü modum çıktı" diyip duruyorlar. Ben bu gerilime bayıldım yaa :)

22 Mart 2013 Cuma

Hastalık Kol Geziyor Yine Bademciklerde

Sıkıldım sıkıldım diye türküler yakan Bir Çeşit Ben insanının nidasını ilahi güçler duymuştu. Allah'ın sopası yok ki denen sözün aksine Allah'ın sopası Bir Çeşit Ben'e hiç beklemediği anda çarpıverdi.

Bir Çeşit Ben uzun zamandır Varyemez'le bağlarının koptuğunu hissediyordu. Varyemez beklemediği hatalar yapmıştı ve Bir Çeşit Ben kendisi için kolay olmasa da ondan kopması gerektiğini düşünmüştü. Bir Çeşit Ben'in kafasından bir sürü senaryo geçiyordu. İnsanları silip atmak onun için normal bir insandan daha zordu. Günlerce huzursuz huzursuz dolandı. Rüyalarında Varyemez'i gördü durdu.. En son Varyemez onla konuşmak için onu adeta alıkoydu.Bir Çeşit Ben de mecbur konuştu. Varyemez için ne düşündüyse açık açık söyledi. Onu bir anda affetmesinin zor olduğunu belirtti..Ama konuştuktan sonra rahatladığını da hissetmişti. Varyemez mesafeler açtığını kabul etmiş ve hatasını anlamıştı. 

Sıkılmalarına çare bulamayan Bir Çeşit Ben soluğu yine Geveze'sinin yanında almıştı.Ve o gece Bir Çeşit Ben sıkıldım dediğine diyeceğine pişman oldu. Bir kaç gündür yutkunamıyordu ve bu yüzden uykusuzluk çekiyordu ancak yine dikkate almamıştı. Nasılsa geçerdi. Yataklara düşene kadar hastalıkla inatlaşma geleneğine yine uymuştu. 

Ancak o gece sesi giderek ton değişimi yaşamış ve viyaklama halini almıştı. Sevgilisinin (ev)Daşları ona bir çeşit soytarı muamelesi bile yapmışlardı. Yine de haline acıyan Aile Reis'i ona koca karı ilacı hazırlamayı ihmal etmemişti. Zencefil tozu,limon ve sıcak suyla hazırladığı karışım Bir Çeşit Ben'e kötü kokusuyla masallardaki sihirli zehirleri hatırlatmıştı. Karışımı içtikten sonra boğazındaki yanmaya midesinde oluşan bir bulantı eşlik etti. Aile Reis'i onu uyarmıştı "Birazdan uykunu getirir." 

Dediği gibi Bir Çeşit Ben'in bir saate kadar göz kapakları isyana gelip kendiliğinden inmeye başladı. Ancak midesindeki bulantı ve yutamadığı ağız sıvıları (bu kadar da kibarız :p) onu bir türlü uyutmamıştı. Halsiz hissediyordu.. Geveze'ye şikayetlerini sıradığı anda Geveze onu alıp telaş içinde hastaneye götürdü.

Apaçi bir hemşire Bir Çeşit Ben'e Allah yarattı dememiş iğneyi batırıvermişti. Yağmurlu  bir havada motorla dönen çift için Sevgilisinin Daşları geçmiş olsun dilediler. O gece Bir Çeşit Ben, Geveze'ye karşı çok mahcup hissetti. Ve bir kez daha onun varlığı için içinden şükretti...

20 Mart 2013 Çarşamba

Biri De Çıkıp Demiyor Ki Çok Sıkıldım

Sosyal paylaşım sitelerinde paylaşılan fotoğrafları ileri geri şeklinde oynatarak yüz ifadelerindeki farklarla eğlenecek kadar işsizleşen Bir Çeşit Ben insanıylayız..

Bir Çeşit Ben'i günlerdir bir sıkıntı bulutu sarmıştı. İçinden hiç bir şey yapmak gelmiyordu. Her şeye alınıyor, herkesi tersliyordu. İnsanlarda eskiden küçük saydığı hatalar gözünde büyüyordu. Tek sorun aynı yerler, aynı kişiler ve aynı şeylerdi. Ne yapması gerektiğini bilemedi. Kime derdini anlatsa "Sen bi Aydın'a git en iyisi" diyordu. Ama insanlar ve olaylar üstüne geldiğinde kaçmak da içine sinmiyordu.
Ne yapabilirdi ki; Her zamanki gibi durdu ve geçmesini bekledi...


12 Mart 2013 Salı

Evet Bisiklet Kiraladık Ama Sor Bakalım Ne Haldeyiz

En basit grip hastalığında bile sinir küpüne dönebilen çeşit insan Bir Çeşit Ben'in hayatındayız.

Bir Çeşit Ben o gün Geveze tarafından bisiklet turuna davet edilmişti. Ancak havasına ve kızına güven olmayan güzel şehir İzmir için bir gün sonrasına bile plan yapmak imkansızdı. Bir Çeşit Ben havanın güneşli olması için tüm totemlerini yaptı, "Allah'ım yarın güneşli olsa senin için bir fark etmez yap bi güzellik" şeklindeki saçma düşüncelerini sıraladı.

Sabah Bir Çeşit Ben'i Geveze panik halinde uyandırdı. Bir Çeşit Ben ne kadar gitmek istiyor olsa da sabahın bir köründe, millet sıcacık yataklarındayken gitmeye çok üşenmişti. Sonra Geveze'nin arkadaşı Sudan Korkan Kaptan'ı aradılar. Sudan Korkan Kaptan ve Mühendis, Geveze'nin geçen seneden yurt arkadaşlarıydı ve Geveze onlara çok düşkündü. Bir Çeşit Ben, Sudan Korkan Kaptan'la ilk tanıştığında nedense ona soğuk gelmişti.Ve Sudan Korkan Kaptan'ın kendisini sevmediğini düşünmüştü. Ancak sonradan ona alışmış ve yanlış düşündüğünü farketmişti. Mühendis ise Sudan Korkan Kaptan'a göre daha sessizdi. Ancak beklenmeyen zamanlarda yaptığı esprilerle herkesi güldürmeyi başarıyordu.

Sudan Korkan Kaptan da aynı Bir Çeşit Ben gibi gitmeye üşenmişti ve yaptığı araştırmalarla gün içinde havanın sağanak yağışlı olacağını savunuyordu.

Bütün endişelere rağmen Bir Çeşit Ben, Geveze, Sudan Korkan Kaptan ve onun sevgilisi Marul'la buluşmak üzere alelacele yola çıktılar. Bir Çeşit Ben'in ağırkanlı ve uyuşuk hallerine karşılık Geveze tezcanlıydı. Bir iş yapılacağı zaman Bir Çeşit Ben'i "Hadi kalk kalk" diyerek harekete geçiriyordu. Bir Çeşit Ben'e bu durum oldukça büyük bir fırsat gibi geliyordu.

"Hava yağacak, yağmayacak" iddialaşmalarıyla bisikletlerini aldılar. Oldukça eski olan bisikletleriyle yola çıktılar. Ancak hevesleri çabuk kurudu. Sakin sakin başlayan yolculukları arka taraflarında oluşan ağrılarla yorucu hale gelmeye başlamıştı. Yolda gören insanlar "Ayy ne güzel tam bisiklet havası aslında" ya da "Bakar mısınız bisikletleri kiraladınız mı" diye tepkiler verdikçe Bir Çeşit Ben'in kafasında "Gel sen ne çektiğimi bir de bana sor" diye şarkılar çalıyordu.

Bir ara bisiklet olayına ara verip bir kafeye geçtiler. Mühendis, Marul, Sudan Korkan Kaptan üçlüsü  İnciraltında'ki ünlü denizaltı müzesini gezmeye geçtiler. Geveze ve Bir Çeşit Ben de daha önce gezdiklerinden kendilerini kıyasıya bir tavlaya vermeyi tercih ettiler. Tavla bittiğinde ise  her şey yine saçma bi hal almıştı. Geveze bir an içindeki Ego'yu dışarı çıkarıp saçma tepkiler verdi. Durum karşısında şaşalayan Bir Çeşit Ben öfkeden napacağını bilemedi. Ne olduğunu bile anlamamıştı. Sadece orda bulunmak istemiyordu. Bir Çeşit Ben'in huyu buydu. Öfkelendiğinde ya o ortamdan hızlıca uzaklaşırdı ya da öfkeden gözleri yaşarana kadar içindekileri dökerek konuşurdu. Geveze'yle gerginleşince de oradan ışınlanabilmeyi can-ı gönülden istemişti. 

Sonradan Geveze'nin arasıra böyle garip şeyler söylediğini düşünüp kendisini sakinleştirmeye çalıştı. Hem insanlara da ayıptı. Onların ne suçu vardı da ortamı gerginleştirecekti ki.. Böylece Geveze'yi bir kez daha affediverdi. Zaten bisiklet sürerken her geride kalışında Bir Çeşit Ben'i bekliyordu, iyi olup olmadığını soruyordu. O kadar kusur kadı kızında da olurdu falan filan...

Bisiklet turları bittiğinde hepsi çok rahatlamışlardı. Oturan yerleri inanılmaz derecede ağrıyordu ve çok yorgunlardı. Ancak Bir Çeşit Ben bu kadar eğlendiği bu insanlar arasında gerçekten güzel bir gün geçirdiğini düşündü. Onların birbirini ezmeye bile çalışmayan, saf hallerini çok beğenmişti. Ama dahası Geveze'nin Bir Çeşit Ben'i arkadaşlarıyla planlarına dahil etmesi Bir Çeşit Ben'e bir first lady mutluluğu vermişti...

Sonraki gün ise "Rüzgar aldım sallanıyoruuuum" modlarında ağır bir gribe merhaba dedi. Yine gribi reddeddi. Yine yataklara düştü. Yine Evdaşları ona zorla haplar verdi. Yorgun ama huzurluydu....

7 Mart 2013 Perşembe

NIVEA yürekleri ağza getiren bir şakayla yeni Stress Protect deodorantı tanıttı

Havaalanında yaşanabilecek en büyük terslik veya en korkutucu deneyim ne olabilir dersiniz? Uçağınızı kaçırmak mı, bavulunuzu kaybetmek mi yoksa hava koşullarından dolayı günlerce havaalanında kalmak mı?

NIVEA, yolcular üzerinde uyguladığı Stres Testi’yle, onlara soğuk terler döktürmüş ve yeni Stress Protect deodorant için eğlenceli bir viral reklam hazırlamış. Videoyu izleyenler, en stresli deneyimlerini #StresTesti etiketiyle Twitter’da paylaşmaya başlamış bile.


 Şubat ayında dünya çapında 5 milyondan fazla izlenme ile en çok paylaşılan viral videolardan olan Stres Testi, NIVEA’nın yeni ürünü Stress Protect deodorantı tanıtıyor. Videoda, farklı insanlar havaalanında uçaklarının kalkmasını beklerken, bir anda tehlikeli bir kaçak olarak arandıklarını öğreniyorlar ve ne yapacaklarını şaşırıyorlar.

Günlük hayatımızda karşılaşabileceğimiz heyecan, korku, stres gibi duygu değişimlerinin neden olduğu terleme ile yeni NIVEA Stress Protect deodorantın ne kadar iyi başa çıktığını, esprili bir dil ile anlatan videoyu izleyince, soğuk terlere karşı önlem almanın önemini kesinlikle hissedeceksiniz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

3 Mart 2013 Pazar

Bir Otobüs Çilesi Daha

"Nerde bıraktım kalbimi acaba..Ah nerede vah nerede" cümlesindeki koyu yazılmış kelimenin yerine sahip olduğu tüm eşyaların yazılabileceği dağınık insan Bir Çeşit Ben'le beraberiz.

Bu cümleyi okumaya üşenmediysen seni tebrik ediyor yolculuğumuza seninle devam ediyoruz ;)

Bir Çeşit Ben o sabah "Korkunç Sabahlar Var Hayatta Vol:2" çekimlerine girmişti. Üzerine ölü toprağı atmışlar hatta çiçek dikmişlerdi. Yerinden kalkamadı. Evde tek başınaydı ve günün ilk konuşmasını alarma "Bu kadar erken çalmak zorunda mısın?" şeklinde şizofrence bir şekilde yapmıştı.

Yapması gereken bir çok iş vardı. O gün yolculuk vardı. Yolculuk demek Bir Çeşit Ben için eşyalarını kaybetmesi, Hocaanım'a sorup bıkmadan usanmadan "Nereye koyduysan ordadır" cevabını alması demekti.

İlk önce hastaneye gidip bayık gözlü, soğuk nevale cüce hanımdan lenslerini alması gerekiyordu. O lensler için kadınla resmen söz düellosuna girmişti. Koskoca hastanede post makinası yoktu... Bir Çeşit Ben çeşitli damardan girme, sinirlenme ve vurdumduymaz davranma taktikleriyle lenslerin parasını takside bağlamıştı. Eskiden olsa kibar kibar "peki" dicek olan Bir Çeşit Ben yılların onu çirkefleştirdiği gerçeğiyle yüzleşmişti.

Hastaneden çıktığında uykusuzluk ve sinirle hızlı hızlı yürüyordu. Birden kuaföre gitmesi gerektiğini hatırladı. Otobüse bindi.. Her zaman gittiği kuaföre acele bir şekilde girdi. "Merhabaa" dediğinde farketti ki yıllardır yollarını eskittiği kuaförü artık o kuaför değildi. Kuaförü el değiştirmişti. Ve içeride biscolata erkeği olmaya aday gösterilecek uzun boylu, kumral bi nimet... Erkek kelimesi onun için yanlış olurdu. O Allah'ın hobi diye yarattığı bir şeydi..

Saçlarını ordaki kızların kesmesini bekleyen Bir Çeşit Ben kızlara doğru dönüp "Kesim" istediğini söyledi. Kızlar Bir Çeşit Ben'i kesim için hazırladı. Ve o uzun boylu, heykelimsi kişilik Bir Çeşit Ben'in saçlarını kesmeye başladı. Bir Çeşit Ben o an nefes bile alamadı. Konsere gidip de hayranı oldukları sanatçıya bağıran kızlar gibi çığlık atmamak için kendini zor tuttu. "Aman Allah'ımmm bu yaratık benim saçlarımı kesiyor..Vay canınaaaa" Tüm uykusuzluğu giden Bir Çeşit Ben'in heyecanı çenesine vurmuştu. Kuaförden çıktığında günü güzel geçmeye başlamıştı.

Otobüs yolculuğu ise hayatın sillesi gibiydi. Hayat ona "Bu kadar heyecan sana yeter" demişti. Hatay'dan çıktıkları anda Bir Çeşit Ben'in ağzı ve elleri kurumaya başlamıştı.Hava değişiminin bu kadar çabuk olanına hiç rastlamamıştı. Bir-iki kere muavinden su istedi. Ancak susuzluğu bir türlü dinmiyordu. Kendini fen dersinde difüzyon-osmoz konularında kullanılan salatalık gibi hissetti. Dudakları ve elleri büzüşüyordu. "Bi gram daha suu" diye yalvarmamak için kendini zor tuttu.

İzmir'e vardığında otobüs çilesinin bitmesine çok sevinmişti. O kadar zamandır geçirdiği en kötü yolculuktu. Ne uyuyabilmişti ne de izleyecek bir yol vardı. Sıcaktan ve kurumuş ellerden oluşan yolculuğuyla İzmir'e bir kez daha merhaba dedi...