25 Haziran 2013 Salı

Evliya Çelebi'nin Torunları Olmalıydık

Bir Çeşit Ben tatile en yoğun haliyle giriş yapmıştı. Finaller de bitince öğrenciler İzmir'i terketmeye başlamıştı. Bir Çeşit Ben ve arkadaşları ise PDR kongresi adı verilen görünüşte işlevsel, özünde boş kongre için Buca
denen köyümsü semtte kalakalmışlardı.

Bir Çeşit Ben kongrenin mantığını ve nasıl yapılacağını anlamasa da ilerde bir deneyim olması için kalmaya karar vermişti. Finallerin ardından önce Kuşadası'na gitmiş ardından Antakya'dan ortaokuldan beri arkadaşı olan Beti'yi ağırlamıştı. Beti, Geveze'yle tanışan ikinci arkadaşıydı. Bir Çeşit Ben için Antakya'daki arkadaşlarının Geveze'yi sevmeleri çok önemliydi. Neyse ki Beti de Geveze'yi sevmişti. Bir Çeşit Ben'e annesiymişçesine "Onaylıyorum yavrum" cevabını vermişti. 4 gün boyunca Beti'yi gezdirmişlerdi. 


Sonrasında Bir Çeşit Ben, nefes bile alamadan Foça'ya gitmişti. Varyemez Pembe Kafa'nın davetiyle onun amcasıgillerde güzel bir tatil yapmaya karar vermişti. 

Foça, İzmir'in pek de yakın olmayan bir ilçesiydi. Aktarmalarla tariflerle Bir Çeşit Ben yola çıkmıştı. Dağlı, ağaçlı yollardan geçtikçe köye gidiyormuş gibi hissetmişti. Ancak harika deniz manzarası ona beklemediği bir anda göz kırpmış "İşte burası Foça" demişti. Vardığında öğrendiği bilgilere göre Foça küçücük bir kasabaydı. Sakin bir sit alanıydı ve bu yüzden ev kiraları tavan yapmıştı.

İlk iki gün Varyemez Pembe Kafa, Bir Çeşit Ben'i dakika bekletmeden denize götürmüştü. Yüzme bilmediğinden yine zorunlu yüzme derslerinde bulmuştu kendini. Israrlı konuşmalar olmasın diye çok da inat etmemiş, ne deniyorsa yapmıştı :
-Bak yüzüyosun kollarını böyle yap
-Şuraya kadar gel, gelebilirsin hadi
Bir Çeşit Ben istediklerini yaptıkça Varyemez Pembe Kafa şaşkınlıkla bakmıştı. Ve çok cesur olduğunu söylemişti. Halbuki Bir Çeşit Ben çok cesur değildi. Hatasını Varyemez'in kuzeni Israrcı söylemişti. "Kendini kurtarmak için yüzme, keyif almak için yüz!" Bir Çeşit Ben gerçekten de yüzebildiğini anlamış ve hiç sudan çıkmamıştı.

O günlerde Foça'da denizdeki bir metal duba devrildi. Herkes şaşkınlık içinde bundan bahsetmeye başladı. Bir Çeşit Ben bunun neden bu kadar şaşırtıcı ve uzatılan bir konu olduğunu anlayamadı. İnsanlar sahilde toplanıp "Bak duba devrildi" diye birbirlerine gösteriyorlardı. Sanki oradaki yıkık bir duba değil de kıyıya düşmüş bir UFO'ydu. Foça'nın gerçekten de küçük bir kasaba oluşu en iyi bundan anlaşılmıştı. İnsanlar o dubayı gündemleri haline getirmişlerdi. Yıllar yıllar sonra "Eskiden burda metal bir duba vardı, ne günlerdi" diye bahsedecekleri bir konu etmişlerdi.

İkinci günün akşamında Varyemez, Bir Çeşit Ben ve Varyemez'in amcası kendilerini ülkenin durumu hakkında ciddi konuşmalar yaparken buldular. O akşam gerçekten siyaset hakkında, olanlar hakkında farklı bakış açıları öğrendiler. İnsanlara tecrübeli birinin gözünden bakmanın önemini kavradılar.

Sonraki gün yeni misafirler geldi. Varyemez gelen insanları hiç sevmediğinden Bir Çeşit Ben'i kaptığı gibi sahile götürdü. Akşam, gelen aileyi inceleme fırsatı bulan Bir Çeşit Ben karşısında dizi oynatıyorlarmış gibi bir duyguya kapıldı. Bir Çeşit Ben ilk başta oğullarını gördü. Varyemez çocuğu hiç sevmiyordu. Çocukken ona zorla bilgisayar oynamıştı. 21 yaşına gelse de nasıl bir gıcık almaysa unutmamıştı Varyemez. Çocuk tip olarak şuna benziyordu :

Bir Çeşit Ben gördüğünde e bunun nesine gıcık ki bu kız. Bak bak doyamayacağın bir tipti. Sonra Bir Çeşit Ben çocuğu yoğun gözlem altına almaya başladı. Hareketlerde bir saçmalık vardı. Mangal sofrasında aileyi toptan incelemeye aldı. Anne ve baba denilen kişilikler tamamen yapışık ikizlerdi. Birbirlerine öyle bağımlıydılar ki direniş için kadının gitmemiş olması nedeniyle adam da gitmemişti. Çocuk desen tam bir fiyaskoydu. Varyemez ve Bir Çeşit Ben sofrada çocuğun her dediğine gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı. "Selma Abla su içmelik bardak var mı?" diye sorması günün diyalogu haline gelmişti. Şaşkınlığın, moronluğun dikalasıydı çocuk.


Bir Çeşit Ben Foça'da alabildiğine dinlendi. Denizde turşu kıvamına gelene kadar yüzdü ve denize doydu. Tatil çabuk ve hızlı başlamıştı. Artık yolculuklar onu yormaya başlamıştı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder