15 Eylül 2012 Cumartesi

Bunların Hepsi Vaka-i Hayriye!

Radyoda en sevdiği şarkı başladığı anda hocanın da "Kapat o müziği bre mendebuuur!" der gibi ezana başladığı hayatlardan Bir Çeşit Ben'in hayatındayız...

Bir Çeşit Ben için okula gitme vakti yaklaştıkça arkadaşlarından ayrılma fikri koccaman bir korku topuna dönüşüyor, kafasının içinde pat pat gidip geliyordu. O da "Vakti geldi ayrılığın" demeden önce olabildiğince onlarla vakit geçirmeye çalışıyordu. O gün olaylar yine peşini bırakmadı.

## SEMPATİK hala çok sempatiiiik
O gün Bir Çeşit Ben arkadaşlarıyla buluşmak üzere Antakya'nın nadiren oturacak yer bulduğu otobüslerine bindi. Otobüs şöförü erinmedi üşenmedi tüm Antakya'yı dolandı.. Bir Çeşit Ben o gün varamayacağına karar verdi. Zaten yine gecikmişti.
Sonra bir durakta durdu otobüs, zaman yavaşladı... Bu kafa yapısı... bu dikleştirilmiş saçlar... bu gözler.... Veeee! Bir adet hayalkırıklığı...
Bir an lisede bakışıp bakışıp da tek bir kelime konuşamadığı platonik aşkı Sempatik'i gördüğünü sanmıştı. Sonradan Sempatik'in bir çeşit şeref yoksulu olduğunu öğrense de o, boğazında kalan en kocamanından bir ukteydi...Bu kadar zaman sonra nerden aklına gelmişti anlayamadı.

Arkadaşlarıyla geç de olsa buluşabildi. Orası senin burası benim demediler gezdiler tozdular. Bir Çeşit Ben yine kendi kendine verdiği sözü tutamadı ve alışveriş yaptı.. Bu gerçekten dayanılmaz bir şeydi. Sadece yemek yerken ve alışveriş yaparken bu kadar mutlu olduğunu farketti.

Yolda heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatırken yine bir anda zamanın yavaşladığını hissetti. Ve karşıdan gelen bu kez gerçekten Sempatik'ti. Bir Çeşit Ben durdu ve ardından bakakaldı. Bir insanın gülüşü bile bu kadar zaman sonra bu kadar tatlı kalabilir miydi.. Sempatik geçer geçmez zaman birden hızlandı. Ve sevinç naraları...
"Yuhaaaa başka bir şey düşünsem olacakmış, kızıııım Sempatik'i gördümmmmm!!!!"

## Cüzdan Kaybetmişsiniz Haberiniz Yok!

Akşam artık gezme faslını bitirmişler ve dinlenmek için bir kafeye girmişlerdi.
Yaklaşık bir saatlik bir dinlenmeden sonra otobüslerin bitmesinden korkarak kafeden kalkmaya karar verdiler. O an Beti'nin babası aradı:
"Kızım cüzdanını kaybetmişsin, polisler aradı, çabuk şuraya git!?"
O an Beti panik içinde çantasını karıştırmaya başladı. Yüzü şekilden şekle girdi.. Cüzdanı nasıl kaybettiklerini bile anlamadılar. Hemen söylenen yere gittiler. Sokaklarda sadece sakallı makallı Suriyeli amcalar vardı. Antakya'nın en ücra Yahudi mahallesine polislere gidiyorlardı. Panik içinde Bir Çeşit Ben kafasında "Bu eteği bugün giymeyecektim yaaa bugün giymemeliydim" diye söyleniyordu...

Şüphe alarmları ise paranoyakça senaryolar gezdiriyordu kafasında...

"Polisler niye oraya çağırıyorlar?
Ya onlar polis değilse, ama babasının numarasını nerden bilecekler...
Bu ücra mahallede bu etekle işim ne..
Bu eteği bugün giymemeliydim!
Neden kendileri getirmiyor ki!
Off bir kere de korkma kızım beee polis işte dolandırıcı olsa cüzdanı alır giderdi!
Bu eteği bugün giymemeliydim!!!!"

Polisleri buldular. Devriye gezerlerken Eskişehirli biri getirmiş meğer cüzdanı.. İçinde her şey tamamdı. Beti rahat bir nefes alırken sadaka vermeye karar verdi.

Sonra otobüs bulamama telaşı sardı içlerini. Üstelik Peder Bey ve Hocaanım kızlarının cüzdan kaybetme hikayesine inanmamışlardı. Güç bela otobüs buldular.. Bir Çeşit Ben ailesine, olanları sakince açıkladı.

Günün sonunda bunların hepsi iyi aslında diye kendini avuttu. Bu kadar olay üst üste geldiyse sonradan çok iyi bişiler olacak demektir dedi. Macera yaşamışlardı işte fena mıydı... Huh hem de ne macera ;)

2 yorum: