26 Kasım 2012 Pazartesi

Kıranlar Dökenler İçine Atanlar Var

Trafikte son hız giden dolmuşlarla bir çeşit adrenalin yaşayan ve lunapark eksikliğini onlarla dolduran Bir Çeşit Ben insanıylayız..

Bir Çeşit Ben o iki haftayı sınavların etkisinde geçiriyordu. Hayatı hızlıca ve farkında olmadan geçiyor gibiydi. "Sınavdan önce" ve "sınavdan sonra" diye iki ayrı fotoğrafını çeken biri olsa kesinlikle 77 fark bulabilirdi. 
PDR sınıfı o iki hafta kamyon çarpmışa dönmüş bir çeşit çökmüşler sınıfıydı.


O ara Bir Çeşit Ben ise sınavların verdiği yetkiye dayanarak son derece huysuzdu. Alınıyor, kırılıyor, bağırıp çağırıyordu. En kötüsü ise ağır laflarıydı. Bir Çeşit Ben öfkelendiğinde gözü dönenlerdendi ama garip bir şekilde konuşurken en can alıcı noktadan da vururdu. Sonrasında ise "Sarhoştum hatırlamıyorum" durumunda kendini özür dilerken bulurdu. Öfkelenip ne dediğini bilmeyen insan değildi zararlı insan.. Öfkelendiğinde mantıklı şekilde can yakandı. O insanın "inan sinirden söyledim"leri telafi için yetersiz kalırdı. Gönül almak extra çaba, extra yerin dibine girmek demekti. 

O gün aynı durumu Gezgin Çocuk'ta yaşamıştı. Bir Çeşit Ben bir şekilde Gezgin Çocuk'u kendine benzetirdi. Sürekli inatlaşırlar, ukela (evet evet ukela.. kabul et kulağa daha hoş geliyor) bir şekilde bilgilerini yarıştırır, gezmeye bayılır, çok güler, canları sıkıldığında içlerine kapanırlardı. Ancak o gün bir şekilde ikisi de kendilerince hassas zamanlar geçirdiklerinden kırıp geçirmişlerdi. Herşey Bir Çeşit Ben'in garip alınganlığıyla başlamış sonrasında alınganlık öfkeye dönmüş...öfke anında bir sürü şey söylemiş ve bir şekilde Gezgin'in canını acıtmayı başarmıştı.

Süt dökmüş kedi gibi köşesine siniveren Bir Çeşit Ben'in hayatta en beceremediği şeyse gönül almaktı. Ancak Gezgin çocuk başkaydı. En kırılmayacak insanlardandı. Dayanamadı özür dilemeye gitti. Gezgin "özür sevmiyordu, sadece mutsuz bir dönemdeydi ve Bir Çeşit Ben en can alıcı noktadan vurmuştu." 
Bir Çeşit Ben bir şey demedi. Kafasından bir sürü şey geçti ama sustu. Zamanla düzeleceğini umut etti. 

Onun dışında Bir Çeşit Ben aşırı derecede sıkılıyordu. Varyemez'le Betelesi'yle ve Evdaşlarıyla bir türlü konuşamıyordu. Herkeste bir sınav telaşı vardı. 

Ama daha da can sıkıcı olan Varyemez Pembe Kafa'nın dertlere kalmış halleriydi. Varyemez bilindik anlamda içine kapanmıştı. Bir Çeşit Ben'e hiç bir şey anlatmıyor, onla görüşmüyordu. Mesajlaşmaları oscarlık oyuncu niteliğinde geyiklerle sürse de günlük hayatta yüzündeki ifade için en doğru arka fon müziği "Dertler Derya Olmuş Ben de Bir Sandaaaal"olurdu... 

Bir Çeşit Ben'in en zor günlerinde yanında olan insanın, kendisine hiç yardım edilmesine izin vermemesinden dolayı çok canı sıkılıyordu. Varyemez'in derdini biliyordu. Tek sorun derdini azaltmak için yanında olmasına izin vermemesiydi. 

Bir Çeşit Ben napacağını bilemedi. Sadece not çıkarma bahanesiyle masasına oturduğunda bunları düşündü durdu...

22 Kasım 2012 Perşembe

Büyüdük Büyüdük Sınıfla Büyüdük

Acıktığında sıradan çinko karbon pil gibi bitiveren Bir Çeşit Ben insanıylayız.

Sınav dönemine hızlı bir giriş yapan ve kamyon çarpmışa dönen Bir Çeşit Ben için günler hızlı, rutin ve ders yoğunluklu geçiyordu. Kafasında sadece bir sonraki günün sınavını nasıl atlatacağı vardı. Ancak bu sınav yoğunluğunda insanlar yine bir konuya dikkatini çekmişlerdi: Herkes değişiyordu!

Okulun ilk yılı "Acaba hangi kıza yazsam?" ya da "Kızııım ben ona aşığım, o başkasına" kafasındaki PDR sınıfı 3. yılına girmişti. Giyimler, kuşamlar, konuşmalar, tripleşmeler, gruplaşmalar... Ama en önemlisi de yüzler değişmişti. İnsanlar büyüyorlardı.

O gün Bir Çeşit Ben okula Üçgenle gitti. Üçgen 2 sene boyunca iri yarı, göbekli gezen ancak ikinci senenin sonunda bir anda vücut yapan bir çocuktu. Ondaki değişim herkesin dilindeydi. Çocuk evrimin kesin kanıtıydı. Bir Çeşit Ben daha önce onunla hiç konuşmamıştı. O günse okula giderken karşılaşıp kendilerini uzun bir sohbetin içinde buldular. Üçgen aslında insanların düşündüğü gibi hırs yapıp da vücut yapmadığını açıkladı Bir Çeşit Ben'e. Spor yapmayı seviyordu ve evde kendi kendine yapmıştı o vücudu. Öyle spor salonlarında günlerini harcamamıştı. Bir Çeşit Ben o an kendini magazin muhabiri gibi hissetti.
"Evde vücut yapmıııııış.." ardından bir "aaa" sesi...

Bir de Üçgen'in arkadaşı Dağınık vardı. Dağınık ilk sene bir çeşit ayyaştı. Okula geldiği görülmezdi, geldiğindeyse saç baş dağınık bir halde dersin ortasına paldır küldür dalar herkesin suratında bir sırıtmaya neden olurdu. Ders aralarını iple çeker, sigarasını sömürürdü. Bu sene en büyük değişimlerden biri de Dağınıkta olmuştu. Dağınık ikinci senenin son dönemlerinden itibaren derslere düzenli girmeye, kıyafetlerine çeki düzen vermeye başlamıştı. O gün Bir Çeşit Ben, Üçgen'le bu konuda da konuştu. Dağınık'ı ciddi anlamda toparlayan Üçgen'di ve bu Bir Çeşit Ben'e göre harika bir fedakarlıktı.

Onun dışında sınıftaki insanlar artık ilişkilerine daha ciddi bakmaya başlamışlardı. Kızlardan kız beğenemeyen, önüne gelen yazma tarzında takılan Oynak bile artık adam akıllı bir ilişki istiyordu. Aşk acılarından yorulmuş, hayatının bir raya oturmasını istemeye başlamıştı. Arkadaşlık ilişkilerinin bile daha sağlam olmasını istiyordu. Onunki de büyük değişimler içindeydi.

Bir Çeşit Ben için değişim beklediği asıl önemli kısım ise sevgilisi Geveze'deydi. Geveze de Dağınık gibi içki-sigara olaylarından uzak durarak Bir Çeşit Ben için değişmeye söz vermişti. Bir Çeşit Ben, Geveze'nin toparlanması konusunda fedakarlık yapabileceğinden emindi. Ama nasıl davranması ve ne kadar müdahale etmesi konusunda emin değildi. Geçmişte de bu konular Geveze ve Bir Çeşit Ben için büyük sorunlar yaratmıştı. Geveze, Bir Çeşit Ben' e "Herşeyime karışıyorsun, sigarama karışıyorsun, bunu yapıyorsun şunu yapıyorsun" diye açmıştı ağzını yummuştu gözünü. Bir Çeşit Ben bu kez böyle şeylerin yaşanmaması için elinden geleni yapmaya kararlıydı.

Bir Çeşit Ben sınıftaki değişimlere bakınca kendisinin değişip değişmediğini merak etmişti. Gerçi artık daha güçlü hissediyordu. Ama yine de bilemedi... 

16 Kasım 2012 Cuma

Sınavlara Hormon Tepkisi

Sınav zamanı yaklaştıkça "Yusuf / Yusuf Kardeşlerle" dolaşan Bir Çeşit Ben insanındayız...

Çoğu üniversite öğrencisi gibi Bir Çeşit Ben'in de kabusu olan sınav zamanları kapıları zorlamaya başlamıştı. Hayatının hiç bir döneminde dersleri çok fazla önemsememiş olan Bir Çeşit Ben için bu zamanlar daha zor geçiyordu. Çünkü Bir Çeşit Ben tatilde oy bekleyen milletvekili gibi;
"Sevgili ailem, çok değerli arkadaşlarım sizlere tavan yapmış notlarla geleceğiiim. Benle gurur duyacaksınız!" vaatlerinde bulunurken...

Sınav zamanlarında bu vaatler kayboluyor ve bir çeşit müneccim ortaya çıkıyordu.
"Not toplamalıyım. Hissediyorum bu dersten kalıcam hissediyorummm!"

Sınavların yaklaşmasının yanı sıra Bir Çeşit Ben için sorumluluklar ve kısa süreli yolculuklar da sona ermiyordu. O haftasonu için de Bir Çeşit Ben'e Aydın yolları görünmüştü. Akraba ısrarına katlanamadığı için aniden gitmeye karar verdiği Aydın daha gitmeden onun için eziyet olmuştu. Arkadaşları, ailesi, çevre alemde kim varsa hepsi bu yolculuğa tepki göstermişti. Bir Çeşit Ben napacağını bilemedi ama yine de gitti. Aydındaki akrabalarının Maviş bebeği dışında her şey çalışmaya uygun şarttaydı nasılsa.


Bir Çeşit Ben için sınavlar fizyolojik olarak da etki yaratıyordu. O günlerde Bir Çeşit Ben üzerinde aşırı bir sinir, aşırı bir alınganlık ve ani öfkelenmeler baş göstermişti. Durmadan yediği çikolatalar da cabasıydı. Bir Çeşit Ben ki bir çeşit reglimsi kız, bir çeşit hamile, bir çeşit menopozumsu kadın olmuştu.  Hormonları sanki horon çekiyordu. O gün çok sevdiği Betelesine bile alınıvermişti. Halbuki Betele "Üniversiteden sonra da mutlak görüşülecek" kategorisine koyduğu nadir insanlardandı. Sonrasında dayanamamış Betelenin eşyalarını verme bahanesiyle barış çubuğunu yakıvermişti.


Sınavlar yaklaşıyordu ve Bir Çeşit Ben o girmediği derslerde görmediği dersler için ecel terleri döküyordu.
Almaktan korktuğu kararlar ve başka ne varsa herşeyi sınavlardan sonraya bıraktı. Utanmasa bir de vasiyet yazacaktı. Gelecek günleri sabırsızlıkla beklemeye başladı. 

12 Kasım 2012 Pazartesi

Ne Attınız Nan Bu Kasımın İçine

Gezelim görelim olayını abartıp seyahat firmalarından aile sıcaklığı duymaya başlayan Bir Çeşit Ben insanıylayız.

Bir Çeşit Ben için günler düşündüğünden daha hızlı geçiyordu. Bir Çeşit Ben artık düşünce insanı olmaktan kilometrelerce uzaktı. O artık akışına yaşıyordu. Günler hızlı, yoğun ve hayal edemeyeceği kadar güzeldi...

Bir Çeşit Ben ve ikinci baharı Geveze o haftasonu ayrı ayrı tatiller yaptılar. Geveze, 10 Kasım Atatürk'ü Anma Törenleri için piyangodan çıkmışçasına bulduğu Ankara gezisine katıldı. Bir Çeşit Ben, Geveze adına çok sevindi. Çünkü o havayı solumanın, Atatürk'ü orada anmanın bambaşka bir şey olduğunu tahmin edebiliyordu.

Bir Çeşit Ben ise taa ortaokuldan arkadaşı Esmer Güzeli'nin yanına Muğla'ya gitti. Fakat şans yüzüne önce gülüp sonradan maskesini çıkarmıştı. Grip virüsleri o güzel tatilde yanından bir saniye olsun ayrılmadı. Yine de Bir Çeşit Ben olabildiğince Muğla'nın tadını çıkarmaya çalıştı. Önce Esmer Güzeli'nin arkadaşlarıyla tanıştı. Gıcık Sülo, Gizli Karizma Ali, Kurbatımsı Zeliha, Asabi Ali Rıza... Hepsi Bir Çeşit Ben'le özel olarak ilgilendiler. Sülo'nun gıcıklıkları bile bir süre sonra Bir Çeşit Ben'i çok eğlendirmeye başladı. Bir Çeşit Ben çabucak kaynaştığı ortama bayıldı.

Sonraki gün Esmer Güzeli, Bir Çeşit Ben'i Akyaka'ya götürdü. Akyaka, Bodrum'un gürültüsüz versiyonu gibiydi. Tek katlı, beyaz evler, dağ boyu uzanan orman Bir Çeşit Ben'i büyüledi. Akyaka'nın ortasındaki Azmak Nehri ise başka bir güzeldi. Bir Çeşit Ben fotoğraf mı çekse etrafı mı izlese karar veremedi.  Ama bir şekilde tilki misali buralara tekrar geleceğini hissedebiliyordu.

Bir Çeşit Ben döndüğü gün soluğu Geveze'nin yanında aldı. Onu çok özlemişti. Tüm gün yemekler yaptılar, mutfağı temizlediler, ev arkadaşı Gezgin Çocuğu unutmayıp onunla şakalaştılar, alışveriş yaptılar.. Hatta günün sonunda Bir Çeşit Ben ilk defa Geveze'nin önceki yıl yurt arkadaşı olan Konyalı ile tanıştı. Kısa bir tanışma olsa da Bir Çeşit Ben, o akşam Geveze'nin hayatında ciddi bir yerlere oturduğunu kesin olarak anladı. Geveze adeta Bir Çeşit Ben'in üzerine titriyordu ve bu Bir Çeşit Ben'i çok mutlu ediyordu. Bunları hayal bile edemezdi ama yaşıyordu. Bir Çeşit Ben içten içe kerametin Kasım'da mı olduğunu soruyordu. Sanki biri bu ayın içine özel bir şeyler katmıştı. Arkadaşlarının, sevgilisinin, olayların bu kadar güzel gitmesinin başka nedeni olamazdı. Bir Çeşit Ben o akşam nazar değmemesi için nazar boncuğumsu bir şeyler almaya karar verdi. Günler hep böyle geçebilir miydi?

8 Kasım 2012 Perşembe

İkinci Şans Var mıdır Yok mudur Yenilir İçilir mi?

Kaçak UEFA maçının yabancı dilde olduğunu öğrenip "Altyazı yok mu peki?" diye sorabilen çeşit insan Bir Çeşit Ben'leyiz..

Bir Çeşit Ben için bayramdan sonra gelişmeler beklenmedik yönde ilerlemeye devam etti. En son eski sevgilisi Geveze, Bir Çeşit Ben'e bir süpriz yapmış, geçmişte Bir Çeşit Ben'in canını acıttığı için özür dilemişti. Ancak ileriye dair bir şey konuşmamışlar, "Arkadaşım ol yeter, böylesi daha güzel" modlarında takılmışlardı. 

Her zaman olduğu gibi evdeki plan çarşıya uymamış, kader ağlarını örmüştü. Bir Çeşit Ben o akşam   Evdaş, Varyemez, Varyemez'in XL sevgilisi, Çinçin, Gezgin Çocuk, Dağ Adamı Kılıklı ve Geveze bir kafede toplanmışlardı.Herkesin ayrı bir derdi vardı. Varyemez o aralar kendisine büyük gelen sevgilisinden kopmanın yollarını arıyordu. Biraz da bu durumu kolaylaştırmak adına onlar erken ayrıldılar. Gezgin Çocuk saplantı haline getirdiği ayrılığından sonra ilk kez birinden hoşlanmaya başlamıştı ve çok mutluydu. Çinçin hayatındaki boşluğu platonik bir aşk için acı çekerek kapatmaya çalışıyor ve mazoşistliğin sınırlarında dolanıyordu.

Yine de gece oldukça eğlenceli geçiyordu. Gezgin Çocuk yumruklarıyla rekor kırmaya çalışırken diğerleri de kafedeki buz hokeyiyle oynuyorlardı. O ara Bir Çeşit Ben bir çeşit hırs küpüydü. Öfkesini nerelerden çıkaracağını bilemiyordu. Kafasındaki şey; biraz da olsa birilerini yenip mutlu olmaktı. Öfkesinin esas oğlanı ise Küçük Adam'dı. O gece defalarca Bir Çeşit Ben'i aramıştı. Gelecekten bahsetme olayını zorlamış, Bir Çeşit Ben'i bazı şeyleri ciddiye dökmek için bir karar vermek zorunda bırakmaya başlamıştı. Alışverişte bile fikir almadan karar veremeyen Bir Çeşit Ben böyle bir şeye nasıl karar vereceğini bilemez olmuştu.
Sevmediği biriyle çıkmalı mıydı? 
Bu kez hakettiği değeri görecek miydi.. 
Bir şans vermeli miydi Küçük Adam'a? 
Bu şansı kendine vermiş olacaktı belki de ... 
Arka fonda Serdar Ortaç "Kafamda Deli Sorular.. Kolayca Sevemiyorum.." diye sayıklarken Bir Çeşit Ben bu kararsızlıktan dolayı oluşan öfkesiyle baş etmeye çalışıyordu.

Gecenin ileri saatlerinde Bir Çeşit Ben, arkadaşız nasılsa diyerek Evdaşıyla birlik olup Geveze ve Gezgin'in evine giderken buldu kendini. Kafasındaki sorular sivri sinek gibi dolanıyordu. Gezgin Çocuk ve Geveze'nin evine doğru gittiklerini hayal meyal farkediyordu. Arkadaş da olsalar eski sevgilisinin evine gidiyordu.. "Bu normal mi?" diye yeni bir soru eklendi o kıvrımlı beynine.

Geveze sanki Bir Çeşit Ben'in vermeye çalıştığı kararı hissetmiş gibiydi o gece.. Bir Çeşit Ben'in hiç istemediği bir şekilde karşısında geçmişi anlatıyordu. Bir Çeşit Ben yokken hissettiklerini, ayrılığı ne zor geçirdiğini... Bir Çeşit Ben önce anlamadı. Arkadaşlar böyle olmazdı. Geveze gece boyu bırakmadı Bir Çeşit Ben'i. 6 saat boyunca değiştiğini anlattı, ciddi düşündüğünü ve çok sevdiğini.... Bir Çeşit Ben napacağını şaşırmıştı. Geveze'yi çok özlemişti ama ona zerre kadar güvenmiyordu. 

Değişmiş olabilir miydi sahiden? 
Bir Çeşit Ben'in değişip güçlendiği gibi Geveze de kendine gelmiş olabilir miydi?
Mutlu olabilir miydi bu kez?
Hangisi hakkında, ne düşünmeliydi? 
Geveze'ye bir şans verirse Küçük Adam o garip ısrarına bir son verir miydi?  

En sonunda Bir Çeşit Ben özleme dayanamadı ve Geveze'ye sarılıverdi. O an birini bundan daha çok özleyemeyeceğini düşündü, rahatladığını hissetti. Herşeyin hayal gibi geldiğini faketti. Ama kafası bir anda rahatlamıştı. "Denicez tamam mı" dedi... "Bakıcam.. Gerçekten değişebiliyor musun, mutlu olabilecek miyiz..güvenebilecek miyim.." 

Geveze'nin gözleri mutluluktan animeler gibi ışıl ışıl olmuştu.. Sevgisinin büyüklüğünü anlatıyordu, şükrediyordu.. Bir Çeşit Ben o an "Bu son olsun bu son" diye şarkılar düşündü. Her şey pembe bir havaya bürünüvermişti.

Sonraki günlerde ise herşey beklediğinden hızlı gelişmeye başladı. Birlikte hayaller kurmaya başlamışlardı, gezip tozuyorlardı. Bir Çeşit Ben, geçen dönem olsa olanlar sayesinde havalara uçardı. Ancak bu kez bir türlü bu ilişkiyi oturtamıyordu kafasına. Bir anda eskisi gibi olmuşlardı, okulda beraber gezerken boy göstermişlerdi, milletten "Barşmışsınız çok sevindik" şeklinde garip tebrikler bile almıştı Bir Çeşit Ben... Sonra Geveze'yle konuşmaya karar verdi. Yavaş gitmelerine dair... Konuşmasını yaptı ve herşeyi akışına bıraktı... Nolacağını zaman gösterecekti...

3 Kasım 2012 Cumartesi

Bond Hızında Telefon!


Sony™ Xperia akıllı telefon serisinin en yeni modeli Xperia™ ion, Ekim ayında Avrupa ile aynı anda Türkiye’de satışa sunuldu. Türkiye’de 2 Kasım’da vizyona giren Skyfall filmiyle lanse edilen Xperia Bond serisi üyesi Xperia™ ion, 42 mbps’ye çıkabilen mobil internet hızıyla dikkatleri üstüne çekiyor. Türkiye’de ulaşılabilecek en yüksek mobil internet hızını sunan Xperia™ ion, akıllı telefon kullanıcıları için fark yaratan bir deneyim sunuyor.

4,6 inçlik Mobil Bravia Engine teknolojisine sahip HD (720p) ekranıyla film izleme keyfini üst seviyeye taşıyan Xperia™ ion, entegre Fizy müzik uygulaması ile sınırsız müzik deneyimi sunuyor. 12.1 MP kamerası ile profesyonel fotoğraf makinelerine taş çıkaran Xperia™ ion, Full HD (1080p) video çekim özelliğine de sahip.

Xperia™ ion bağlantı özellikleriyle de fark yaratıyor. DLNA, MHL veya HDMI bağlantısı ile televizyon, dizüstü bilgisayar ve tablet ile anında bağlantı kurup, resim ve videolarınızı büyük ekranda yüksek kalitede görüntüleyebilirsiniz.

Avrupa’nın en prestijli tasarım ödülü olan 2012 Red Dot Tasarım Ödülü’nün de sahibi olan Sony Xperia™ ion James Bond’a yakışır teknolojik özellikleri şık bir tasarımla birlikte sunuyor.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Şaşkın Şaşkın Şaaaaşkııın

Yağmurlu havalarda penceredeki Arap Kızı olan Bir Çeşit Ben insanıylayız..

Bir Çeşit Ben için çok gereksiz hissettiği 10 günlük tatil süresi sona ermişti. Atsan atılmaz satsan satılmaz bir tatildi, ailesini çok da özlememişti nerden çıkmıştı o tatil... Geri döndüğü gün ise şok üstüne şok yaşadı. Dost dedikleri kalkıp onun için hain tuzaklar kurmuşlardı.

Son zamanlarda bir türlü duymaktan kurtulamadığı Geveze insanıydı planların asıl yönetmeni. Şu eski sevgilisi..Bir Çeşit Ben sızım sızım sızlarken, ağlayıp dururken "Ooov ayrılık da neymiş yaa ben yenisini buluveririm" havalarına giren eski sevgilisi.. Ettiği emeklere değmediğini gösteren eski sevgilisi...

Bir gece önceden Gamsız, Bir Çeşit Ben'i arayıp otogara geleceğini söylemişti. Bir Çeşit Ben de 'Vay bee görüyon mu sen.. iyi insan işte' diye kendince sevindirik olmuştu.
Varyemez Pembe Kafa ise diğer koldan saldırmış ve Bir Çeşit Ben'e hazırlıklar yapacağını söylemiş, o da ayrı sevindirmişti.

Otobüsünün erken gelmesiyle düşündüğü gibi otogarda karşılanamayan Bir Çeşit Ben ev için planlar kurmaya başlamıştı. Şöyle güzel bir sofra kurarlardı, açarlardı müziklerini oooh mis..Kafasında "Varyemez'e ne hazırlasam, Gamsız gelecek mi acaba" soruları, elinde bir türlü taşıyamadığı valizi ile eve ilerleyen Bir Çeşit Ben'in karşısına pat diye çıkan Geveze ile Bir Çeşit Ben önce bir şok olmuş, arka fonda bir şangırtı sesi duymuş sonra da şeytanla diyaloga geçmişti:
Şeytan soldan soldan "Bas git kızım bakma bile suratına..bide buralara gelmiş" diye sinsice yaklaşmıştı.
Bir Çeşit Ben ise "Olmaz gerginlik çıkarsa kavga bile ederim ben..tutamam öfkemi..konuşim de rahatlasın hallolsun" diye yanıtlamıştı şeytanı.

Geveze "Konuşabilir miyiz" diye gayet medeni bir soru sorunca da bir şey diyememişti. 18 saatlik yolculuktan sonra Geveze yine gevezeliğini yapmış ve hiç susmamıştı. Özür dilemiş, haksızlık yaptığını söylemişti. O kızla çıkmıştı ama herkes saklamıştı. Bir Çeşit Ben'se biliyordu, hissetmişti. Geveze amacının vicdanını susturmak olmadığını söylemişti. O da üzülmüştü, pişman olmuştu. Bir Çeşit Ben uzuuun uzun dinledi. Ama kırgındı. Elinde değildi.. Yine de bir şey demedi. Barışmış oldular öylece. Arkadaş olarak.. Ama statü vermeden... Hani dışardan biri sorsa "Arkadaşım Bir Çeşit Ben" diyemezdi. "Sadece Bir Çeşit Ben..statüsü yok onun..."

Bir Çeşit Ben akşam dönerken düşündü..Falcının dediği gibi Kasım'da biri gelmişti ama falcı yanılmıştı.Baktı Geveze'ye..Heycanlanıyor muydu? Hayır..Gezgin Çocuğun sorduğu umut kırıntısı var mıydı? Kendi kendine "Hayır yok" dedi. Düşünecek hiç bir şey kalmamıştı. Akşam Evdaşları sordu ısrarla o da anlattı.. Korktuğu gibi bir şeyler hissetmemişti Geveze'ye karşı..Bir Çeşit Ben istediğini yapardı ve tüm yaz sadece unutmaya odaklanmıştı. Ondan bahsedenlere inat, tüm hissettiklerini unutmalıydı. Öyle de olmuştu.
Eve döndüğünde anılara baktı.. Günlüğünü okudu..... "Vay be" dedi.. Bitiyormuş sahi.  Herşeyi bırakıp uyumaya çalıştı.. Odaklandığında uyumayı bile başarabiliyordu.

Sonraki gün Gamsız'ın evine misafirlerdi. Gamsız o yıl yurt çocuğu olmaktan bıkıp eve çıkmıştı. Harika bir balkonu olan güzel bir evdi. Gamsız arkadaşları geleceği için evi bir güzel temizlemişti. Tabi bir de Gamsız'ın ev arkadaşları vardı: Asi Şeytan,Düşünülenden Yakışıklı Çıkan Apo, Kayıp Adam Davut, Bursalı.. Her biri kendince en iyi şekilde ağırladılar Bir Çeşit Ben ve arkadaşlarını. Ama en çok Asi Şeytan güldürdü Bir Çeşit Ben'i. Gülüp eğlenirken Asi Şeytan "Senin erkek arkadaşın gelmeyecek mi yaa" dedi. Bir Çeşit Ben sadece bakakaldı bu kadar şok artık çoktu...

"Yok şey arkadaşız ya..gelecekti ama bilmiyorum Gamsız'a soralım" diye geveledi. Hayatında ilk kez gördüğü bir insan, bunu nerden duymuş olabilirdi? İnsanlar unutturmamak üzere sözleşmişler miydi? Bu evrenin onla dalga geçme şekli miydi? Gamsız gamsızdı, anlatmazdı..Çocuk dünyadan haberi olmayacak insanlardandı ama nerden duymuş olabilirdi. Bir Çeşit Ben şaşkınlığını gizleyip düşünmeyi bıraktı ve intikam olsun diye tüm akşam çocuğa gıcıklık yapıp durdu...Nolursa olsun akşam çok güzel geçmişti...O akşam o püfüüür püfür balkonda Bir Çeşit Ben bıraksalar uyuyabilirdi bile. Çok yorgundu..

Ama yine can sıkıntısı durdurmadı ve Oynak Çocuk'la gezmeye çıktılar.. Bir güzel yağmuru yiyen Bir Çeşit Ben kendini bir çeşit hapşuruk kriziyle yatağa bırakıverdi...