30 Ocak 2013 Çarşamba

Anne Kafamda BÜT Var!

Evde tek başına hali tam olarak "Ahh eğleniyor kendi başınaaa ah neşesi yeter" şarkısıyla eşleşen Bir Çeşit Ben insanıylayız.

Bir Çeşit Ben, Aydın'daki akrabalarından dönerken evde yalnız kalacağı 4 gün 3 gecelik süreyi kafasında yıllar haline getirmişti. Eve gelirken eve hırsızların girmesinden tutup da durduk yere bayılıp kimsenin kendisini bulmamasına kadar 40 tane oscar adayı senaryo yazdı.

Her zamanki gibi kafasında besleyip büyüttüğü senaryolar balon olup uçmuştu. Hatta tam tersi yalnızlık iyi bile gelmişti. Arayan sorandan geçilmese de Bir Çeşit Ben kendini evinde en iyi şekilde ağırladı. Kimseye hazırlama fırsatı bulamadığı güzel sofralar hazırladı, Evdaşının yapamadığı için dalga geçtiği makarnayı yaptı.

Sonraki gün sınava girmek için okula girdiğinde kendinden utanıyordu. Nasıl BÜT'e kalırdı. Bu kadar yıldır iyi kötü atlattığı dersleri nasıl bu kadar kötü hale getirmişti. Okulda insanların içlerinden kendisiyle dalga geçtiğini gördü. Kafeteryada her vize ve finalde kendisine bakıp duran çocuğu görmek bile rahatlatamamıştı. "Üzgünüm bugün baktığın için havaya giremicem.Şu haline bak BÜT'e kalmışsın hala kafana dank etmemiş" diye söylendi içinden elalemin çocuğuna...

Sınavı beklemediği kadar kötü geçti. Sınavdan çıktığında kendine saymadığı hakaret kalmamıştı. Herşey kötüydü, İzmir'lerde tek başına boşa mı kalıyordu ve daha neler neler...Üstüne bir de annesi Hocaanım aradı. Bir Çeşit Ben öfkeliyken arama gafletinde bulunan Hocaanım'a açtı ağzını yumdu gözünü "Ne nasıl geçti Hocaanım yaa! Geçti işte ne hemen arıyorsun ki!" Hocaanım kendi üniversite anılarıyla kızını sakinleştirmeye çalıştı ve dualarla niyazlarla telefonu kapadı. Bir Çeşit Ben o an annesine acıdı. Gariban, çilekeş Hocaanım kapris çeşit ben kızının 21 yıldır her türlü asabiyetine katlanmıştı. Bir Çeşit Ben pişman olsa da arayıp özür dilemeyi gururuna yediremedi.

Sonraki iki gün daha vahim durumlarda buldu kendini. Gece uyuyamıyor, gündüz yemek yiyemiyor, uyuduğu iki saatte gireceği İstatistik sınavı yüzünden sayılar görüyordu. Daha kötüsü de midesi bozulmuştu ve ergenler gibi sivilce çıkarmaya başlamıştı. Stres-panik ve diğer felaketli hisler ona hiç yaramıyordu.
Aslında her şey sınava gelenlerin korku dolu okulu uzatma hikayeleri anlatmalarıyla başlamıştı.

İstatistik sınavından kalanlar olarak o akşam toplandılar. O akşam Bir Çeşit Ben, Dağınık sayesinde gülme krizlerine girdi ve çok rahatladı. Dağınık'a sataşmak çok eğlenceliydi. Farketti ki insanlar kendisi kadar o hikayelere kulak asmamışlardı.

Kafasındaki BÜT'lerden kurtulur kurtulmaz otogara koşmayı planlayan Bir Çeşit Ben kendini böyle rahatlatmaya çalıştı.

28 Ocak 2013 Pazartesi

Kadın ile Erkek Her Yerde Aynı

Soğuklar yüzünden çatlayan dudaklarıyla inatlaşıp habire ısıran Bir Çeşit Ben insanındayız.

Bir Çeşit Ben kuzeni Havuç Salatasını gitmekten umudu kestiği memleketine uğurlamıştı. Arka fonda "Boynuuu bükükler" çalıyordu. 
Hazırlığını yaptı ve çok özlediği otogarına koştu. İşte tanıdık bir yer.. İşte ev sıcaklığı, ikinci evi; otogar... 

Otogarda çok fazla kalamadı tabi. Aydın'a doğru yola çıktı bir kez daha. Bebek ağlamaları, susmak bilmeyen çocuklar eşliğinde 3 saat geçirdi. Yan koltuktaki kız bir dezze tarafından esir alınmıştı. İçinden "Hahaaa yandın kızım sen..şimdi çek o dezzenin konuşmalarını" diye kötü kötü güldü. Gerçekten de bir saat sonra baktığında kadın hala kıza bir şeyler soruyordu ve esir kız sıkıldığını belli etmemeye çalışarak kısa yanıtlarla kadını geçiştiriyordu. Otobüste yan koltuğa oturan teyzeler bir çeşit lanettiler.

Bir Çeşit Ben Aydın'da Edım ile Favva'nın evinde kalıyordu. 3 çocukları vardı ve sonuncusu henüz bir yaşına giren Maviş bebekti. Edım ile Favva insanlığı temsil eden çifttiler. Edım, insanlığın vurdumduymaz erkeği, Favva insanlığın trip atan ve bir türlü neye trip yaptığı anlaşılamayan kadınıydı. Edım her seferinde ya yanlış bir şey söyler ya da yanlış bir davranışta bulunurdu. Favva her zamanki gibi kızıp surat asardı ama Edım bir türlü yanlışını anlamazdı. Ve inatla hiç bir zaman "Neyin var be kadın naptım" demezdi. 

Favva, Edım'ın konuşmalarına tersçe cevaplar verirdi, suratını asardı, Edım'ı görmezden gelirdi. Edım olayı direk kendini affettirme aşamasına taşırdı. Yanlışını sormak ona göre değildi..Evin içinde önce çocukluklar yapar, sataşırdı. Sonra da 
"Hayatıım, karıcım..Bak hala surat asıyor.Bu anneniz var ya bitirdi beni. Başka bir kadın getircem görecek o" derdi. 

Kendini tutamayan Favva da 
"Nereye getiriyorsun sen ya.. Git al o kadını da nerde yaşarsan yaşa diyorum." diye tepkisini koyardı. 

Bu arada çocuklar da olaya karışır "Baba yaa o kadını istemeyiz" diye atlarlardı konuşmaya. Bir yandan gülen Edım bir yandan da "Ama oğlum bak istediğin yemeği yiyebileceksin" diye vaatlerde bulunurdu. 

En sonunda Edım'ın çocukça hareketlerine, sataşmalarına dayanamayan Favva gülmeye başlardı ve olay kapanırdı. Bu her seferinde konu nolursa olsun böyle giderdi. Kimse Favva'nın asıl derdini öğrenmezdi. Onlar insanlığın odun erkeğiyle anlaşılmayı bekleyen kadınının temsiliydiler. 

Bir Çeşit Ben, onları dizi izler gibi izliyordu. Kimi zaman gülme krizine giriyor kimi zaman Edım'ın nasıl bu kadar rahat olabildiğini sorguluyordu. 

Edım ile Favva'nın evindeki son gece Bir Çeşit Ben, bir çeşit bunalımın zirvesine ulaşmıştı. Evini özlemişti, kardeşlerine sataşmayı özlemişti, Geveze'sini özlemişti ve bir türlü ezberleyemediği notlarıyla girmesi gereken BÜT'lerinde napacağını bilemiyordu. İzmir'e döndüğünde bi haftayı tek başına geçirecekti ve şimdiye kadar bir evde hiç o kadar zaman tek başına kalmamıştı. Çocukluğunda izlediği Evde Tek Başına filmini şimdi çekiyordu. Hırsızlar onun da tek başına kaldığını farkeder miydi? Bütün bunlar beyninde katmer katmer büyürken olay yine Geveze'ye patlamıştı. 

Bir Çeşit Ben her zaman yaptığı gibi Geveze'ye soğuk davrandı. Geveze buna bir anlam veremedi. Bunun yerine her zaman yaptığı gibi Bir Çeşit Ben'i kendisine anlayışsız davranmakla suçladı. 

Bir Çeşit Ben çok öfkelendi. Konuşmak istemediğini belirtti. Geveze de inatlaşıp kabul etti. Böylece Bir Çeşit Ben en yalnız zamanında sevdiği tarafından da yalnız bırakılmış oldu. 

Tıpkı Edım'la Favva gibi Geveze'yle Bir Çeşit Ben de inatlaşıp birbirlerine işkence ediyorlardı. Bir Çeşit Ben tıpkı Favva gibi derdini anlatamıyordu. Bu küslük bu kadar mesafe varken ne kadar sürerdi bilemedi.

24 Ocak 2013 Perşembe

Bir Gündür İki Gündür Üç Gündür

Tatilin de gelmesiyle yatağıyla vedalaşmalarını bir çeşit dram filmi tadında yaşayan Bir Çeşit Ben insanıylayız.

Bir Çeşit Ben Evdaşlarını, Varyemez'ini, Betelesini ve sevdiğini uğurlamıştı. "İzmir'de bir başıma kaldım" diye veryansınlara girmeye kalkıyordu ki kuzeni Havuç Salatası geldi. Onun sayesinde vampir gibi dişlerini gösteren BÜTlerini zihninin derinliklerine atıverdi.

Havuç Salatasını gezdirirken bir kez daha Saat Kulesi'nin önünde fotoğraf çekildi. O saatin önünde onlarca fotoğrafı olmuştu. Bir kez daha 35 buçuğuz diye gezinen Karşıyakalıları gösterdi. Bir kez daha AVM çılgınlığına kapıldı.


Gezmek, eğlenmek gayet güzeldi de Bir Çeşit Ben, Geveze cephesinde aynı rahatlığı yaşayamıyordu. Uzaklık ilişkileri için her şeyi daha da zorlaştırıyordu. Söylenenler yanlış anlaşılıyor, tripler yıpratıcı oluyordu. Yine de Bir Çeşit Ben ikinci şansın onlar için daha iyi olduğunu Geveze'nin gideceği gün farketmişti. Geveze gitmeden önce telefonda konuşurken halasına Bir Çeşit Ben'den bahsetmişti. Bir Çeşit Ben'in kafasında disko müziklerinden halk müziklerine doğru bir akış geçmişti. Bir Çeşit Ben bunlardan güç alıyor ve pes etmiyordu. Biliyordu ki kavuşunca her şey düzene girecekti.

Bir Çeşit Ben böyle böyle her şey gün saymaya başlamıştı.

21 Ocak 2013 Pazartesi

Bu Harem Başka Harem

Bu ara takip ettiğim iki diziden biri Harem.. Kafan mı yorgun, canın mı sıkkın al otur izle. Çerez mi çerez bir dizi :)

Harem Gani Müjde'nin elinden çıkma. O bayıla bayıla izlediğimiz Kahpe Bizans ve Osmanlı Cumhuriyeti gibi filmlerden anlayacağımız üzere tarihten komediler çıkarmayı pek bir seviyor Gani Amca. Özellikle bu ara tarihi anlatıyorum diyip Osmanlı Haremine odaklanan eserlere tepki olarak doğdu bu dizi kanımca.


Harem; Mezapotamya'daki Basur ve Kırım Kongo halklarının "ezeli rekabeti"ni (bu artistik tanım için medyaya teşekkürü borç bilirim :) ) anlatıyor. Kırım Kongo Beyi Ulan Bator'un kız kardeşi Abide'yi Basur sarayına göndermesiyle komik entrikalar başlıyor.

Dizide özellikle isimler harika seçilmiş. Çeşmi Fesat Hatun, Kare Murat, Ulan Bator, Ulan Bune, Nurpaçoz vs. Ayrıca Küçük Esat'ın sağ kolu Çıngıraklı durmak bilmeyen çenesi ve neresinden çıkardığını anlamadığım sesiyle beni çok güldürüyor.

Kısacası; oyunculuklar her hafta seçilen konular ve esprileriyle yormadan güldüren akıcı bir dizi. Tavsiyedir :)

17 Ocak 2013 Perşembe

Süpriiiiiz Adımızı Göklere Yazdırdım Dırıdırıdımdım

Ters köşelerden ters köşe beğenen Bir Çeşit Ben'in hayatındayız...

Bir Çeşit Ben o gün son sınavından çıktı. Varyemez Pembe Kafa'nın "sömestra girmeden önce son kez" ismini verdiği toplanmada okulun kafeteryasında vurgulu şekilde "son kez" buluştular. Varyemez eve gidecekti ve herkesi bir arada görmek istiyordu. İçleri yine buruktu. Her sömestr ve yaz tatilinden önce aynı burukluğu yaşarlardı.. 

Bir Çeşit Ben gidemediğine mi yansa, herkesi uğurlayan olduğuna mı yansa yoksa yandan yandan "Sen güçlü kızsın. Antakya'da ne var sanki gez buralarda" diyen Pollyanna'ya küfür mü etse bilemedi.

Kafeteryada herkes bir yerlere dağıldı. Varyemez "Beni özleyin" nidalarıyla evine, Evdaşlar ayrı yerlere, Geveze ise arkadaşlarının yanına gitti. Bir Çeşit Ben, bir çeşit avara halde evinin yolunu tuttu. Daha sonra onu o avara hallerinden Betelesi kurtardı. Yanına geldi. Bir yandan da akşam Geveze'si mesaj atıyordu "Akşam valizimi toplicaz ha..7de bizdesin.." 
Bir Çeşit Ben içinde öfke fırtınaları yaşıyordu. Bu kadar rahatlık olmamalıydı. Adam hem gidiyordu, hem milletin içinde bile doğum gününe dair bir şey beklememesini söylüyordu hem de valizini toplatıyordu. "Yok devenin nalı" tepkisi bile azdı. Yine de sesini çıkarmadı, 45 gün yoktu çocuku, idare edebilirdi.

Betelesinden ayrıldıktan sonra Geveze'si için uzun zamandır sakladığı hediyeyi çıkardı. Güzel bir not  yazdı ve güzelce paketledi. Belki Geveze, doğum gününü kutlamıyordu ama Bir Çeşit Ben, onun doğum gününü de sevgililer gününü de unutmayacaktı.Gider ayak küçük bir hediye onu mutlu edebilirdi. Hem belki kendi odunluğundan da böylece utanırdı.

Bir yandan yolda Geveze için mantı yapmayı düşünürken diğer yandan da öfkesini dindirmeye çalışıyordu. Herkes "Yok canım yapar bir şeyler o kadar odun değildir" diyordu.

Kapıyı çaldı. Ses gelmedi. İkinci kez çaldı.. Kapı açıldı.. Gerisi hayal gibiydi.. "Süüüpriiiz" bağrışları.. "İyiki doğdun Bir Çeşit Beeen" sözleri.. Bir Çeşit Ben hayatında bu kadar şaşırdığını hatırlamıyordu. Flaşlar patlıyordu bir yandan da.. Bir Çeşit Ben donmuş kalmıştı. Ne diceğini bilemedi ama o anki mutluluğu şimdiye kadar hiç yaşamadığını söyleyebilirdi. Geveze'si ona sarıldı, doğum gününü kutladı. Bir Çeşit Ben ne diceğini, ne hissedeceğini şaşırmıştı. Geveze'nin güvenli kollarında mumları beraber üflediler.

Pastasını Geveze özellikle seçmişti. Ne tamamen meyveli ne de çikolata dolu.. Hafif mi hafif harika bir pastaydı.

O gece Bir Çeşit Ben hayatının en güzel gecelerinden birini yaşadı. Hele ki gece Geveze'si kimsecikler yokken bir kez daha sessizce "birlikte nice yıllar geçirmelerini" dilediğinde...

Sonraki gün Geveze'si için Antalya yolları görünmüştü. Bir Çeşit Ben'in içi çok kötüydü. 3 ayda ona çok bağlanmıştı. Onu bir başka sevmişti. İyi hallerini de, çocukluklarını da, nefret dolu hallerini de olduğu gibi kabullenmişti. Hediyesini verdi. Geveze'si çok mutlu oldu. Giderken yağmur başladı. Dramatik bir havada ayrıldı Geveze'sinden.. Buruktu belki ama huzurluydu... Her gününün böyle mutlu olmasını diledi 21 güzel olacaktı...

15 Ocak 2013 Salı

Herkes Gider mi? Evet Gider Kalırsın Mal Gibi

Hüzün, öfke, yalnızlık ve birçok duyguyu bir arada yaşayan Bir Çeşit Ben insanının durulmak bilmez duygu dünyasındayız.

Bir Çeşit Ben sömestr tatiline yaklaşan BÜT ve misafirlik için tam vaktini bulan kuzenini beklemek üzere İzmir'de girecekti. Herşey Geveze'nin eve dönüş biletini yanında almasıyla başlamıştı. Bir Çeşit Ben, Geveze'nin bilet almasını beklerken otobüs firmalarını incelemiş ve hiç gidemeyeceği düşüncesiyle kendi kendine işkence etmişti.

Sonraki gece o duygu büyümüş büyümüüş bir duygu meteoru olmuş kafasına inivermişti. Kendine sinir ola ola evi özleyip ağlayıvermişti.

İnsanların yanında evden bahsetmesi, hazırlıklarını anlatması onun için birer öfke topuydu.

Daha da sinir olduğu şeyse doğum gününde yine yalnız olacak olmasıydı. Bir Çeşit Ben'in evinde herkesin doğum günü bir pasta ve küçük aile toplantıları eşliğinde mutlaka kutlanırdı. Kimse atlanmaz, unutulmazdı. İki yıldır Bir Çeşit Ben ailesinden uzaktaydı. Geveze zaten uzakta olacaktı ve bir mesajla doğum gününü taçlandıracaktı. Bir Çeşit Ben de sevgilisiyle pastalar kesip fotoğraflar çekinenlere imrenmeyi bırakıp haline şükredecekti ve o uğursuz 21'e adım atacaktı. Daha da olmazsa Teoman'ın "Bugün benim doğum günüm hem sarhoşum hem yastayım" şarkısı eşlinde evdeki bilgisayar sandalyesinde dönüp duracak ve kendince dramatik bir sahne yaratacaktı.

Bütün bu sinir küpü halleri ve hüznü içinde yaklaşık 15 günü geçirmeyi planlayan Bir Çeşit Ben mutsuzlukla kıvrım kıvrm kıvranmaya başlamıştı.

10 Ocak 2013 Perşembe

Memleketimden Sınav Manzaraları

*Not kağıtlarıyla bütünleşen sınav mağduru yaratıklardan Bir Çeşit Ben'in hayatındayız.

*Bir Çeşit Ben için sınav zamanları en çetin halleriyle geçmekteydi. Bir türlü odaklanamayan, odaklansa da 15 dakikadan sonrası hakkında okuyup yazdıklarına dair bir fikri olmayan Bir Çeşit Ben sınav zamanlarında bir yerlerde ölü bulunmaktan korkar olmuştu. 

*Her öğrenci gibi o da kendini nescafe olayına alıştırmış ve utanmasa "Bi' kahve?" diye komşu çocuklarına mesaj atacak hale gelmişti. 

*Stok yaptığı bisküviler ve odanın değişik yerlerinden çıkan dipleri kurumuş kahveli kupalarla odası yeni bir dünyaya dönüşmüştü. 

*Onun dışında sınav haftası insanlara karşı yine bir yabancılaşma, yine bir özlem duyduğunu farketmişti. O gün Oynak Çocuk'la uzun zamandan sonra konuşma fırsatı bulmuştu. Onda da kendilerini Fromm, Bandura ve Skinner gibi kendini psikolojiye feda eden amcalara adayıp özlemlerini giderememişlerdi. Bir Çeşit Ben garip bakış açısıyla bu amcalar hakkında Oynak'a farklı yerlerden sorular yöneltmiş, Oynaksa onu "sallamak,uydurmak" ve daha birçok çirkin sözle itham etmişti. Ancak sınavdan sonra bir kez daha "iki elin sesi var"daki ikinci el olmuştu Bir Çeşit Ben. Oynak Çocuk "Bir Çeşit Ben'cim cannııım" diye koşar adımlarla gelmiş Bir Çeşit Ben'in alnına şappadanak bir öpücük konduruvermişti. Farklı bakış açısındaki farklılığın sınavda Oynak'a yaradığını anlayan Bir Çeşit Ben tüm mütevazılığını korumuş ve övünmemek için kendini tutmuştu.

*PDR sınıfı kızları o hafta, sınav haftasındaki tüm üniversite öğrencileri gibi, aşırı paspal hallerde boy göstermişti. Utanmasalar pijamalarıyla gelecek olan bu kızlar, gözlerindeki yarım kiloluk şişlikler, bi gram makyajdan nasibini almamış suratlarıyla yeni birer canlıya dönüşmüşlerdi. Her biri stres ve kaygının etkisiyle yeni sivilcelere merhaba demişlerdi. 

*Üniversitenin 3.yılında derslere olan gamsızlığı nedeniyle Bir Çeşit Ben "BÜT" kavramıyla da tanışmıştı. Bir Çeşit Ben, uzun bir zaman tatil yüzü görememe fikrine kendini alıştırmaya başlamıştı.

*Çalışma konusunda bir türlü uyum sağlayamadığı Evdaşları ise bir çeşit çalışma makinesine dönüşmüşler, evin içini mırıl mırıl sesleriyle ders ibadethanesine çevirmişlerdi. Onları duyan Bir Çeşit Ben suçluluk ve utanç duyguları yüzünden diplerde seyreden motivasyonunu tamamen bitirmişti.

*Sonu görünmeyen sınavlarda hala arkadaşlarına zaman ayırma derdinde olan Bir Çeşit Ben'in sonunun ne olacağı belirsizdi.

4 Ocak 2013 Cuma

Final Göründüüü

"Şu hoca geçen yıl ne sormuş?" haftasına giren üniversite öğrencilerinden Bir Çeşit Ben'in hayatındayız...

Bir Çeşit Ben o haftayı dersler ve ödevleri biriktirmiş olmanın sıkıntısıyla kapatıyordu. Kendini önüne dosyalar yığılmış bankacı gibi hissediyordu ki "o monoton hayatlı, asık suratlı, burnu havada" diye sıraladığı bankacılara karşı her zaman bir soğukluk hissederdi.


Önünde dağ gibi büyümüş dersler kabus gibiydi. Birkaç gün içinde finaller başlayacaktı ve o hangi dersten not çıkaracağını, hangisini tekrar edeceğini bilemez bir halde o dersten diğerine atlayıp duruyordu. Dışarıdan bakan biri "Aa saatlerdir ders çalışıyor" diyebilirdi ama işin gerçek yüzü o saat boyunca "Derse odaklanmaya çalışıyor"du...

İşin ilk kısmı ise tabiki Freud Amca'nın ortaya attığı gibi çocuklukta başlamıştı. İnsan 70'inde bile 7'sini yaşardı. İlkokulda pazar akşamı bir yandan sobanın yanında ödevini yetiştirmeye çalışıp diğer yandan annesi Hocaanım'ın "Şu ödevlerini illa pazara bırakmak zorunda mısın? Neden cumadan yapıp rahatına bakmıyorsun?" şeklindeki söylenmelerini dinleyen bir çocukluğunun bulunmasını göz önünde bulundurmak gerekirdi.

Stresi arttıkça kendini dizilere veren Bir Çeşit Ben'in sınavlarda da kağıdı boş boş izleyeceği güneşe dönmüş ayçiçeği gibi ortadaydı.

2 Ocak 2013 Çarşamba

Uğur musun Uğursuz musun 13

Bir Çeşit Ben yeni yıla Gezgin'in evinde girdi. Ancak yeni yıl ona şanssızlıklarıyla 'merhaba' dedi.


O gün Bir Çeşit Ben sabahın bir vakti uyandı. Gözündeki şişliklere baktı öylece. Sonra hiç moralini bozmadan kahvaltısını yapıp kuaförüne gitti. Kuafördeki kız tüm yavaşlığı ve rahatlığıyla "Canı sıkıldığında kendini kestiğini" anlattı. Bir Çeşit Ben o an içinde "Banane ulaaan bananee!" diye baas bas bağıran sesin ağzını tıkayıp kıza en samimi haliyle yardımcı olmaya çalıştı.

Eve geldiğinde Evdaşlarıyla hangi elbiseyi giymesi gerektiği konusunda yoğun bir konuşmaya daldı. Siyah elbisede karar kılan ev ahalisi bir kez de elbiseyi üzerinde görmek istediler. "Git giy gel bakim" ler daha sonra "Hadi bi de takılarını tak da görelim"e dönüştü. Defalarca giyilip çıkarılan elbisenin çok yakıştığı konusunda herkes hemfikirdi.

Ancak tüm hazırlıklar bittikten sonra... Bir Çeşit Ben elbisesini tekrar giydi, makyajını yaptı. Ve gerilim müziğini kulaklarında duyar gibi oldu...Dırım dırım dırım "Hiiiiii" Kızların viyaklamaları sonucunda elbisesinin önünde kocaman bir leke olduğunu gördü. Lavaboya dayanmıştı, orada da çamaşır suyu vardı falandı filandı...O an Bir Çeşit Ben için goool sesleri vardı, film kopmuştu.

Gecenin geri kalan kısmında bu ilk şanssızlığı unutmaya çalıştı ve eğlenmeye baktı. 2013 ona en güzelinden bir hoşbulduk deyivermşti. Şanssızlıklar devam etti.. Fotoğraf çekilme olayına geldi sıra. Bir Çeşit Ben ve Geveze ikinci kez fotoğraf çekileceklerdi. Makine bozuldu., pil bulunamadı. Bir Çeşit Ben umutsuzluklardan umutsuzluk seçti.
Ama sonra dans müziği başladı. Geveze'siyle dans etmeye başladılar. Göz göze...Tam da hayallerindeki gibi...Bir Çeşit Ben o an tüm şanssızlıkları unuttu. Geveze vardı, kim ne der demeden dans ediyorlardı ilk defa...İlk defa vıcık vıcık çiftlere dönüşmeden ama alabildiğine sahiplenerek herkesin içinde yanyanaydılar..O gece Bir Çeşit Ben başka hiç bir şeyi takmamaya çalıştı. Geveze için şükretti... Ve tüm yılın o kadar mutlu geçmesini diledi.