25 Şubat 2014 Salı

Karbeyaz mı Ölüm

Ölüm fikrini kabullenemeyen hüzünlü, düşünceli Bir Çeşit Ben insanıylayız...
(Dikkat bu yazı bir miktar karamsarlık içerir)


Yaklaşık 3 ay önce...
 Bir Çeşit Ben ve sevdiceği Geveze için bir final haftasıydı.. Bir Çeşit Ben not alıyor Geveze'si de masa başında notları okuyordu. Sonra Geveze'nin telefonu çaldı. Telefonu açtı konuştu, yüzündeki ifade giderek acı çekiyor gibi bir hal almaya başlamıştı. Telefonu kapadı. "Dedem ölmüş" dedi ve yüzünü kapayıp ağlamaya başladı. Bir Çeşit Ben hiç bir şey diyemedi gitti sarıldı ve gözünde kocamaan olan adamın gözyaşlarını dinledi.

Geveze o gün yıllarca konuşmadığı ve öfkeden başka hiçbir duyguyla anlatmadığı dedesinin cenazesi için apar topar memleketine gitti. Ne sınav kaldı aklında ne de başka bir şey...

2 gün önce...
O sabah Gamsız'ın evine kahvaltıya gideceklerdi. Akşamdan kararlaştırmışlar, Gamsız'ın hazırlayacağı kahvaltıyı göreceklerdi. Sabahın bir vakti uyandılar.. Haberleştiler.. Varyemez'in kahvaltıya katılamayacağını çünkü oda arkadaşı ............. kuzeninin vefat ettiğini ve apar topar onla cenazeye gittiğini öğrendiler. Varyemez için o an kahvaltının bi önemi kalmamıştı.. ..... içinse kim bilir nelerin..

Yine 2 gün önce...
O gün Geveze ile Bir Çeşit Ben için kahvaltıdan sonra gerilim vardı. İncir tanesini doldurmayacak bir sebepten tartışmışlardı. Ve olaylara bakışları o kadar farklı yönlerdeydi ki bir türlü uzlaşamıyorlardı. Uzun süren tartışmalardan sonra kırgın da olsalar barışmış oldular. Ama ikisinin de öfkesi tam anlamıyla dinmemişti. Bir Çeşit Ben bir kaç gün uzak kalmaları gerektiğini düşünüyordu.

O akşam Bir Çeşit Ben'in telefonu çaldı. Geveze'nin telefondaki sesi bitkin geliyordu. "Sana kötü bir haberim var.. Benim ebe var ya.. Yani ölen dedemin karısı, onu bu akşam annemle babam yolda ölü bulmuşlar"... O an Bir Çeşit Ben şaşkınlık içinde Geveze'yi yanına çağırdı. Ne öfke kalmıştı ne kırgınlık...

Ölüm.. Anidendi.. Keskindi... O haber geldiğinde normalde hayatımızı oluşturan taşların hiç bir önemi kalmıyordu. Koşturmalar, sınavlar, terfiler.. Birden geliyor ve merkeze oturup "Sen neyin derdindesin yarın böyle seni de alacağım. Bu çaban niye?" diyordu. Ve geride bize düşünce, pişmanlık, özlem ve bir insanın şu an aradığında telefonun ucunda olmayacağı fikrini bırakıyordu...

Küçükken Bir Çeşit Ben büyük insanların; annelerin, babaların, öğretmenlerin ölümü daha kolay sindirdiklerini düşünürdü. Onlar büyüktü nasılsa bir şekilde unutuyorlardı, sağlam duruyorlardı sanki. Ancak büyüdükçe ve bu haberler geldikçe babasını ilk kez ağlarken gördüğü o an geliyordu gözünün önüne.. Hangi ölüm haberi içindi o gözyaşları hatırlamıyordu bile. Sadece o kocaman adam hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bir Çeşit Ben o an utançla çaresizlikle karışık garip bir şey hissetmişti. Aradan yıllar geçti ve aynı duyguyu Geveze'sinin gözyaşlarında hissetti. Zayıflıkla eş tuttuğu ağlamayı gözünde kocaman tuttuğu insanlarda görünce tek hissettiği çaresizlik olmuştu.

Ölüm, büyükçe çoğalıyordu sanki. Daha çok insan ölüyordu. Ve bir gün insanın en sevdiklerinin ölümünü nasıl kabulleneceği fikri filizleniyordu içinde.. O zaman nelerin önemsiz olacağı, hayatın yine ne kadar boşa geçtiği fikri...

3 yorum:

  1. Söyleyecek bir şey yok.. insan okurken tüyleri diken diken oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet söylenecek pek bir şey kalmıyor maalesef...

      Sil
  2. yazılarınızı sıcak, samimi ve okunmaya değer buluyordum ancak bu ara pek yazmıyorsunuz . Yazılarınızı bekliyorum

    YanıtlaSil