27 Ekim 2012 Cumartesi

Anadolu Gadınının Dramı

Her yerin buram buram kan koktuğu Kurban Bayramı'nda rüyalarında bile et görmeye başlayan Bir Çeşit Ben insanıylayız.

Bir Çeşit Ben o hafta bayram münasebetiyle ailesiyle birlikte Kara Böcüklerin yayla evine gitti. Yayla evi yaylada bir köy eviydi tabi. O küçükbaşları kurban verme işlemi orada gerçekleşecekti. Bir Çeşit Ben de ailedeki tüm kadınlar gibi et doğrama işlemi için üşenmeden kollarını sıvadı ve bir kasap edasıyla etlere girişti.

Her yer et ve kandı. Dalak, böbrek, kalp ve diğer organ isimlerini biyoloji dersinde bile bu kadar çok duymamıştı. Dalak kömürümsü olana kadar sobada bekletilmeliydi. Kelle paça için kafayı kim yüzecekti? Keçinin gözlerini isteyen psikopat kuzenini kim durduracaktı? Tüm bu düşünceler Bir Çeşit Ben'in midesini bulandırdı.
Nolursa olsun üzerine düşeni yapmaktan geri kalmadı. Etlerin terbiyesini yaptı, bulaşıkların yıkanmasına yardım etti. O an üzerindeki lekeli eski eşofmanlarla bir çeşit anadolu kadını gibi hissetti. O ki zor şartlar altında, buz gibi suda bulaşık yıkıyordu. O ki soba için odun taşıyor, er kişilere çaylarını götürüyordu.  O ki  bir.. bir Anadolu gadınıydııı....

Akşam ailesi gidince Bir Çeşit Ben, Kara Böcük'ün ısrarıyla orda kaldı. Akşam olduğunda on dakikada bir giden elektrik yüzünden her tarafa mumlar yaktılar. Sessizliğin içinde bir tek sobanın çıtırma sesleri duyuluyordu. Ortam süper ötesi olmuştu. Kara Böcük iki tane kahve de yaptı. Her şey tamamdı. Kara Böcük yine başladı uzun uzun Kara Enişte'yi anlatmaya. Karanlıkta mutlu mutlu anlatıyordu. Bir Çeşit Ben de sözünü kesmeden dinliyordu. 
Sonra bir anda Bir Çeşit Ben'in korktuğu başına geldi. Kara Böcük bir anda durup bir şey unutmuş gibi Bir Çeşit Ben'e Geveze'yi sordu. Geveze... Bir Çeşit Ben eski erkek arkadaşıydı. Bir Çeşit Ben için ne aşktı ne aşktı... Beraberlerken bile bu kadar çok sormuyordu insanlar. Bir Çeşit Ben önce kısa cevaplarla geçiştirdi. Sonrasındaysa dayanamayıp unutmadığı hatıraları son kez anlatmaya başladı. 

Gecenin bir yarısı durduk yere arardı Geveze. Bir Çeşit Ben uyku falan düşünmezdi o zaman. Çok mutlu hissederdi. Vıcık vıcık çiftlere uyuz olsa da Geveze kolunu omzuna attığı zaman huzurlu olurdu. Kim ne diyo demezdi. Bir sabah ansızın kapısında belirmişti mesela Geveze..Hiç beklemiyordu öyle bir şeyi. O günü hiç unutmazdı. Son zamanlardı onlar için. O kadar mutlu olmuştu ki. İkisi de öyle çok iyi ilişki yürüten insanlar değillerdi ama Bir Çeşit Ben hep aralarında farklı bir şey olduğunu düşünürdü. Sıkılsalar bile bir kaç gün içinde dayanamayıp birbirlerine döneceklerini düşünürdü. Bir bağ vardı işte bitmeyecek bir bağ...
"Ama düşündüğüm gibi bir şey yokmuş. Bağ falan." diye devam etti Bir Çeşit Ben. "Bitiyormuş her şey.." dedi. 

Sonra bir anda gülümsedi "Neyse öyle işte" diyip Kara Enişte'ye getirmeye çalıştı konuyu. Ama Kara Böcük yutmadı. "Sen öncekilerden bu kadar çok bahsetmemiştin. Ciddi sevmişsin bunu" dedi. 
Bir Çeşit Ben daha fazla konuşmak istemedi. Kapadı konuyu. Kara Böcük'ün ne şimdi ne hissettiğiyle ilgili sorduğu soruları dinledi ne de başka bir şey söyledi. Güçlü, inatçı, mağrur Anadolu Gadını hüzünlenmişti. 

O anı Küçük Adam'ın attığı mesaj böldü. Küçük Adam bu ara yine Bir Çeşit Ben'in üstüne düşmeye başlamıştı. Kaybolduğu yerlerden çıkması kısa sürer olmuştu. Bu ara tek konuştuğu konu İzmir'e gelmek istemesiydi. Bir Çeşit Ben, Küçük Adam'ı yıllardır görmemişti. Ergenken aşırı platonik şekilde tutulmuş olsa da zamanla "Bir Cacık Olmaz" kategorisine attığı biriydi o. 
İzmir'e gelmesini istemiyordu Bir Çeşit Ben. Hatta bir arkadaş gibi bir de farklı tarzda konuşmasını da. Gelecekten bahsetmesini de... "İnanmıcaksın belki ama telefonu elime alır almaz sen geliyorsun aklıma. Beni tek anlayan sensin" sözleri Bir Çeşit Ben için anlamsız ve gereksizdi. 

Bir ara Bir Çeşit Ben isyana gelmişti, sert çıkmıştı Küçük Adam'a. Çok şaşıran Küçük Adam "Ne yani bir daha aşık olmayacak mısın? Bu kadar kolay mı" demişti. Saçma sözlerdi. Bir Çeşit Ben onun söylediklerine aldırış etmemeye devam etti. Varyemez Pembe Kafa da onla konuşmamasını söylemişti zaten. Küçük Adam mesaj atarken kafasından geçen "Palavra palavra palavra" şarkısına kulak verdi. 
O, tek ve hür bir Anadolu Gadını olmaya devam etmeliydi...

23 Ekim 2012 Salı

Siz İmkansız Aşklar İçin Yaratıldınız

"Bu kadar imkansızlık da fazla be kardeşim" dedirten dizi Suskunlar'ı inceliyoruz...

Suskunlar'da 3 bölümdür imkansız aşk olayı zirveye ulaşmış durumda. Dizinin başından beri Ecevit-Ahu-Bilal arasındaki aşk üçgeni açılarını genişleterek yeni imkansızlıklara doğru yelken açtı. Tabi aşkını haykıran haykırana ama sevdiğine kavuşabilen pek yok gibi.

Dizinin ikinci sezonunda Allah'ın hobi olsun diye yarattığı kulu Gurur karakterine bir de sevgili getirdiler. Zaten kötülerin tarafında da bir kız olmasa ayıp olurdu. Nisan... Gurur ben sevdiğimi kıskanırım arkadaş demedi ve Nisan'a "Ecevit'i kendine aşık et" buyurdu. 

Bu arada Ecevit bir kaç bölümdür zaten Ahu'ya olan aşkını rahaat rahat söylüyordu. Son iki bölümde de "Olmuyor Ahu'm senin gibi değil..Senin yerin başka" falan diyor. Ayy yerim ben onu yaa :D Ahu da iyi mütevazi kız.. Öyle sevinç naraları atmıyor. Gülümsüyor sadece.. "Aferin" dedim ona da içimden..

E Ecevit öyle "Sen başkasın.. Başkasın.. Ah nafile bambaşkasın" modunda takılınca Ahu da bir oturup düşünüyor. İmkansızlıklarının farkına daha bir varıp bastırdığı duyguları "Yapamıyorum numara yapamıyorum artık. Canım çok yanıyor" diyerekten itiraf ediyor. Bu kendine itiraf edişi sırasında oralarda Bilal oluyor ve günah çıkarma seansı ona denk geliyor.

Ahu ve Ecevit'in aralarındaki ne kadar başka bir bağ olsa da bu Bilal engeli yüzünden imkansızları oynamak zorundalar. Ecevit de napsın 'madem sen imkansızsın ben de beni sevene giderim' tarzında düşünüp Nisan'a gidiyor. Adam iyilik meleği tabi. Nisan da yara falan bahanesiyle Ecevit'in tüüüm merhamet duygularını alıveriyor eline. 

Bu arada Bilal de çocuk gibi o bela senin bu bela benim diyip olaylar yaratıyor. Millet de onun arkasını topluyor mecbur. Ahu da "madem Ecevit onu seveni seçti; ben de beni seveni seçim bari" diye fikir yürütmüş olsa gerek ki Bilal'in arkasını toplamaya gidiyor. 

Bilal garibim artık aşkını ilan ediyor Ahu'ya gene o fevri halleriyle. "Seviyorum seni.. Aşığım sana net mi?" diyerekten. Adam kısa ve öz işte. Öyle duygusallıklara girmiyor. Seviyorum ulen tarzında söylüyor geçiyor. Başta "Ya Bilal ben Ecevit'i seviyorum" diye utanmadan çocuğa işkence eden Ahu, Ecevit'ten vazgeçmeye karar verince gene dönüyor Bilal'e. "Valla düzelicem iyi adam olucam..Allah rızası için bize bir umut..." diye aşk dilenecek hale getirdiği çocuğa dayanamayıp "Tamam yaa bir ihtimal daha vaar" şarkısından esintiler savuruyor.
Ama Bilal'in sevinci görülmeye değer. Yazık sarılamıyor bile sevdiğine o kadar imkansızlarda Ahu onun için.

Bu arada tabi Sibel var. Takoz'un eski metresi. Bu kızcağız da Bilal'e vurulup Takoz'u bıçaklıyıveriyor sırtından. Sonra bakıyor ki Bilal kendisine ne kadar umut vermiş olursa olsun Ahu'yu unutamıyor. O da ayrı depresyonlarda bu aralar. 

Sonuç olarak bu ara; 
Sibel---> Bilal'i 
               Bilal--->Ahu'yu
                            Ahu---> Ecevit'i
                                          Ecevit---> Nisan'ı
                                                           Nisan---> Gurur'u seviyor. 
İleriki bölümlerde Gurur'la Takoz arasında bir aşk doğabileceğinden şüpheleniyoruz. Bakalım neler olacak ;)

20 Ekim 2012 Cumartesi

Ele Güne Karşı Yapayalnız Kalmak İstiyoruz

Otobüs yolculuğundan sonra bile jet lag etkisi yaşayabilen Bir Çeşit Ben insanıylayız.

Bir Çeşit Ben eve gelmeden önceki iki gününü Gamsız'la geçirmişti. Gamsız, geleceğin Behlülü, Kuzeyi, Sekizi olabilecek yakışıklılıkta bir insan evladıydı. Ama Yüce Yaradan bir yerden verip bir yerden alıyordu. Gamsız'a da bir tip vermiş; bütün tınma, umursama, vurdumduyma huylarını alıvermişti. İnsanların dertlerini dinlemeyi dinlemez "Amaaan hayat boş" tarzında konuşurdu. Bu yüzden de kimse ona kolay kolay derdini anlatmazdı. Yine de süperötesi gözlem yeteneğiyle her şeyden haberi olurdu.

O gün Bir Çeşit Ben, can sıkıntısından Gamsız'la avare avare dolanmıştı. Gidip başkalarının para işlerini görmüşler, serserilik etmişler sonra da tavla atmışlardı. Yüksek egosuyla ben kazanacağım diyen Gamsız, 5-1 yenilince "Nasıl olur yaa" diyip durmuştu. Bir Çeşit Ben o gün aslında Gamsız'ın düşündüğü gibi biri olmadığını farketmişti. Aslında tüm inanışlardan farklı olarak Gamsız oldukça eğlenceli ve hoşsohbet biriydi. Sadece kendine dönük kişiliği yüzünden bunu insanlara sezdirmiyordu.

Sonraki gün Gamsız yine Bir Çeşit Ben'lerin evindeydi. Bir Çeşit Ben'i yolcu edecekti. Otobüs saati gelmeden önce okey falan atarak zaman geçirdiler. O gün Bir Çeşit Ben, Gamsız'a karşı önyargılı düşündüğünü kabul etti.

Bir Çeşit Ben dinlenip kendine gelmek üzere eve doğru yol aldı. 18 saatlik yolculuk sonrasında ölümün kıyısından geçmiş gibi hissediyordu. Eve girer girmez kendini yatağa atıp deriiin bir uyku çekmişti. Ama kendine gelememişti. Ve Hocaanım o korkunç haberi verdi: "Akşama bir ordu misafirimiz var hahahayyy" 

Bir Çeşit Ben kafasından aşağı dökülen kaynar suyun sesini duyduğunu hissetti. Bu nasıl bir haberdi. O evde o gün tek misafir Bir Çeşit Ben olmalıydı. Hocaanım bir de kalkmış kahve yapmaktan bahsediyor, dolapta kendisine sırıtan milyon çeşit pastadan yiyemeyeceğini söylüyordu. Halbuki Bir Çeşit Ben en azından ilk günü pijamalarını çekip MFÖ şarkılarına eşlik ederken sakin sakin geçirmeyi planlamıştı. Hayat acımasız, yalnız kalmak imkansızdı..

18 Ekim 2012 Perşembe

Bin Dost Az, Bir Düşman Fazla

Açken insanlıktan çıkan, konuşmaya mecali kalmayan insan çeşidi Bir Çeşit Ben'leyiz..

Bir Çeşit Ben üniversiteye gideceği yıl, içindeki ruhani duyguları derininden hissederekten üniversite için dualar ediyordu:
"Allam şöle kalabalıkçana bi grubum olsun.. Kızlı erkekli... Durmadan gezelim"

O grup ciddi ciddi oluştu, gezdi tozdu... Sonra bi sarsıldı.. Dağılır gibi oldu..

O gün ise tüm küslükler unutulup tüm arkadaşlar yine bir masada buluştu. Bir Çeşit Ben hariç... Bir Çeşit Ben kafasındakiler yüzünden gidemedi yanlarına.. Nedenini bilmiyordu ama yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. Kötü hissetmesini istemeyen Varyemez de Bir Çeşit Ben'deki bu havayı hissedip üstüne gitmemeye çalışıyordu.

Günün sonunda kafasını toplamaya çalışmış, kimseye bir şey belli etmeden onların yanında yer almıştı yine. Mutluydu. İnsanlar birbirleri hakkında ne düşünmüş olurlarsa olsunlar yine bir araya gelebilmişlerdi.

Akşam ise bu bir adım daha ileri gitti. Evdaşı durduk yere gelip "Bişi dicem" diye koca bir merak uyandırdı. Söylediğine göre Oynak'la barışmak istiyordu. Bunun için de Bir Çeşit Ben'in Oynak Çocuk'u çağırmasını istiyordu. Emireli çeşit ben aman siz normale dönün de diyerek denileni yaptı.

Gecenin sonunda Oynak ve Evdaş mutlu mesut geldiler. Rahatlamış görünüyorlardı. Aylardır süren küslük bir buçuk saatlik konuşmayla bitmişti. Bu kadardı yani. Bu kadar kolay ve anlamsız.. Bir Çeşit Ben onları mutlu gördüğüne çok sevinmişti. Oynak Çocuk yine rahatça evlerine giriyordu. Ama o kadar zaman kıramadıkları gururları yüzünden saçma sapan bir durum oluşturmuşlardı. İnsanları anlamak zordu... İlerde nolacağı da belli değildi...

16 Ekim 2012 Salı

Kaçma Kaçma Kaçma..Kaçmadan da Olur İşte

Gururuna yenik düşüp hayatında bir kere bile "Öğrenciyiz abi bir indirim yap" diye pazarlığa girmeyi başaramamış Bir Çeşit Ben insanıyla devam ediyoruz.

Bir Çeşit Ben o günlerde yine Güzin Ablalığa girişmişti. İnsanları dinlemeyi seviyordu. Ama insanları dinledikçe uzun süredir kendini dinlemediğini de farkediyordu.

Bir Çeşit Ben o gün eve gittiğinde Evdaşı'nın İzdivaç programı izlediğini ve iç geçirdiğini gördü. Ne olduğunu sorduğunda aldığı cevap onu şoke etti..
"Bir Çeşit Ben yaaa... Kadın 42 yaşında hiç evlenmemiş ya bende böyle olursam?" bu laf karşısında ne diceğini bilemeyen Bir Çeşit Ben olaya tamamen farklı yaklaşmış ve

"Kız yazık bu insanlara yaa.. Düşünsene bu insanlar yalnız ve bu programı yapanlar bu insanların yalnızlıkları üzerinden para kazanıyorlar..." 
Sonrasında Evdaşı ve Bir Çeşit Ben kendi fikirlerini savundular.. Evdaşına göre Bir Çeşit Ben yalnızlık nedir bilmezdi. Sanki Bir Çeşit Ben her hafta bir sevgili değiştiriyordu...Bir Çeşit Ben için o program bir çeşit işkence oldu.. Evdaşsa evde kalma korkularını dile getirdi durdu..

Onun dışında Oynak Çocuk, yalnızlık hissediyordu ve Bir Çeşit Ben'le Varyemez'e nerdeyse her konuda alınıyordu.. Bir Çeşit Ben nefret ediyordu alınganlık olayından.. Ama o günlerde onu da idare etmeleri gerekiyordu.
Varyemez ise kendisine XL gelen ilişkisinden kurtulma çabalarındaydı. Yaşı büyük ama duyguları ağır sevgilisi, Varyemez'e gelecek planlarından bahsedip, kıskançlıklarla onu boğunca Varyemez Pembe Kafa alışmaya çalıştığı ilişkisinden ümidi kesmişti. Ancak kendisine kesinlikle hiç bir zararı dokunmamış birine bir anda "Ayrılmak istiyorum.. Sorun sende değil bende" cümlelerini sıralamak o kadar da kolay değildi... Üstelik eskilerden beri bir türlü ulaşamadığı Kurbat da bu konuda etkiliydi.. Ve enişte olcak kişilik Varyemez'in duygularının Kurbat'ı görmesinden etkilendiğini düşünüyordu da...

O ara Bir Çeşit Ben lise arkadaşlarını, eski yurt arkadaşlarını görüyordu. Onları da dinliyordu. O gün liseden arkadaşı Arap, Bir Çeşit Ben'in dersine girmişti. Ve o gün Bir Çeşit Ben tesadüfen güzel giyinmişti. Tabiki magazin spikeri kafasındaki insanlar direk sorulara başlamıştı
"Bir Çeşit Ben, bu çocuk kim?"
"Hayrola sen bugün bir bakımlısın sanki? Arkadaşın da gelmiş?" 
Bir Çeşit Ben insanların bu kadar çabuk yargılamalarına çok şaşırmıştı.. Birileri hakkında senaryolar yazmak bu kadar kolay olmamalıydı.

O akşam Bir Çeşit Ben ve Varyemez Pembe Kafa, İzmir'in o güzel denizine karşı oturup uzuuun uzun konuştular.Varyemez kendisini yargılamadan dinleyen Bir Çeşit Ben'e destek olmak istiyordu. Ancak Bir Çeşit Ben hep "iyiyim" diyordu. 

Varyemez'e göre Bir Çeşit Ben kendiyle yüzleşmeliydi. Herkesi dinlemesi iyiydi ama kendisini dinlemeyi unutuyordu.. Ciddi anlamda Bir Çeşit Ben yaklaşık 5 aydır durmadan insanlarla konuşuyordu, durmadan dinliyordu, gülüyordu ve herkese "Ben iyiyim" diyordu. Fakat bir an olsun kötü düşünceleri ya da hissettikleri hakkında düşünmemişti. Herkes geçen senenin sonunda biten ilişkisi hakkında bir şeyler soruyordu ya da bir şeyler hatırlatıyordu. Gezgin Çocuk, Antakya'daki arkadaşları ve nerdeyse herkes...Hiçbir olaya merak duymayan Gamsız bile Varyemez'e Bir Çeşit Ben'i sormuştu.  Betelesi  "Ee her konuda konuştuk..Ailen, arkadaşların..Diğer konu?" diye hatırlatmada bulunmuştu..Bir Çeşit Bense bir çeşit şizofren edasıyla yaşananlar başkasının başından geçmiş gibi herkese yarım yamalak cevaplar veriyordu. Ancak bu inkarlar ve ertelemeler omuzlarında bir baskı yaratıyordu.Sanki içinden bir ses ardında durup kendisini çekiştiriyordu. O gün Varyemez Pembe Kafa;
 "Bak" dedi "Kendini dinlemekten korkma, hissettiklerinle yüzleş..İlk geldiğimizde olanlar yüzünden öfkeliydin ama şimdi öfkeli değilsin peki ne haldesin?" demişti. 

Bir Çeşit Ben bilmiyordu..Hiç düşünmemişti..Öfkeli değildi, kimseye kızmıyordu. Ne hissettiğini bilmiyordu. Bir şeyler görüyordu, dinliyordu hatta rüyalar görmüştü bu biten ilişkiyle ilgili.. Rüyalarında çok mutluydu Geveze.. Hatta kendisiyle acımadan dalga geçiyordu. Rüya tabirleri bunun tersine işaret etse de Bir Çeşit Ben onun gerçek halini kimseye sormamıştı.

O gece Bir Çeşit Ben kendini rahatlatmak için bir şeyler anlattı ama hala bir şeylerin eksik kaldığını farketti. Hissettiklerini anlamıyordu. "Ben böyle hissediyorum" demekten korkuyordu.. Yanlış hissetmekten korkuyordu.. Hislerin doğrusu yanlışı olur mu onu da bilmiyordu...Yine düşünmedi ve erteledi. Bir gün bu erteleyişlerinin patlamasından da korkuyordu.

Bir Çeşit Ben yine kaçarcasına bayram tatiline güveniyordu. Varyemez'in deli olacağını bilse de inatla "Amaan bir kaç gün sonra eve gitcez ne önemi var?" diyordu.

14 Ekim 2012 Pazar

HIMYM da Süpper Sezon


How I Met Your Mother dizisi bu ay 8.sezonuna giriş yaptı... Geçen sezon oldukça durgun geçen ve izleyenlere "Oyyyy hadi bitsin artık" dedirten dizi sezona Barney ve Robin'in evleneceği mesajını vererek etkileyici bir giriş yaptı..

Barney ve Robin ayrıldığında diziyi izleyemeyen biri olaraaak bu sezon benim için çoook çok iyi oldu. Evet doğrudur çok kaptırıyorum bu diziye :) Lily'nin söylediği gibi o ikisi arasında garip bir kimya var aslında. Ve diziyi yürüten büyük oranda bu bence...

Dizinin yeni sezonuna öyle odaklanmışım ki tatilde rüyamda Barney Stinson sevgilimdi :D Ama nasıl bir değişim, nasıl bir dönüşüm... Güya Barney benim için uslanmış da... Etrafımda pervaneymiş de gezip tozuyormuşuz da :D Böyle bir "Legen... wait for it... dary" diyişi var ki....Uyandığımda suratımda bir sırıtış olduğunu hatırlıyorum...Tabi bir de Barney'i canladıran Neil Patrick Harris'in gerçek hayattaki karısı mı kocası mı neyi oluyosa eşini düşününce gördüğüm rüyaya naleet diyorum :D
Bakalım senaristler sezona girişte verdikleri evlilik olayını sezonun sonunda gerçeğe çevirecekler mi? Dizi daha kaç sezon sürecek? Ted Mosby'nin sarı şemsiyeli karısı ortaya çıkacak mı? Ve daha bissürüü şey...

10 Ekim 2012 Çarşamba

Platonizimli Haller Bunlar

                                                                                                                            müzik de dinle :)
Bir Çeşit Ben kepçe, İzmir kazan durumları devam ederken; Bir Çeşit Ben insanının ruh halini incelemeye devam ediyoruz.

Bir Çeşit Ben o günlerde arkadaşı Oynak Çocuk'la sorunlar yaşıyordu. Oynak o ara "Emre Aydın" moduna bağlamış, melul melul dolanıyordu. Esprileri yavan, gülücükleri, şakaları ve konuşmaları sahteydi. Oynak Çocuk'un huyu buydu; mutsuz oldukça mutlu rolü yapardı. Yüzündeki ifadeyse bas bas "Mutsuzum uleen" diye bağırıyordu. 

O gün ise Bir Çeşit Ben sabrı bıraktı, isyana geldi. O sabah Bir Çeşit Ben gıcıklık için Oynak Çocuk'a takılıyordu.Laf sokuyordu, dalga geçiyordu. Normal şartlar altında (n.ş.a'da) Oynak çocuk bunlara güler geçer "Eğlensin gariban" tavrında karşılık verirdi.Oynak birden alınganlık şoku verilmiş gibi bir irkildi ve sokağın ortasında bağırmaya başladı. Bir Çeşit Ben şaşkınlık içinde bakakaldı. Sonra da sinirle çekti gitti.

Gün boyu Bir Çeşit Ben, Oynak Çocuk'a bakmadı bile. Oynak Çocuk her zaman yaptığı gibi olayı unutturmak için şakalarla Bir Çeşit Ben'e takıldı. Ama Bir Çeşit Ben, bir çeşit öfke fırtınasıyla bu tavırla daha da sinirleniyordu.

Akşam Oynak Çocuk dayanamadı, Bir Çeşit Ben'i aradı. Yine şakalar yine şakalar... Bir Çeşit Ben hırsa geldi, makinalı tüfeğe bağlamış gibi başladı: 
"Oynak, sen varya herkese böyle yapıyosun..
Olayı öyle şakalarla kapatmaya çalışacaksan hiiiç konuşma
Zaten o gün de şöyle demiştin
bla bla bla"

Oynak en son derin bir nefes aldı. "Senle yüzyüze konuşalım en iyisi" dedi.
Bir Çeşit Ben gittiğinde kırmızıyı unutmuş boğa misali sakin ve rahattı. Oynak da adam akıllı özrünü diledi. Ve aslında bu melul ve dengesiz hallerinin neden olduğunu da açıkladı ki; durum korkunçtu. Oynak aşk acısı çekiyorduuu! (Arkada bir gerilim müziği hayal et)
Oynak Çocuk tam bir Türk filmi klasiğinde "Çok güzel bir kız değil, hatta soğuk bir şey. Onu görmediğimde tamam bıraktım bu işi, uğraşmıcam diyorum. Ama onu görünce bir şey çekiyor sanki anlamıyorum." demişti. Sonrasında devam etti. Anlattığına göre Oynak Çocuk, tam bir cesaret örneği sergileyerek gitmiş kıza "Konuşabilir miyiz" demişti ve girmişti söze. Kıza sebeb-i ziyaretini söyleyip ilan-ı aşkını da etmişti. Bu cesaret örneği ise buz dağına çarpan Titanik olmuş, batıvermişti. Kız, bir sevgilisi olduğunu söylemişti. Mesajlara tepki vermemesi, konuşmaması hep bundandı...

Bir Çeşit Ben "Ayyyy kıyamam yaaa.. Ama afferin sana çocuk. Valla bak.. Duygularını o saçma salak şakalarla örtmeyi bırakıp kızla yüzleşmişsin. İnsanlarla ciddi konuşmayı öğrendin sen yaaaav" diye vermişti gazı.

Sonraki günlerde ise Oynak daha kötü hallere girmişti. Bir Çeşit Ben, Oynak'a ne olacağını bilmiyordu. Bir çare de bulamıyordu. Ama Oynak'ın canı sıkıldıkça dengesizliklerden dengesizlik seçeceği belliydi.

7 Ekim 2012 Pazar

Demirci'ye Gelivedik İşteee

Oppa Gangnam Style şarkısına gönül verenler üyesi Bir Çeşit Ben'le devam ediyoruz..

Bir Çeşit Ben o haftasonunu arkadaşı Beti'nin yanında geçirdi. Beti, Manisa'nın Demirci ilçesinde okuyordu. İzmir'e yaklaşık 3,5 saat uzaklıktaydı. Demirci, Bir Çeşit Ben'e TTNET'in meşhur Mümkünlü Köyü'nü hatırlatmıştı.

Bir Çeşit Ben için Manisa macerası otobüste yanına oturduğu Elif Dezze'nin konuşmalarıyla başlamıştı. Bir Çeşit Ben, otobüslerde mutlaka konuşkan birinin yanına düşerdi. Yine öyle olmuştu. Elif Teyze konuşmaya; "Okumaa mı geldin bakem sen İzmir'e?" diye başlamıştı. Sonrasında da 2 dakika oturup gidecekmiş gibi eğreti oturduğu koltukta Bir Çeşit Ben'e ordu, anlattı durdu..

"Adın ne senin?"
"Benimki de Elif unutma" (Bir Çeşit Ben neden unutmaması gerektiğini anlamadı ama unutmadı da :))
"Biz de gız çıkadık, dünürle gidiveriyoz şindi"

Bir Çeşit Ben önlerde oturduğu için arada muavin ve şoförün de konuşmalarına tanık oluyordu. "Tilifonu ve bakim" diye ciddi bir şekilde muavin gençten bir şey isterken Bir Çeşit Ben gülmemek içi kendini zor tutuyordu. Bu insanlarla siyaset falan konuşulmazdı. Bu kişiler ciddi konuşuyor olamazlardı. Çünkü bu konuşma ciddiyet için fazla tatlıydı :D

Bir ara Elif Dezze, Demirci'yi anlatmaya başladı Bir Çeşit Ben'e.
Bir Çeşit Ben inatla "Arkadaşım küçük bir yer demişti aslında. Gezecek bir yer yokmuş mesela" dese de Elif Dezze kendi hayvan yetiştirdikleri köylerinden büyük olduğunu söyleyip "Koccaman bir yer" diyordu. Bir de ekliyordu "Koccaman olmasa koca ünivesiteyi oraya kurarlar mıydı hiç" 

Ahmetli, Turgutlu, Salihli gibi erkek isimlerinin ardarda geldiği ilçelerden ve bir sürü inek, eşek ve bağ-bahçeden sonra Bir Çeşit Ben otogara ulaştı. "Otogar denen yer"e demek daha doğruydu aslında. Çünkü Bir Çeşit Ben bir kaç tane otobüsün bulunduğu o yere hayatta otogar demezdi. Yine de insanların konuşmaları ve yardımseverlikleri ile Demirci tam bir dinlenme yeriydi. İnsanın olacaksa böyle bir kaçamak yeri olacaktı. Yorulunca gelip günlerce huzur patlaması yaşayacaktı....

3 Ekim 2012 Çarşamba

Bu Ne Dünya Kardeşim Küsen Küsene

Bir Çeşit Ben'in İzmir'deki sefil öğrenci evinde de günler olaysız geçmemeye kararlıydı. Bir Çeşit Ben o gün yaşadığı gerginlikten sonra buna emin oldu...

Uzun zamandır Bir Çeşit Ben'in Evdaşlarından biri ve Oynak Çocuk küslerdi. İki taraf da bu küslükten çok kötü etkilenmiş, kendilerini yalnız hissetmişler ama bir türlü kamuoyuna bunu belirtmek istememişlerdi. Halbuki ikisinin de huzursuzlukları yıl boyu yüzlerinden okunmuştu. Oynak Çocuk, Ramazan'ı da fırsat bilerek bir adım atmış ancak beklediği karşılığı görememişti. Ama barışmak için yapacaklarının bu kadarla kalmayacağını da belirtmişti. Hatalı olduğunun farkındaydı. Bir Çeşit Ben'in tanıdığı kadarıyla ise Evdaş öyle kolay affedecek biri değildi. Yine de ne olacaksa olsun diyordu içinden.


O akşam Bir Çeşit Ben evde tek başına sıkılıp Oynak Çocuk'un yanına gitti. Sokaklarda öyle boş boş dolaştılar. Oynak Çocuk esasen çok komik biriydi. Hep gülerdi. Hatta derdi olduğunda belli etmemek için daha çok gülerdi ve derdini saklamaya çalışırdı. 

Dönüşte Bir Çeşit Ben baktı ki Oynak Çocuk evin önüne gelmelerine rağmen gitmiyor. Daha önce defalarca anlattığı şeyleri baştan anlatıyor... Bir anda durup "Konuşacaksın dimi o yüzden gitmiyosun?" dedi. Oynak da yine gururundan ağzında geveledi "Eh yani olabilir" 

Bir Çeşit Ben, bir çeşit güzin abla edasıyla yaklaştı olaya:
"Ya hatalı olduğunu biliyosun. Ama gidip de naber lan falan diye olayın üstünü kapatmaya çalışma. Otur yanına söyle hatalıydım diye. Bu büyüklüktür sonuçta. Böyle durumlarda oturup ciddi ciddi konuşman gerekir." dedi. 

Oynak Çocuk çok kararlıydı konuşmak için. Ama Bir Çeşit Ben, kavga çıkmasından korkuyordu. 
Eve geldiler. Evdaşı odaya geçti. Bir Çeşit Ben ve diğer Evdaşı gerginlik içinde beklemeye başladılar. Oynak Çocuk gidip kapıyı çaldı. Evdaş dediğim dedikti. Kapıyı açmadı ve konuşmak istemediğini belirtti. 
Oynak Çocuk "Açsana" falan diye çok dil döktü. Evdaş tınlamadı. Oynak, Bir Çeşit Ben'in yanına geldiğinde hala gülüyordu ama bu gülüşün sahte olduğu o kadar belliydi ki...O an Bir Çeşit Ben'in içinden Oynak Çocuk'a sarılmak geldi, ama onu da utandırmak istemedi. Çok üzülmüştü bu duruma. İçinden "Kıyamam yaaa" diyip duruyordu. 

Oynak Çocuk umudunu yitirip gittiğinde Evdaş geldi. Bir Çeşit Ben'le konuşmak istedi. Bir Çeşit Ben olabildiğince tarafsız davranmaya çalıştı. "İkiniz de mutsuzdunuz bence. Anında affet diyemem ama bu küslük omuzlarında yük yapıyor; sana da yazık" dedi. İçinden de "Vay beee ne konuşurmuşum bana bak sen" diye şaşırdı kendine :D Evdaş açıklamaya çalıştı. "Benim de yapım böyle biliyosun, affedemem" dedi. Oynak'a  çok kırıldığını ve içinin şu an daha rahat olduğunu söyleyince Bir Çeşit Ben için söyleyecek bir şey kalmamıştı. 

Oynak eve gidince şu şarkıyı paylaşmıştı. İçinden neler geçirdiği belliydi...O gün tüm ev halkı için çok gergin bitmişti. Kimse daha fazla yorum yapmasa da evde elle tutulur bir gerginlik kalmıştı. Bir Çeşit Ben, insanların bazen ne büyük hatalar yaptıklarına, bazı insanların güçlü olmak uğruna ne büyük yükler taşıdığına şaşırdı.. Günlerin ne getireceği belli değildi ama galiba Oynak Çocuk ve Evdaş'ının arkadaşlıkları için pek de umut kalmamıştı...

2 Ekim 2012 Salı

Kibirli Değil Sıkıntılı


Uydu bulup, ilk olarak çizgi film kanalı Cartoon Network izleyen öğrenci kişisi Bir Çeşit Ben'i incelemeye devam ediyoruz..

Bir Çeşit Ben ve Evdaşları o gün, o karıncalı mı karıncalı eski TV'leri için uydu almaya gittiler. Böylece bir kaç kanal yüzü göreceklerdi... 

Tamirciye gittiklerinde Bir Çeşit Ben başka bir dünyaya girmiş gibi hissetti.. Alet takımları falan.. Çok garipti. Herşeyi inceledi, ne işe yaradığını tahmin etmeye çalıştı. Bir Çeşit Ben, bir ara tamirci çocuğun ellerine baktı. Hızlı hızlı kesiyordu kabloları falan..Elleri de sırf damardan oluşuyordu sanki... Bir Çeşit Ben böyle eli işe yatkın insanlara bayılıyordu. Kendisi beceremezdi öyle şeyleri. İş eğitimi dersinde de ya arkadaşına ya babasına yaptırır hallederdi olayı... Böylece millet bir kaç tahta boyamayı öğrenirken; kendisi insanlara işlerini nasıl yaptırabileceğini öğrenmişti. 

Bir Çeşit Ben için hayat geçen yıldan daha yoğundu. Her gün başka bir iş, başka insanlar... Ancak okul korkunç derecede sıkıcı geliyordu. Lisede de okul kapısından girer girmez uykusu gelirdi zaten. Okula karşı fobi diye bir şey varsa Bir Çeşit Ben kesinlikle onu yaşıyordu. Okuldan sonra yerinde duramıyordu. İnsanlar aynıydı, ortamlar aynıydı. Sıkılıyordu. O gün Gamsız "Ne bu havalar?" diye yargılayıvermişti Bir Çeşit Ben'i. Demek ki dışardan bu can sıkıntısı kibir gibi görünüyordu. Halbuki Bir Çeşit Ben sadece duramıyordu. Bir yerde on dakikadan fazla durmak boğuyordu sanki onu.. Kışın o kapalı yerlerde ne yapacağına dair hiç bir fikri yoktu.