31 Mart 2012 Cumartesi

Gece 3te Bir Antakya Yazısı


Bu akşam Beyaz'da Antakya Medeniyetler Korosu davetliydi. Bir Antakyalı olarak her Antakya diyişlerinde her Hatay diyişlerinde 'işte yaa işte yaa' diye gururla doldum. Bir de evimde hissettim sanki yaa. Evimi özledim ben yaa.. Öhö neyse konuya dönelim.
Onlar öyle Antakya Antakya derken al işte kızım sana yazcak konu dedim. Bu ara bizim memleketin popülaritesi bu kadar artmışken Suriye'deki olaylarla Antakya'ya sığınanlar olsun, Angelina Jolie'nin Hatay'a ziyareti olsun, dizilerde bile Antakya'nın sık sık anılması olsun (Yalan Dünya misal:)) son günlerde İstanbul'daki Hatay Günleri olsun, yemekleriyle Dünya Gastronomi şehri adaylığına girmesi olsun... Cümlenin başını unuttum ve bağlayamadım ama anlayın işte gündemdeyiz :)

Antakya denince sanırım herkesin bildiği şey bir çok etnik kökenin bir arada yaşaması geliyor. Cidden de cami, sinagog ve kilise aynı sokakta bulunuyor. Sinagog'a biz girememiştik ayinleri vardı vardı ama protestan kilisesindeki amca baya ilgiyle tanıttı bize kiliseyi. Bir de St.Pierre kilisesi var o Antakya'nın dışında Reyhanlı yolu üzerinde. Kendisi dünyanın en eski kilisesi kabul ediliyor.Ordan Antakya'yı izlemek gibisi yok.


Bunun dışında bir de uyduruk kaydırık bir senaryoyla dizisi çekilen Asi var tabi. Şehrin ortasından geçiyo. Antakya'ya gelip de Asi Nehri kenarında fotoğraf çekilmeyen turist kendini turistten saymıyor :D Antakyalılar henüz, Suriyenin gübreleri yüzünden rengi düzelemeyen suyun kenarında fotoğraf çekilmenin anlamını çözebilmiş değil :D Asi kenarında fotoğraf çekilmek değil de Antakya'nın eski evlerinde fotoğraf çekilmek şart.


Bir de bu ara sitelerde falan gösteriyor "ZAYIFLATAN ANTAKYA BİBERİ" diye. Cidden Antakya'daki nerdeyse tüm yemekler acıdır. Hani o biberi öle tek başına yersen ölürsün. Ama o zayıflatan Antakya biberini zayıflamak için kullanan Antakyalı pek yoktur ve Antakya kadını diye bilinen kalçasına dolgun kadın tipi vardır :D O kadın tipinin oluşmasındaki yemeklerse hiiç bir yerde yok. Tuzda tavuk,zahter salatası, cevizli biber, oruk, humus veeeee tabiki Hatay'ın ünlü künefesi. Allahmm açııım!!!!

Ben ki bi makarnayı bile beceremem... (cidden 3 denemem de başarısızlıkla sonuçlandı) (ha ama pasta konusunda iyiyim yemek bulamıyolarsa pasta yesinler hesabı bizmki :)) Hıh işte bi makarnayı bile beceremem ama künefe basmayı bilirim. Mmm..

Bu amcayı biliyorum!! Çarşıda az börek almadım keratadan :D

O amca elindeki şeyle kadayıfı basıyor sonra da o kadayıflarla.. ağzım sulanıyor gece gece ne künefesi yaa..
o kadayıflarla künefe..
oluyor!
Daha bir sürü şey var Antakya için. Al bak mesela Gülse Birsel gezmiş, beğenmiş, dizisine bile karakteri koymuş. Benim bölük pörçük anlattığım Antakya'yı bir de ondan okuyun. Ve mutlaka görün.

28 Mart 2012 Çarşamba

Hayatımız Dizi(ydi)-Vol.1

O akşam dizi izlediğimiz nadir akşamlardan biriydi. Lale Devri'ne bakıyorduk. Sonra ekrana Kaan Girgin geldi. Konu açıldı açıldııı... Çook küçükken izlediğim bir diziye geldi. Bir heves anlatıyorum: 'Ben küçüktüm, bu adam bi dizide oynuyodu. İkiz kızlar vardı biri fakir bir aileye veriliyordu diğeri de zengin bir aileye..
Annenin adı Şule'ydi babaları da bu adamdı.' diye. Sonradan araştırdım fazla bir bilgiye ulaşamasam da dizinin adının Ayrı Dünyalar olduğunu öğrendim. Meğer dizi 98'de oynamış. 6 yaşında izlediğim diziyi nasıl hatırladım orayı daha çözemedim ama dizinin bende iyi bir etki yaratmadığı kesin; çünkü fragmanını izlerken şimdi bile içim kötü oluyor.


Sonra izlediğimiz diğer diziler hakkında konuşmaya başladık. Ve bütün o hatırladığımız diz
ilerden bir yazı çıkabileceğini farkettim. Meselaa Ruhsar vardı. Ruhsar (Hande Ataizi) o zaman estetikten bi haber bi kızdı. Cem Davran da henüz
saçta beyaz nedir öğrenmemişti. Artık çocuk beynimizle ne kadar etkilendiysek Ruhsarcılık falan oynardık. Böyle annemin giysilerini yürütür onlarla görünmez falan olurduk. Ne salaktık ya biz.. Neyseki Bez Bebek çocukları değiliz o da ayrı gerçi.
Ha bide bu diziyi 5 yıl önce Hayal ve Gerçek diye bir diziyle tekrar etmişlerdi. Senaryoyu hiç değiştirme gereği duymamışlardı bile. Nasıl sinirlenmiştim yaa milleti salak yerine koyduklarını düşünmüştüm.

Bir de Çılgın Bediş vardı. Yonca Evcimik o çatallı kalın sesiyle güldüğü zaman korkardım yaa bunu hatırlıyorum. Bir de Oktay vardı tabii.. Şimdilerin cool dedikleri türdendi. Bediş'e yüz vermezdi. Ay bayılırdım o çocuğa yaaa! Bediş garibim de durmadan hayal kurardı. Bazen acaba bu kadar hayalperest olmamın bu dizilerle ilgisi olabilir mi diyorum.. Çocukluğuma inmek gerek sanki..
Hayalperest dedim de bir de Sıdıka vardı. Ne zamanın dizisi bilmem o da bol bol hayal kurardı. Hasibe Eren'in ilk dizisidir sanırım. Yazık Sıdıka durmadan babasından annesinden azar yerdi falan. Komikti yaaa çok konuşurlardı. Kahvaltıda bunların kapısı çalardı mutlaka. Yumurta tokuşturup kapıyı açacak olanı belirlerlerdi :) Bir de çok net hatırlıyorum bir bölüm bu Sıdıka'nın sanal bebeği vardı. Öldü diye ağlıyodu yazık :)

Farkettim de o zamanlar oyunculuklar, müzikler falan ne kadar acemiymiş. Konuşmalar gecikiyormuş, anlamsız duraklamalar varmış falan. Ama o zamanlar sanki daha samimi bir hava varmış. Belki küçüktüm diye de öyle geliyor olabilir ama şimdi bir diziye 3 bölüm bakıp 5 bölüm izlemiyorum. Bakıyorum yine bir fark yok kaldığın yerden devam et hiç bir şey kaçırmıyorsun, aynı olaylar başa sar devam ediyor. O zamanlardaysa hiç kaçırmadan izlerdik dizileri. Çılgın Bediş'i psikopatça izlerdim mesela. Rüyamda falan görürdüm onları :) Bu sefer böyle hayalperestlik yaratan dizilerden gittik. Aklıma geldikçe nostaljik nostaljik devam etcem bakalım neler çıkacak...

25 Mart 2012 Pazar

Adalete, Ay Dönümüne, Hepsine!


Sen kalk 2 ay boyunca onun her türlü tribini,
azarlamalarını,
fevriliklerini ses çıkarmadan sakinlikle karşıla.

Onun için endişelen,
Onu herkesten daha çok özle,
Onu herkesten daha iyi anla,
Rüyalarında bile yanında o olsun,
Hakediyo mu falan demeden sev,
Kinini, nefretini, asabi hallerini anlamaya çalış.

Seni anlamamasını önemseme.
Senle sadece kahvehane arkadaşı gibi tavla atmasını bile sindirmeye çalış.
İçten içe sinir krizleri geçirerek eski kız arkadaşlarını anlatmasını dinle.
İlgisizliğine bile ses çıkarmamaya çalış.
Kırıl ama belli etme.

En kötüsü de aydönümü diye bi kavramı gözünün içine sok.

Ruhen saçını süpürge etmiş kadınların kızgınlığı,kırgınlığı, hayalkırıklığını ne varsa hepsini hisset ama o hiiiç bir şey yapmasın. Geçirdiğiniz 2 ay onun için hiç bir şey ifade etmesin. Üstüne bir de yüzsüzlük yap bir şeyler yapmayı öner ve maçım var desin!

Odun bilinen, durmadan odunsun sen denilen sen ol... Ben böyle adaletin .........

23 Mart 2012 Cuma

Piknikteyiz

Bir Çeşit Ben için bu iki gün çok garipti. Yavaş yavaş eskiye dönüyordu sanki. Bir sorun olduğunda ya da kafasında düşünceler dolandığında kimseye anlatmamaya başlamıştı. Dün de onun için böyle oldu. Tüm gün nefes alamadı ama kimseyle de paylaşamadı. Durumu farkeden Geveze'nin ısrarıyla içinde ne var ne yoksa söyledi. Geveze'yle ilgili sorunlar vardı. İşin özü daha anlayışlı, daha ilgili bir sevgili istiyordu. Kimseye anlatamıyordu çünkü birine anlattığında Geveze hakkında söylenecekleri de, kendi kendini daha çok hırpalayacağını da biliyordu.

Geveze'ye elinden geldiğince anlattı. Sonra da rahatladığını hissetti "ben anlattım anladıysa da anlamadıysa da bişi yapamam"diye düşündü. Artık bir şeyleri dert etmekten yorulmuştu.

Ertesi gün için grupça piknik düzenlemişlerdi. İplerini toplarını aldılar gittiler. Oynadılar zıpladılar. Varyemez Pembe Kafa, Gamsız ve Evdaşlarla unutamayacağı bir gün yaşadı. Herkes için deşarj olabilecekleri bir gün olmuştu. Mangal harika olmuştu. Oyunlar oynadılar. Geveze, Bir Çeşit Ben'le konuşmaya çalıştı. Günün sonunda araları düzelmişti.Fazlasıyla. O kadarki herkesin içinde Geveze, Bir Çeşit Ben'le gayet ilgilenmişti. Bir Çeşit Ben'in istediği de buydu. Değer verildiğini görmek. Onlar cidden garip bir çifttiler. Bir Çeşit Ben'in öğrendiğine göre hiç bir şeyle ilgilenmeyen Gamsız bile "Oğlum bunlar nasıl çift dün 10 metre uzaklardı, bugün dipdibeler" demişti.

Bir Çeşit Ben sınavlardan önce gerçekten rahatladığını hissetti. Artık yavaş yavaş normal şeylere dönmeliydi, derslere başlamalı, Feriha'yı izlemeliydi. Bir Çeşit Ben eski normal hallerine dönmeliydi...

20 Mart 2012 Salı

Kameralara Oynuyoruz!

O sabah Bir Çeşit Ben çok yoğun bir güne uyanıyordu. İçinden 'Bugün güzel bir gün olsun güzel bir gün olsun' diye tekrarladı. 2 gündür herkesten usanmıştı. Ne deseler 'Kes yaa!' diyesi geliyordu. Bunla da kalmıyor hayalinde onlara çarpıyordu falan...

Evde uyku mahmurluğundan doğan sessizlik vardı. Sonra yavaştan açıldılar. Bir Çeşit Ben tıka basa kahvaltı yaptı. Bu ara spor da varken eriyip gitmemek için yediklerine dikkat etmesi gerekiyordu. Sonrasında toplucak okula gittiler.

Okulda önce nefretlik ödevleri yaptılar sonra da derse girdiler. Bir Çeşit Ben süpper not tuttu. Geveze yanında oturuyordu ama sanki çook uzaktı. Onu çok özlüyordu. Elini bile tutmuyordu.Adama demezler mi 'E sevgilin değil mi kardeşim tut elinden nolacak, kaç yılında yaşıyoruz' diye. Ama durum öyle değildi. Bir Çeşit Ben atamıyordu bir şeyleri. O da gariban gariban Geveze'sini izledi. Seviyordu yaa Geveze'yi. Bir şeylerle ciddi ciddi uğraşırken izlemeyi, o ciddiyet anında yüzündeki kasların gerilmesini dudaklarını büzmesini,Bir Çeşit Ben'i bazen merak etmesini, bazen sahiplenmesini.. seviyordu işte bee bunu uzatmaya kalkarsak bitiremez gerisi kalsın..
Peki ya...? Tamam sorulara yer yok.. Düşünmüyoruz düşünmüyoruz..

Dersten sonra diğer ders için video çekmeleri gerekiyordu. Ve bir uçtan başladılar videoya. Pembe Kafa, Geveze,Gamsız ve Evdaşlar fikir sunarken, videoları çekerken kılıktan kılığa girdiler. Bir Çeşit Ben çok eğlendi. Bu videoların molalarında da Geveze'nin ilgisi Bir Çeşit Ben'i ayrı mutlu etti.

Mutlu mesut eve döndüler. Daha montaj olayı vardı. Ve Bir Çeşit Ben, bir çeşit zekilik(!) yapıp montaj olayı için atlamıştı. Ama zaman yoktu. Alelacele Evdaş'la spor salonuna gittiler. Günün canlılığı üzerindeydi. Tüm hareketleri kaytarmadan,şikayet etmeden fazla fazla yaptı. Sarışın da övdü onu. Yavaştan yavaştan Sarışın'lan kanka oluyorlardı. Dikkat etti Sarışın 'Siz' levelinden 'Sen' leveline atlamıştı.

Ve montaj... Gecenin 12si olmuştu ve Bir Çeşit Ben hala bitirmemişti. Kapıya dayanan yumurtaya nalet etti ve günü mutlu bitirdi.

Çektiiik!.

18 Mart 2012 Pazar

Açtım Doydum, Mutluydum Soldum

O gece Geveze, Bir Çeşit Ben'e sonraki gün kahvaltı yapmayı önermişti. Her ne kadar artık bir ilişki yaşıyor olsalar da Bir Çeşit Ben çok şaşırmış ve bir o kadar da sevinmişti bu teklife.

Kahvaltı için güzel bir yere gittiler. Tıka basa doydular. Geveze o kadar çok yedi ki.. Tüm tabakları sildi süpürdü. Bir Çeşit Ben ister istemez 'bunu doyurana Allah yardım etsin'diye düşündü. Hattaa sırf gıcıklık olsun diye o tabağın fotoğrafını bile çekti.
Geveze o gün çok neşeliydi. Havanın güzel olmasını fırsat bilip kendilerini parklara bahçelere attılar. Bir Çeşit Ben, Geveze'nin tüm geçmişle ilgili söylediklerine rağmen mutlu kalmaya kararlıydı.İyi düşünmeye çalışıyordu. Geveze'nin geçmişi sildiğine inanıyordu. Ve de Geveze için önemli olduğuna.

Ama o gün mutlu kalmasına izin yoktu. Bir Çeşit Ben o gece Evdaşıyla bir gerginlik yaşadı. Şimdiye kadar diğerleriyle ufak tefek atışması olsa da onla olmamıştı. Ve Evdaşı Bir Çeşit Ben'in ilişkisi hakkında ağır iğnelemede bulunmuştu. Bir Çeşit Ben kırılsa da ses çıkaramamış çareyi uyumakta aramıştı.Uyuyamayınca da olayı Geveze'ye anlatmıştı. Aslında kimsenin kimse hakkında kötü düşünmesini istemiyordu. Ama birine anlatmazsa da rahatlamayacaktı.

Sonraki gün Evdaşı, Bir Çeşit Ben'in gönlünü almak için bir şey olmamış gibi konuşmaya çabalamıştı. Ama Bir Çeşit Ben, olay bu kadar sıcakken ve içinde bir kırgınlık varken bunu başaramamıştı.

Okulda Bir Çeşit Ben'in neşesi yerindeydi. Ama bu kez de Geveze iyi değildi. Tüm gün onla ilgilenmeye çalıştı. Geveze' nin suratının asık olması hoşuna gitmiyordu. İstiyordu ki o hep gülsün, eğlensin, saçma sapan takılsın falan. Derste o kadar canlandırmaya çalışmasına rağmen Geveze düzelmedi ve çıkışta Bir Çeşit Ben'e tek laf etmeden çekip gitti. Bir Çeşit Ben o gün kötü hissetmemeye kararlıydı bunu Geveze bile değiştirmemeliydi.

O gün çıkışta Bir Çeşit Ben spor salonuna gitti. Ama kafasında yine Geveze vardı. Neden böyle olduğunu anlamıyordu. Senenin başında ne kadar güzeldi, ne kadar neşeliydi. Tamam sınav zamanına yakın herkes bıkıyordu, herkes sıkılıyordu ama Bir Çeşit Ben napabilirdi ki... Yorgunluktan hiç bir hareketi tam anlamıyla yapamadı. Orda bir hoca vardı Sarışın... Garibim artık bir şeyleri Bir Çeşit Ben'e zorla yaptırmaya çalışmaktan o da usanmıştı. 2günde çocuk usanmıştı resmen. Bir Çeşit Ben spor salonunda bir sürü yeni kişiyle tanıştı. Evdaşı bile şaşırdı 2 dakikada hemen sohbet kurdun diye. Bir Çeşit Ben'in biraz havası değişti ve mutlu hissetti.

Döndüğünde Geveze'yle konuştu internette. Geveze'nin yüzü gülüyordu neyseki. Çok rahatladı. Belki kendisiyle zaman geçirmek istemiyordu ama Bir Çeşit Ben hiç bir şeyin sonunu düşünmek istemiyordu. 1yıl diye bir şey yoktu Geveze öylesine söylemişti. Böyle inanmak istiyordu, böyle olmalıydı.

17 Mart 2012 Cumartesi

Bu Ben, Ben Değil!

Bir Çeşit Ben'in duyguları öyle karışıktı ki. Ve yine kimseyle konuşamıyordu. İçindeki çelişkiler gittikçe dağ gibi oluyordu. Sorular yine peşindeydi.

O hafta ödevler yüzünden çok yoğun ve boğucu geçmişti. Herkesin sinirleri alt-üst olmuştu. Önce tanımadıkları insanlara anket uygulamışlardı. Her hoca mutlaka bir ödev veriyordu. Bir Çeşit Ben isyanlardaydı. Ortaokuldan beri ödev kavramının yok olmaya yaklaştığını düşünüyordu. Şimdi neydi bu koskoca üniversiteli insanlara ödev verip yaptırma çabası :)

O gün uyguladıkları anketleri değerlendirmek için toplandılar. Ve Bir Çeşit Ben o gün içindeki ayrı bir çeşidi ortaya çıkardı. Mutluluk fazla gelmişti. Aşk sarhoşu dedikleri de buydu galiba. Kafasındaki bütün düşünceleri göz ardı etmişti,sınırları unutmuştu. O gün Geveze de kendi gibi değildi. Daha kibardı,daha anlayışlıydı sanki. Bir Çeşit Ben'in üzüldüğü konularda 'Gel konuşalım'demeye başlamıştı. Bu iki kişi de kimdi?
Sorularla yüzleşme vakti gelmişti.


Bir Çeşit Ben o gün anladı ki asıl korktuğu kendisiydi. Yanlış yapan kendisiydi, düşünmesi gereken kendisiydi. Hatta bazı konularda, güvenmediği bile sadece kendisiydi. Bağlanmaktan deli gibi korkup her gün biraz daha bağlanan kendisiydi. Geveze'de de yanlışlar vardı tabi.

Bir gün bişi olsa, kötü bişi.. Geveze nolursa olsun gelir miydi? Henüz Bir Çeşit Ben'in kız arkadaşı olduğunu bile söyleyemiyordu. En basitinden çok küçük bir işi Bir Çeşit Ben'le yapmak ister miydi? Bir yere gitmek istediğinde önce Bir Çeşit Ben'e teklif eder miydi? Genelde hayır. Bir gün sırf hırsından Bir Çeşit Ben'i harcayabilir miydi..olasıydı.. İlişki dediğin bu küçük ayrıntılarda saklıydı.
Bir Çeşit Ben, artık Geveze'yle evlilik hayalleri de kurmuyordu. (Çok rezil bir durumdu evet,ama bir ara Bir Çeşit Ben evde kalmış kızlar gibi kendini gelinlik içinde yada evde yemek pişirirken hayal etmeye çalışır olmuştu.Neyse ki kısa sürmüştü.) Peki ne istiyordu? Neden onun hırslarına, kendisine bağırmasına, yanında başka kızlar hakkında konuşmasına sabretmek zorunda hissediyordu kendini? Neden her seferinde yanlış olduğunu bile bile ona hiç bir konuda hayır diyemiyordu? Ve her seferinde biraz daha bırakıyordu ipleri?
Niye Geveze'nin okulda umursamaz,evde komik ve romantik oluşuna bile haklı bir neden arıyordu? Neden onu anlamaya çalışıyordu? Sevmek bu muydu? İdare etmek miydi?

Tabi diğer bir yanda da Pollyanna vardı fısıldayan. 'Neden kendi açından bakıyorsun ki sen acı çeksen o çekmeyecek mi? Sen idare ediyorsun da o etmiyor mu? Dengesizdir bir anı birine uymaz ama senin için yaptıklarını da göz ardı edemezsin. Belki tamamen bağlanmıcak ama o da yok olmanı istemez' diyordu. Bu Pollyanna ne ara çıkmıştı yine ortaya ki?

Beklemeye karar verdi. Bu kez hızla karar vermemeliydi. Bu kez sadece gözlemeliydi. İlgiyi,sevgiyi, benzerlikleri,farklılıkları, fedakarlıkları..herşeyi gözlemeliydi.

15 Mart 2012 Perşembe

Huzur Diye Nicesine Sarıldım...


Geveze ile her şey düzelmişti. Hem de harika bir şekilde. Bir Çeşit Ben, artık olumlu şeylere odaklanmaya karar verdi. Madem küçüklüğünden beri karamsardı; bunu değiştiremiyorsa iyi şeylere odaklanırdı. Korkularına değil...

O sabah ilk ders yoktu. Okula öğlen gittiler. İstatistik vardı. Bir Çeşit Ben ilk dönem geçememişti, ikinci dönem daha fena bir hocayla geçmeye çabalıcaktı. Ama bu hoca da pek geçilcek bi hoca değildi sanki. Bonus saçları, iri göbeği ve enerjik halleriyle tam bir Deli Dahiydi :) Bir Çeşit Ben enerjik insanları seviyordu. Ama dersin hocayla bi ilgisi yoktu sanki. Yine de Bir Çeşit Ben, 'ben elimden geleni yapim de olmazsa yine olmasın napalım' diyip elinden geldiğince dinledi dersi.

Öğle arası kafeteryada haftasonu napsak netsek planları yaptılar. Geveze saçma sapan davrandı bi ara. Kız kesmeler vs. Bir Çeşit Ben kızınca da 'eh artık eskiye dönüyorum' şeklinde yorumlar yaptı. Geveze, Ego haline mi dönecekti? Bir Çeşit Ben şok içinde kaldı. Belli etmemeye çalıştı ama bu laflar çok dokundu. 'Ne yani bütün değişimler çıkmak için miydi? Bitti mi?' diye bi sürü soru geçti kafasından. Bir şey demedi.

Haftasonu için konuştular ettiler ama bir sonuca ulaşamadılar. Pembe Kafa haftasonu için arkadaşına söz vermişti. Grubun piknik planlarını erteletmek için uğraştı durdu. Onlar da Pembe Kafa olmadan gitmemek için ertelediler. Bir Çeşit Ben onca ödevden, monotonluktan çok sıkılmıştı. Farklı bir şeyler yapmak istiyordu. Ama kimse bu yönde bir şey istemiyordu. 2-3 haftaya kadar sınavlar başlayacaktı ve o zaman tam bi bunalmışlık saracaktı herkesi.

Bir karar veremeyince dağıldılar. Bir Çeşit Ben ve Geveze pizza yemeye gittiler. Bir Çeşit Ben kesin kararlıydı olay çıkarmayacaktı, kızdırmayacaktı,gerilmeyecekti. Ama kafeteryadaki olayı da unutamıyordu. Anlamaya çalıştı. Galiba Geveze birileriyleyken dolduruşa geliyordu, yanımdaki üzülür mü sahiplenir mi demiyordu. Belki de zamanla öğrenecekti ilişkide hassas olması gereken şeyleri. Takılmamaya çalıştı.

Pizza yerken Geveze,ailesinden bahsetti. Babasını hakkını ödeyemeyeceğini söyledi.Babasının bir dediğini ikiletmediğini, faturalarını ödediğini anlattı. Bir Çeşit Ben, nedense Geveze'yi aile ortamında hayal edemiyordu. Kafasında bir baba bir anne canlandıramadı. Ama Geveze'yi hep böyle görmek istediğini düşündü. Birileri için iyi bir şeyler söylerken öyle iyiydi ki.. Böyle zamanlarda Geveze'nin içinde çoğu zaman ortaya koymadığı iyi kişiliği görüyordu ve rahatlıyordu.

Pizzadan sonra tavla oynamaya gittiler. Geveze feci hırslıydı. Bir o kadar da şanssız. Tavla bir yerde şans işiydi. Bir Çeşit Ben bu konuda şanslıydı. Oyun son marsla 7-0 bitti. Ama Geveze o kadar sinirlenmişti ki Bir Çeşit Ben gülmeye korkuyordu. Bu çocuğun bu hallerine ne zaman alışabilecekti aceba? Yine de acayip eğlendi. Bir Çeşit Ben için Geveze'nin yanında olması yetiyordu.

Akşam, evdaşıyla 'Eve Düşen Yıldırım' adlı diziyi seyrettiler. Dizinin adı başlı başına hikaye yazmaya müsaitti zaten. Bir Çeşit Ben dizinin adını duyar duymaz hayal gücü harekete geçiyordu kafasında yıldırım düşmüş yanan evler canlanıyordu. Konusu apayrı bi mevzuydu. Yolunun yolcusu olmaya müsait bir kız, entrikalar falan. Bir Çeşit Ben, Türkiye'de nerdeyse tüm dizilerde yüksek düzeyde entrika olduğunu düşünüyordu. Aşk-ı Memnu'nun 'ama onlara da yazıık..'dedirten aşkı, Hürrem'in Süleyman'ı kadın delisi hale getirip de adam gibi tek bi savaş sahnesine izin vermeyişi, Küçük Sırlar'daki 'kimin eli kimin cebinde' hali falan.. İnsanlara ne bilim bi 'Bizim Evin Halleri' türünden haller sıkıcı geliyordu. Türk insanı adrenalin meraklısı olup çıkmıştı ona göre. Türk insanına huzur yoktu, olmamalıydı.

Huzur demişken Geveze de huzur istiyorum diyip duruyordu. Çok fazla ilişki yaşayan insanlarda böyle bir şey oluyordu galiba. Bir Çeşit Ben de olabildiğince olay olmasın diye uğraşmaya karar verdi. Ama bu sessizliklerin çok fazla sürebileceğine de inanmıyordu. Bir Çeşit Ben'e göre ikisine de aykırı bi durumdu bu ama yine de biraz sakinlik ikisine de iyi gelecekti.







13 Mart 2012 Salı

Pollyanna Allah Seni Top Etsin Emi?!!!

Bir Çeşit Ben'in Aydın'dan dönüşü muhteşem oldu. Geveze'yi deli gibi özlemişti. Her ne kadar nette, telefonda konuşuyor olsalar da yanında olmasıyla aynı değildi.

Bir Çeşit Ben, bi süredir Pucca'nın 2.kitabını okuyordu. Okudukça karamsarlaşıyordu.Kitaptaki adamın 'Ben bilirim'halleri, eleştirmeye meraklı ve kırıcı kişiliği hep Geveze gibi geliyordu. Sonra kitabı bitirmeye yakın farketti ki aslında filmlerdeki, dizilerdeki olumsuz ilişkilerle özdeşleştiriyordu kendi ilişkilerini. Bir türlü yaşayamıyordu. Kendi kendine Pollyanna'yla sürekli diyalog halinde olma kararı aldı. Bir önceki gece hafif çapta bir tartışma yaşamış olsalar da ve tartışmada yine kırılmış olsa da Geveze'sine mesaj attı.

Döndüğü gün ve sonraki akşamı Geveze'yle geçirdi. Çok mutluydu. Geveze hep yanında olsun istiyordu. Yine garip iddialaşmalarını yaptılar. Geveze, Bir Çeşit Ben çok istediği için tavla öğrenmişti. Bir Çeşit Ben için bu o kadaar sevindiriciydi ki... Yaşadıkları her an için içinden şükrediyordu.

O sabah Bir Çeşit Ben, Betele'siyle Karşıyaka'ya gitti. Kendilerine hayır işlerine adamaya karar vermişlerdi. Madem öğrenci adam doğru düzgün part-time iş bulamıyordu, madem kurslara para vermeye de içleri el vermiyordu, en güzeli adam gibi gönüllüsünden bi icraatti.Çocuklara ders falan verelim bi yardım eli uzatalım dediler. Sabahın 8buçuğunda günün o saatinin varlığına küfrede küfrede uyandı. Gidecekleri yeri bilmediklerinden sora soruştura buldular. Vardıklarında güvenlik 'Gönüllü Anne' mi olmak istiyorsunuz dedi. O an Bir Çeşit Ben kendini yardıma adamış Meryem Anamsı bişi gibi hissetti. İçinde iyilik yapmanın o tuhaf hafifliğini duydu. Bir Çeşit Ben ki yardıma muhtaç çocukların annesiydi. Öyle bir havaydı içindeki.


Kafalarındaki düşünce "gönüllü adama kim hayır der ki" ydi. Durumsa düşündükleri gibi değildi. Gittiler meramlarını dile getirdiler. Orası Karşıyaka'ydı, İzmir'in içinde ayrı bir cumhuriyetti. İnsanların giyinişleri bile moda dergilerinden fırlamış gibiydi. Ve duyduklarına göre oranın insanları da İzmir'liyiz demek yerine Karşıyaka'lıyız diyorlarmış. Bu kadar elit mekanın da yetim çocuklarının mekanı bile elit oluyormuş. Topu topu 30 çocukları varmış ve yardım etmek isteyen kesim oldukça fazlaymış. Kısacası 'yardımınız gerekmez'türünden bi cevapla döndüler. Yıkık,yenik,pişman :)

Dönüşte derse zorla yetiştiler. Bir Çeşit Ben,Geveze'nin ardındaki sıraya oturdu. Geveze,öyle güzel kokuyordu ki... Ama Bir Çeşit Ben'le ilgilenmedi. Çevresindekilerle aşırı samimi bir şekilde dersine baktı. Bir Çeşit Ben içten içe Geveze'nin umrunda olmadığını düşündü. Tamam kırmızı halı beklemiyordu ama bir dönüp bakar,hoşgeldin der diyordu.
Umursamamaya çalışıp koydu kafayı uyudu. Zaten bu ara derslerden de iyice kopmuştu. Ödevler,uygulamalar, sunumlar yapıyorlardı ama onun dışında doğru düzgün ders dinleyemiyordu.

Çıkışta dayanamadı. Sevgilisiydi madem adam gibi konuşacaklardı. Bir Çeşit Ben o "aşırı samimiyet" kısmından bahsetti. Geveze,doğru düzgün dinlemedi bile. Saçmaladığını belirtti. Bir Çeşit Ben,konuşmaya zorlamaktan pişman oldu. Ortada yanlış bir şey yoktu ki.. Kıskançlıktan öte,insanların birbirlerine karşı bir mesafeleri olması gerektiğini düşünüyordu. Geveze'nin her seferde Bir Çeşit Ben'in bazı davranışlarına dikkat etmesini söylediği gibi kendisinin de söyleyebileceğini düşünmüştü kendince. Bunun mümkün olmadığını anladı. Geveze sonrasında aşırı öfkelendi. Ve Bir Çeşit Ben,kendini özür dilerken buldu. Geveze'ye kıyamıyordu. Nolursa olsun kızmasını,küsmesini istemiyordu.

Ödev için anket uygulamak üzere kafeteryaya gittiler. Geveze de grubun en sessiz bireyini alıp okula döndü anket için. Mm.. Bu kişinin de adı Gamsız olsun :) Gamsız gerçekten de sessizdi,sakindi hatta bazen aşırıya kaçıp vurdumduymazlığa varıyordu. Bir Çeşit Ben'e göre cast ajansına falan başvurabilecek kadar yakışıklıydı. Ama Gamsız böyle şeylerle uğraşamayacak kadar rahat biriydi. Bazen sessizliğini şakayla karışık ağır laflar edebilirdi.

Bir Çeşit Ben, Geveze'nin gidişini fırsat bilip kendine düşen anketleri insanlara dağıtmaya başladı. Başta insanların "Zamanım yok, uğraşamam"gibi cevaplar vereceğinden emindi. Ama baştan pes etmemeliydi. En sevimli haline bürünüp, suratına küçük bir gülümseme yerleştirmesi yeterli olabilirdi. Acele acele işe koyuldu. Gördü ki olay düşündüğünden daha kolaydı. Şirinliklerle, esprilerle ikna edip anketi yapmayanlara bile espriler yapıp teşekkür etti.. Hele bir pearcing'li vardı ki tam çeşitti. Eğitim fakültesinde şimdiye kadar öyle değişik tipler gördüğünü hatırlamıyordu Bir Çeşit Ben. Konuşmaları falan ben buranın ağasıyım tarzındaydı. Bir Çeşit Ben onlara da birer anket dağıttı. Bu işi de baya sevdi. Kızlar genelde biraz kibirli olup cevaplamazken erkekler yardım etmeye daha gönüllüydüler ve nerdeyse hepsi anketi yapmışlardı. Bir Çeşit Ben, anketör falan mı olsam diye düşünmeye başladı. İnsan tanımadığı insanlarla iki dakika konuşunca bile kendisini sosyal hissediyordu.

Dönüşte Geveze'yle konuşmaya çalıştı. Ama Geveze, Bir Çeşit Ben'e daha da sinirlenmişti. Bir Çeşit Ben, kendini ifade edemediğini düşündü. Anlatmaya çalıştı,olmadı. Geveze'yle sakince konuşmak mümkün değildi. Bir Çeşit Ben, korkularıyla eve döndü. Son diye bir şey yok diyip duruyordu ama acaba bunlar bir şeylerin mi işaretiydi. Bir Çeşit Ben'in zorlamaları, ilgi göstermesi, ilgi beklemesi... Boşa mıydı?

Yol boyunca kafasında milyonlarca korku, endişe ve diğer kemirgenlerle eve ulaştı.Evdaşıyla biraz konuştu. Sabahtan beri doğru düzgün tek öğün yemek yemediği için Evdaşından azarını yedi.

2 gündür mutluluktan uçuyordu. Pollyanna karamsarlıklarını aralayıp gelmişti. O günse biriktirdiği bütün mutsuzluğu üzerine püskürtüp gitmişti. Pollyanna'ya tüm nefretimizle ithafen...



10 Mart 2012 Cumartesi

Bir Çeşit Ben o akşam aniden Geveze'nin yurduna gitti. Onla konuşmalıydı. Aslında yine hızlı karar verip gitmişti. Kafasında yine taşları yerinden oynatacak planlar oluşmuştu. Akşamın 10 unda Buca denen apaçi mekanının normalden ıssız olduğunu farketti. Korktu. Sağ salim varıp konuştu. Bütün kararları Geveze'yi gördüğü anda yok oldu. Yine de bütün akşamı söylemeli miyim? lerle geçirdi. Huzursuzdu. Vazgeçti.

Sonraki gün Aydın'a gitti. Geveze o gidene kadar yanından ayrılmadı. Eşyalarını hazırlayana kadar bekledi falan. Bu Bir Çeşit Ben'i çok mutlu etti. Geveze'nin yanında olması onun için hayal gibiydi. Ama günden güne daha çok bağlanıyordu. Bağlanmak onun için şimdiye kadar en çok korktuğu şeydi. Nedenini tam olarak kendisi bile bilmiyordu. Düşünmemeye karar verdi. Kafa dinlemeye gidiyordu düşünerek bunalmamalıydı.

Otobüs yolculuğu onun için bi işkenceydi. Gideceği yer Aydın'ın bir köyü olunca bindiği otobüs de eski türk filmlerindeki tavuğunu falan alan yaşlıların bindiği otobüsler gibi bişi oluyordu. Yaş ortalaması yüksekti. O yüzden otobüste farkedilen ilk koku yaşlı kokusuydu. Olur ya hani yaşlıların kendine özgü bi kokusu. Bir Çeşit Ben'in anneannesi,dedesi falan hayatta olmadığından bu konuda daha önce hiç düşünmemişti.Yaşlıların kendine özgü kokuları vardı. İki tür koku. Tabi buna Sabancı,Koç gibi zengin yaşlılar dahil değildi. Bakımlı yaşlılar vardı böyle kimi kolonya kimi de Hacı Şakir sabunu gibi kokuyordu. Böyle yaşlılar nadir sayıdaydı. Bir de böyle isimlendiremediği bir kokusu olan yaşlılar vardı. Bir Çeşit Ben gözleri kapalı olarak bir odaya girse yaşlı kokusunu tanıyabileceğini düşünüyordu.

Aydın'a varmasıyla gerçekten de havası değişti bi mutlu oldu. Bir kere daha yeni 40ı çıkmış bir bebeğin olduğu bir evdeydi. Onla ilgilenmek harikaydı. Tamam çok carlıyordu. Karnı tok, altı pak, sırtı pek durumdayken bile huzursuzlanıp ağlıyordu ama uyurken feciiiiii tatlıydı. Melek gibiydi. Dudakları minnacıktı. Uzaylı gibi kocaman bi kafası vardı. Uyurken rüya görüp gülüyordu. O kadar tatlıydı ki... Bir Çeşit Ben bir gün anne olur muyum nan dedi her kızın kucağına bebek aldığında düşündüğü gibi. Sonra korktu. Sorumluluğu fazlaydı. Üstelik evlenmişti sanki de bebeği kalmıştı. Her bi haltı düşünen beyni bebek fikrini düşünmeyi reddetti. Gençliğinden memnundu.

Haftasonu onun için rahat geçeceğe benziyordu. Geveze ile ilişkileri için dua etti. İçinden bir ses buna ihtiyaç duyuyordu.

7 Mart 2012 Çarşamba

Hey Dostum Bi Sakin Ol!

Herşeyin fazlası zarar.. Mutluluğun da öyle.

Bir Çeşit Ben için duygu değişiminden öleceğini sandığı günlerden biriydi. Hani olur ya bi an mutlusundur, sonra bi olay olur, hayalkırıklığını duyarsın resmen.sonra bi olay daha.. günün sonunda mutlu yada mutsuz değil de yorgun hissedersin. 'Hissetme' fiiline nalet dersin. Hah işte o haldeydi.

Sabah okula neşeyle gitti. Çocuklar gibi şendi. Öyle bi şiir vardı sanki. Neyse bu kadar kafiye yeter :p Şarkılar,türküler, hayaller.. Geveze gelmedi. Bir Çeşit Ben de takılmadı. Sonraki derse gelirdi nolacaktı sanki. Sonra öğle arası geldi. Bütün hırsıyla, öfkesiyle, saldıracak yer ararcasına geldi.

Hani bi ara Hatırla Sevgili ne biliyim Çemberimde Gül Oya diye dönem dizileri vardı ya.. Sağcı-solcu davaları. Üniversitedeki olaylar falan. Bugün Bir Çeşit Ben o ayrımın ya da o olay çıkarmaya meyilli kitlenin aslında her dönemde olabileceğini gördü. Belki sağ-sol değildi olay. Ama amaçlar hala aynıydı, tepkiler de öyle. İlgi çekmeye çalışan tek tük kişiler tüm sınıfı ayağa kaldırmaya kalkmıştı. Olay Face denen o naletteki paylaşımlarla başlamıştı sınıftaki kişilerin gruplaşmalarıyla devam etmişti. Bir Çeşit Ben ve grubu da tabiki olaydan çok etkilenmişlerdi. Ancak amaç belliydi, belli kişiler aranıyordu.

Gruptaki sinirler gerilmişti. Sonra öğle arası Geveze geldi. Direk Bir Çeşit Ben'e konuştu. Gözlerini üzerinden ayırmadan. Bütün sinirini döktü. 'Ben size demedim mi?'lerini döktü de döktü. Bir Çeşit Ben böyle bir şey beklemiyordu. Tamam Geveze'nin olayı sakin karşılamasını beklemiyordu zaten de bu hırsın, bu öfkenin hedefi olacağını düşünmemişti. Olabildiğince kendini açıklamaya çalıştı, olabildiğince sakin davranmaya çalıştı. Anlamaya çalıştı.

O mutsuzluğuna rağmen hayalgücü çalışmaya devam ediyordu. Bir ara Geveze'nin KPSS'de doğuya atandığını,orda dayanamayıp olaylara karıştığını, sonrasında hapse düştüğünü hayal etti. Çamaşır getiren başı örtülü gururlu Türk kadını da kendisi oluyordu. 'Senin bir suçun yok yiğidim sakın ha boynunu bükme. Kavuşacağız.' diyordu.

Hayal gücünü bıraktı.Yan tarafında Geveze vardı ve tek kelime konuşmuyorlardı. Bir Çeşit Ben'in kırılması, üzülmesi umrunda değildi galiba. Bir Çeşit Ben duramadı.Dersten erken çıktı. Yürüdü. Düşünmek için yürümek iyi geliyordu. Bilmediği sokaklara girdi, kayboldu ama kafası öyle doluydu ki umrunda bile olmadı. İçinden bir ses bi kaç gün Aydın'a akrabalarına gitmesini söylüyordu, bir ses de kalıp başetmesi gerektiğini..

Olay çıkaranlara da dağdakine de sınıftakine de hepsine tek tek lanet okudu ve sabredebilmeyi diledi.

6 Mart 2012 Salı

Mutluyum..Mutlusun..Mutlu...


Bir Çeşit Ben bugün ölesiye mutluydu... Ölesiye mutlu olmak da nasıl oluyorsa ölmek-mutluluk? Her neyse... Mutluydu işte... Geveze'yle derste yan yana oturmuşlardı. Ama farketmişlerdi ki yan yanayken konuşmasalar bile ders dinleyemiyorlardı. Güya bu dönem Bir Çeşit Ben feci ders dinlicekti de feci not alcaktı da, çok pis hırsa gelmişti de falan...külliyen yalan :p

Dersten sonra KFC'ye gittiler... Reklamsa reklam.. Harika bi menüydü. Bi kere her şey süpriz yumurta gibi paketlerdeydi. İnsan onları açarken daha bi iştahlanıyordu. Sonra soslar bi harikaydı. Bir Çeşit Ben anladı ki Burger King falan tamamen uydurma ve tamamen reklam çünkü Burger King'te bir kez bile doyduğunu hatırlamıyordu. Kolayla şişme yeriydi ki zaten orda yiyemiyordu da.. Yeni favori fast-food mekanı KFC'ydi..

Sonrasında da sığınaklarına gittiler.Karnaval'a... Orası Bir Çeşit Ben için her zaman özel olacaktı. Arkadaşlarını götürmeyecekti. Orası Geveze ve Bir Çeşit Ben'indi.

Bi ara Bir Çeşit Ben ve Geveze ciddi konulara değindiler. Geveze, Bir Çeşit Ben'in korkularını sordu. Bir Çeşit Ben'in tam olarak neyden korktuğunu gerçekten merak ediyordu. Bir Çeşit Ben ise bunu tam olarak kendisi de bilmiyordu. Yani bi sürü şey vardı. Geveze'nin sıkılmasından korkuyordu, kendisine de güvenemiyordu. Daha önceden 'sıkıldım' diyip bırakabilecek kadar acımasız davranmıştı. Tamam kendine göre haklı nedenleri vardı belki ama yanlıştı. Bu sefer de duygularının bitmesinden korkuyordu, Geveze'yi üzmekten korkuyordu. Ama daha çok, üzülmekten korkuyordu.

Bir Çeşit Ben'in kendisi hakkında söyleyebileceği tek iyi şey, kendini insanların yerine koyabilmesi olurdu. Karşıdaki suçlu bile olsa, kendini onun yerine koyabilirdi, anlamaya çalışırdı. Bu çoğu zaman affetmesinde yardımcı oluyordu. Aynı şekilde Geveze'yi de çok iyi anlıyordu. Korkularıyla onu zaman zaman bunalttığının farkındaydı. Geveze, bu konuda elinden geldiğince açıklamada bulundu. Bir Çeşit Ben sonunda üzüleceğini düşünerek bir yere varamayacağını anladı anlamasına ama... Bir daha olmayacak,korkmıcam diyecek kadar bile inanmıyordu kendisine. Bir Çeşit Ben'di bu sağı solu belirsiz...

Dönüş yolunda Kordon'da yürüdüler. İkisi için de yorucu bir gün oldu. Ama Bir Çeşit Ben, Geveze'nin yanında hiç bu kadar güldüğünü hatırlamıyordu. Gülmekten yanakları acımıştı. Belki de ilk kez korkularını elinden geldiğince düşünmemişti. Gelecekte olabilecek kötü olasılıkları kafasına takmamaya çalışmıştı bu sayede de Geveze'nin her şakasından 'ya..?!' diye komplo teorileri üretmemişti. Bir Çeşit Ben mutluluğu sevmişti :)

Bu arada bahar ayları geliyordu ve Bir Çeşit Ben nerdeyse herkesin bir aşk havasına girdiğini farkediyordu. Herkes aşıktı, sevgilisi vardı. Evdaşı da Bir Çeşit Ben'in önceden yaşadığı duygulardaydı. Platonikti ve küçük küçük adımlar onu havalara uçuruyordu. Bir Çeşit Ben aslında bundan bile korkuyordu. Yani herkes aşıksa.. Ve bu sadece bu döneme özgü bir hevesse?? Galiba bunu sadece zaman gösterebilirdi. Bir Çeşit Ben sadece dua edebilirdi. Geveze'nin hep yanında olması için, hep onun olması için...

4 Mart 2012 Pazar

İSYEAANN!


Not: Bu yazı açken yazıldı. Her türlü arabesk içeriği barındırabilir, uzun ve saçma cümlelerle süslenmiş olabilir. Çünkü açken Bir Çeşit Ben, ben değilim...
Bir Çeşit Ben kendisi için oldukça garip günler yaşıyordu. Geveze'yle ilişkilerinde insanlar rahattı, kendisi rahattı. Ama bu rahatlık fazla anormaldi. Ne biliyim kimse bir şeyleri ayıplamıyordu, merak edip sorgulamıyordu ya da merak etmiyor görünüyordu.

Bir yandan her şey güzel görünürken bir yandan da bir şeyler kulak memesinde çıkan sivilce gibi sinsice canını yakıyordu. Görünmeden ama acıtarak.. Elini durmadan kulağına çağırırcasına... O bir şeyler, bir kere ilgi çekmeye çalışan eski dostlarıydı. Bu eski dostların, yanındaki dostlarla arası kötü olduğundan Bir Çeşit Ben her zaman denge politikası uyguluyordu. Ancak bu ara Bir Çeşit Ben yaşam merkezine, beynine, kalbine Geveze'yi yerleştirdiğinden bu denge politikasını ihmal etmişti. Eski dostların gönlünü hoş etmekten geri kalmıştı. Eski dostlar da bunu fırsat görüp ona etmedikleri lafı bırakmamışlar, canını sıkmayı görev bilmişlerdi.

İşin kötüsü yanındaki dostlar da arada bir hırçınlaşabiliyorlardı. Grup içinde sahiplenmeler, kıskançlıklar, laf sokmalar, gizli saklı işler başgöstermeye başlamıştı. Bir Çeşit Ben, böyle alttan laf sokmalara dayanamazdı. Yeri geldiğinde o kim oluyor yeaaa diyip uzaklaşmayı bilirdi. Ve bu aralar da 'İdare edemem anne, idare edemem!' diyen çocuğun isyanına sahipti.

Bunun dışında Bir Çeşit Ben sıkılmaya başlamıştı. Lisede sınıfın Sıkıldım'ı seçilen Bir Çeşit Ben geri dönüyordu. Hayat monotonlaşıyor muydu ne? Aynı insanlar aynı yerler aynı espriler vs.

Bütün bu küçük sıkıntılar Bir Çeşit Ben'de isyan dalgaları yaratıyordu. Kendini 'Çekip gidesim var artık yalan dünyadan' diye şarkılar söylerken buluyordu.

Şu an ise tek yapabileceği yemek yiyip geçmesini beklemekti.

2 Mart 2012 Cuma

Üniversite Ergenliği

Üniversite ergenliği diye bir şey var. Kesinlikle okul kitaplarına falan alınmalı bu kavram. Ne bileyim Freud gibi Erikson gibi kişilik evresi ortaya atıyorum. Bu yeni bi dönem. Üniversite Ergenliği.

Bu çağda çocuk büyümüş gibi düşünülür. Yavaştan yavaştan hayata hazırlanır. Üniversiteyi kazandığının haberi alınır alınmaz 2 gün önce sınav stresi yüzünden kavgalar edilen çocuk birden adam yerine konmaya başlanır. O bir üniversitelidir oturmayı kalkmayı bilir, siyaset konuşması normaldir. Önceden 'büyüklerin yanında konuşulmaz, sus sen' diye susturulan çocuğun fikri falan alınmaya başlanır. Ortaokulda yaşadığı büyüdüm mü küçük müyüm meselesini tekrardan yaşamaya başlamıştır.

Oysaki büyükler tarafından unutulan bir yanı vardır, içinde hala bir ergen barındırmaktadır. Gruplara takılmayı sever. O gruplara uyup saçını uzatır, garip tiplere bürünür.Lisede en asosyal bilinen çocuk gitardır, tiyatrodur bi şekilde sosyalleşmeye çabalar. Eskiden anneannesinden bi sübhaneke öğrenmemek için kaçan çocuk dinci falan olmaya kalkar. Ya da ağzından Allah lafını düşürmeyen çocuk üniversitede barlardan toplanmaya başlanabilir. İçinden çok değişik kişilikler çıkabilir yani.

Olay çıkarmak hala onun için büyük zevktir. Küçük Sırlar dizisinde yaşıyor gibidir. Biriyle çıkar, ayrılır, gider onun en yakın arkadaşını ayartır falan... Ya da ne biliyim biriyle kavga eder sonra gider onun arkadaşlarını da düşman bilip hepsine laf sokar ve huzurlarını bozar. İçinden de nihahaha diye kötü kahkahalar atar.

Şu 2 senede bunların çoğunu duydum gördüm... Bunlar tamamen gözlemsel belki ama ben bu Üniversite Ergeni diye bir şey olduğuna kalpten inandım. Bunu bilir bunu söylerim...

1 Mart 2012 Perşembe

Her Eve Lazım Bi Dost


Bir Çeşit Ben'in Geveze'den şikayet ettiği akşam misafiri gelecekti. Adı Betele idi. Betele onun hem sınıf arkadaşıydı hem de geçen seneden yurt arkadaşıydı. Geçen sene en başta yurtta tanışmışlardı. Bir Çeşit Ben geçen sene ne konser ne geç saatlere kadar dışarda kalma yüzü görüyordu. Made in Cemaat işte....

Durum bu olunca zaten yeni bir şehre ve yeni insanlara alışmaya çabalayan Bir Çeşit Ben'in depresif ruh hali de artıyordu. İşte Betele'siylen böyle zor zamanlarda tanışmış ve kaynaşmıştı :D

O akşam Bir Çeşit Ben biraz da açlığın etkisiyle kuruntularına kuruntu ekledi. Kendi kendini üzdü, bir şeyleri büyüttü. Ama bunları kimseye anlatamıyordu ve yine anlatamadıkça daha da boğuluyordu. Akşam Betele'si geldiğinde konuştular. Bir Çeşit Ben anlattıkça rahatladı, anlattıkça gerçekten bir şeyleri fazla büyüttüğünü anladı. Korkularından dolayı mutluluğunu rahatça yaşayamadığını farketti.

O akşam çok rahatladı. Kuş gibi hafifti. Elinden geldiğince beynine başvurmamaya karar verdi ve o geceyi öyle huzurla geçirdi. Betele gibisinden bir arkadaşın her eve lazım olduğunu düşünüp şükretti...

Bu Adamdan Şikayetçiyim!

Bir Sağa HizalaÇeşit Ben, o gün Geveze ile harika bir gün geçirdi. İkinci kez gezip dolaştılar. Çok beğendikleri mekanlara gittiler. Bir Çeşit Ben o gün farketti ki mekan konusunda Geveze ile zevkleri gerçekten benziyordu. Birlikte yemek yediler sonra da Kordon'da canlı müzik çalan Karnaval adında bir yere gittiler. Öyle güzel bi yerdi ki.. Burayı kendilerine ait bir yer ilan ettiler. Onlar için bir sığınak olduğunu hayal etti Bir Çeşit Ben. Mekanda kimse kalmadı. Sanki müzik kendileri içindi. Hayal gibiydi.

Gecenin sonuysa gereksiz bir konuda tartışmalarıyla son buldu. Bir Çeşit Ben, Geveze'yi anlayabiliyordu. Hatta Geveze'yi kendisi kadar kimsenin anlamayacağını ve idare etmeyeceğini de biliyordu. Ancak aynı anlayışı Geveze'den göremiyordu. Geveze için sadece kendi istekleri vardı.

Normalde her gece Geveze'nin sesiyle uyuyan Bir Çeşit Ben o gece Geveze'yle konuşmadan uyumak zorunda kaldı.Ve rüyasında Geveze'yle uyandığını gördü. Tek bir gecede özleyecek kadar seviyordu onu. Ama Geveze....

Akşamın mutsuzluğu ertesi gün okula da yansıdı. Geveze o dilini yine tutamadı. Bir Çeşit Ben'in özel saydığı, kendilerine ait dediği ne var ne yoksa sırf Bir Çeşit Ben'e inat olsun diye ortaya döktü. Sonra da evcilik oynuyormuş gibi 'Bugün çok sıkıcısın ayrılalım mı?' diyebilecek kadar abarttı olayı. Bir Çeşit Ben ordan uzaklaştı. Sanki içinde bir şeyleri tuzla buz etmişlerdi. Geveze farkında değildi ama günden güne Ego'laşıyordu. Günden güne Ego'nun o kibirli, ne dediğinin farkında olmayan, sevdiklerini hiç düşünmeden kıran hallere giriyordu. Ve her şey olurken bile kendini savunabilecek kadar çevresine karşı körleşebiliyordu.

Sonradan Geveze, Bir Çeşit Ben'in gönlünü almaya geldi. Ancak Bir Çeşit Ben her gün daha da yorulduğunu, tükendiğini hissediyordu. O gün Geveze için ettiği emeklerin, verdiği değerin bir günde boşa gidebileceğini görmüştü. Üstelik Geveze'nin gönül alma yöntemi de Bir Çeşit Ben'in istediği gibi değildi. Geveze ile hala konuşulmuyordu.

Kısacası Bir Çeşit Ben günden güne Ego Canavarına dönüşen sevgilisi için oldukça kaygılanıyor ama elinden beklemekten başka hiçbir şey gelmiyordu.